Recep Tayyip Erdoğan 1965 yılında Kasımpaşa Piyale İlkokulu’ndan, 1973’te İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. Fark derslerini vererek Eyüp Lisesi’nden de diploma aldı. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde işletme eğitimi gördüğü belirtiliyor; ancak mezuniyeti ve diploması yıllardır tartışılıyor.
Erdoğan’ın gençliğinde futbola ilgi duyduğu, amatör takımlarda futbol oynadığı biliniyor. Cumhurbaşkanlığı sitesindeki biyografisinde “Disiplinli ekip çalışmasının ve takım ruhunun önemini kendisine çok genç yaşlarda öğreten futbolla 1969-1982 yılları arasında amatör olarak ilgilendiği” yazıyor.
Şiir yarışmasında birincilik
Konuşmalarını dizelerle süslemeyi seven Erdoğan’ın şiirle bağı ilk gençlik yıllarına dayanıyor. “Esasen bizim de ilk gençlik yıllarımızdan itibaren hayatımız hep edebiyatın ve tabii olarak şiirin içinde geçmiştir” diyen Erdoğan’ın şiir okuma yarışmasında birinciliği var. Edebiyat öğretmeni Prof. Dr. Osman Öztürk’ün yönlendirmesiyle Tercüman gazetesinin düzenlediği yarışmaya katılan Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy’un “Zulmü Alkışlayamam” şiiriyle, Kadıköy Meslek Lisesi’ndeki yarışmasında birinci oldu.
2021 yılında Kahramanmaraş Yedi Güzel Adam Müzesi’nde gençlerle bir araya gelen Erdoğan, şiirle ilgili düşüncelerini şöyle ifade etmişti:
“Şiirin kelime anlamı, bir şeyi inceliklerini kavrayarak bilmek, sezerek vakıf olmak, ahenkli bir şekilde ifade etmektir. Tesadüfen arka arkaya gelen veya getirilen kelimelerden şiir olmaz. Kalbinizi, yüreğinizi, ruhunuzu ortaya koyacaksınız, emek vereceksiniz ki ortaya şiir çıksın. Dünyanın en kadim edebi ürünü kabul edilen şiir, henüz yazı yokken bile var olan, dilden dile aktarılarak günümüze kadar ulaşan örnekleri bulunan bir türdür. Pek çok dilin ve kültürün, binlerce yıllık serüveninin ipuçları şiirlerde aranır ve bulunur. Türk edebiyatının da en eski eserleri arasında şiirler önemli yer tutar. Türkçenin, Arapçanın ve Farsçanın tüm zenginliklerini bünyesinde barındıran Divan Edebiyatı gibi hazine değerinde bir mirasa sahip olduğumuzu unutmayalım.”
Erdoğan, şiirin dünya görüşünü aktarmanın önemli bir aracı olduğu görüşünde:
“Davamızı yüreklere nakşetmenin en etkili yolu bana göre hâlâ şiirdir. Sevgimizi kalpten kalbe aktarmanın en çarpıcı aracı hâlâ şiirdir. Duygularımızı ete kemiğe büründürmenin en kestirme yöntemi hâlâ şiirdir. Ruhumuzu dinlendirmenin de harekete geçirmenin de teskin etmenin de en kısa yolu hâlâ şiirdir. Bunun için sizlere diyorum ki şiir okuyun, şiir yazın, şiir dinleyin, yani şiir gibi konuşun, şiir gibi yaşayın. Türkiye’nin gençlerini, küresel projelerin dolgu malzemesi yapmak isteyenlere karşı en güçlü direnişi vereceğimiz alanlardan biri de şiirdir.”
Ayrıca şiirin hitabet yeteneğini geliştirdiğini düşünüyor: “Şiiri yazmak kadar okumanın da bir sanat olduğuna inanıyorum. Siyaset hayatımızda hitabetimizin gelişmesinde şiire olan alakamızın büyük katkısı vardır.”
Necip Fazıl’ın izinde
Recep Tayyip Erdoğan, lise yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’nin üyeleri arasında katıldı ve aktif bir militanı oldu. Dilinden düşünmediği Necip Fazıl Kısakürek’le burada tanıştı.
İlk karşılaşma, Necip Fazıl’ın ‘50. muharrirlik ve 40. mücadele’ yılının kutlandığı etkinlik öncesinde gerçekleşir. Selçuk Karakılıç’ın ‘Jübile’ kitabına göre, etkinlikte onu takdim etmek üzere iki kişi seçilir ve bunlar Fazıl’ın karşısına çıkarılır. Necip Fazıl, sunum için Recep Tayyip Erdoğan’ı seçer: “Beni bu genç takdim etsin, çünkü şiirlerimi en güzel bu delikanlı okuyor.” Etkinliğin sunuculuğunu yapan Erdoğan, “Zindandan Mehmed’e Mektup” şiirini de okur. Sonrasında Necip Fazıl’ın konuşmacı olduğu birçok etkinlikle yanında olur.
Bir başka buluşma Ayasofya’daki mitingde yaşandı. O günü Erdoğan, Aralık 2022’de Erzurum Üniversitesi’ndeki öğrencilere şöyle anlatmıştı:
“Gençlik yıllarımız. Sultanahmet’te miting var. Hatip, Necip Fazıl Kısakürek. Tam da böyle su terazisi var, onun önünden konuşuyor Ayasofya’ya karşı, işaret ediyor. Ne ufuk var o insanlarda? ‘Ayasofya bir gün açılacak, açılacak, açılacak’ diyor. Şu imanı görüyor musun? Ben de spikerim ve spiker olarak üstadı takdim ettik. ‘Ayasofya açılacak’ diyen üstadın elhamdülillah o inancı, o imanını yaşamak ve açmak da AK Parti’ye nasip oldu.”
Erdoğan’ın üyesi olduğu dönem, MTTB’nin de en aktif dönemi. ‘Komünizmle mücadele’ adı altında ‘eylemler’, toplantılar yapılıyor, Fetih Mitingleri düzenleniyordu. 1977 Mayıs’ında MTTB üyeleri iki kez Ayasofya’da toplu namaz kıldı. MTTB’nin sitesindeki bilgilere göre Recep Tayyip Erdoğan, Rüştü Ecevit başkanlığı döneminde, birliğin Kültür Müdürlüğü görevindeydi. Bu dönemde birliği amblemindeki ‘Bozkurt’ işareti çıkarılır, yerine ‘kitap/Kuran’ simgesi koyulur. “Bu değişiklik aslında Birlik’in İslamî yönüyle ağır bastığının bir ifadesi olarak kabul edilir.”
Nejat Uygur’dan tiyatro dersi
Erdoğan, aynı yıllarda, Milli Selamet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanlığı, ardından MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı yaptı.
Milli Selamet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolları’ndayken arkadaşlarıyla birlikte “Mas-kom-yah” adlı oyunu sahneledi. “Kızıl Pençe” adlı kitaptan sahneye uyarlanan oyunda Erdoğan ‘iyi evlat’ rolündeydi. Vatan gazetesinden Öznur Karslı ve Kenan Butakın, oyunculardan dönemin Bayrampaşa Belediye Başkanı Atilla Aydıner’le görüştü. Aydıner, o günleri şöyle anlatıyor:
“Biz 1975 yılında Milli Selamet Partisi’nin Gençlik Kolu’ndaydık. Başbakan da Gençlik Kolu Başkanı’ydı. O dönemde heyecanımız çoktu, siyasete yön veriyorduk. Çok aktiftik ve arkadaşlarla bir tiyatro kurmaya karar verdik. 1975’de tiyatroyu kurduk. Tiyatrodaki arkadaşlarımızın çoğu teşkilattan olan, üniversite ve lisede okuyan arkadaşlarımızdı. Sahaflardan bir eser bulduk. Orijinal ismi ‘Kızıl Pençe’ydi. Kitap 1970-1980 arasındaki üniversite olaylarını çok iyi yansıtan bir eserdi. Biz eserin ismini değiştirdik. ‘Mas-kom-yah’ yaptık. Açılımı ‘mason, komünist, Yahudi’ydi’. Provaları Tepebaşı Gazisou’nda yaptık.”
Yönetmenliğini Erdoğan’ın üstlendiği oyunu İstanbul’un hemen her yerinde oynadıklarını ifade eden Aydıner, oyunu başka illere de taşıdıklarını anlatır:
“Yönetmenliğimizi Başbakan Erdoğan yaptı. Oyunun konusu ise bir aile öyküsüydü. Bir baba vardı, adı Ayhan Bey idi. Oğullarını Avrupa’ya gönderen ve Avrupa’da dini tedrisat yapmış ama maalesef inanç manzumesinden uzaklaşmış ve onların dinine geçmiş, o kültürle büyümüş bir roldü. Oyuna çalıştık ve bir süre sonra İstanbul’un her yerinde oynamaya başladık, eser çok tutuldu. Oyunu her hafta sonu oynadık. Rize, Trabzon, Ankara gibi birçok şehirde oynadık. En son Ankara Palas’ta sergiledik. Çünkü oyun çok başarılı olmuştu ve Ankara’dan yani Necmettin Erbakan’ın önünde oynamak üzere çağrıldık. Ankara Palas’a giderken 15 arkadaş yola çıktık. Ben direksiyona geçtim, Başbakan da yanıma.”
“Mas-kom-yah” oyununu 1980 darbesine kadar oynadıklarını belirten Aydıner göre, bu sırada başka bir oyun daha sahnelemişlerdi:
“Bu piyesi uzun yıllar oynadık. 1980 ihtilaline kadar. Bu arada bir başka piyes daha sergiledik. İsmi ‘Akrep’ti. Bir üniversite profesörünü, yetiştirdiği öğrencilerinin daha sonra hocalarını odasında nasıl öldürdüklerini ortaya koyan bir oyundu.”
Milli Gazete’nin o dönemki reklam müdürü Halil Gölve, 13 kişinin rol aldığı “Mas-kom-yah” oyununu Milli Selamet Partisi’ne gelir sağlamak için oynadıklarını; Erdoğan’ın rolünde hiç zorlanmadığını söyler. Çünkü Nejat Uygur’dan ders almışlardı:
“Tayyip Bey de bu piyesi İmam Hatip’teyken oynamış. İstanbul, Ankara, Beyoğlu’ndaki Tepe Gazinosu ve Gülhane Gazinosu’nda sahneye çıktık. 1 buçuk yılda 10 defa oynadık bu oyunu. Amacımız partiye gelir sağlamaktı. 13 arkadaş aramızda para topladık ve 1 yılı aşkın süre tiyatroyu sürdürdük. O dönemlerde 20’li yaşlardaydık, tiyatro ile ilgili deneyimimiz fazla yoktu. Ama Tayyip Bey rolünde hiç zorlanmadı. Hatta üç dört gün Nejat Uygur’dan ders almaya gittik, kendisi bizlere jest ve mimiklerimizi nasıl kullanacağımız konusunda yardımcı oldu.”
‘Minareler süngü, müminler asker’
Refah Yol partisinin kurulmasıyla, siyasi yaşamına burada sürdüren Recep Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs 1994 yerel seçimlerinde, İstanbul Belediye Başkanı seçildi. Karşısındaki adaylardan biri Zülfü Livaneli’ydi. Erdoğan yüzde 25.19 oy alarak belediye başkanı oldu. Belediye başkanıyken okuduğu şiir nedeniyle hapis cezasıyla karşı karşıya kaldı:
Erdoğan 1997 yılında Siirt’te düzenlenen seçim mitinginde okuduğu Ziya Gökalp şiiriyle “Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” suçlamasıyla 10 ay hapis cezasına çarptırıldı, dört ay cezaevinde kaldı. Erdoğan 2014 yılında hapse girmesine sebep olan şiiri Siirt’te bir kez daha okudu:
“Hatırlıyor musunuz, ben bu meydandan Pınarhisar’a gittim. Ne yaptım adam mı öldürdüm? Bir şeyler mi çaldım? Ne yaptım? Ziya Gökalp’in MEB’in kitaplarında da onaylı şiirini okudum. Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker. Bunu söyledim diye Pınarhisar’a gittim. İşte bu devir kapandı. Şimdi yeni bir dönem başladı.”
Erdoğan’dan şiir kaseti
Erdoğan’ın “Bu Şarkı Burada Bitmez” adlı bir de şiir albümü bulunuyor. Necip Fazıl Kısakürek, Erdem Bayazıt, İbrahim Sadri gibi şairlerin şiirlerinin seslendirildiği kaset 1999 yılında yayımlandı. İki günde kaydedilen albüm 1 milyon sattı. Star gazetesinde yer alan haberde Erdoğan’ın şiir kasetinden elde edilen gelirin “düşünce suçlularına aktarılmak üzere Türkiye Yazarlar Birliği’ne aktarılacağı” yazıyor.
Erdoğan, Maraş’taki programda kasetteki dokuz şiiri İbrahim Sadri’yle seçtiklerini söyledi: “Maalesef şiir yazmıyorum ama şiir okuyorum, okumaya devam ediyorum. Eşimle ise şiir gibi bir yaşamımız var.”
Mehmet Akif Ersoy, Sezai Karakoç, Nurullah Genç, Necip Fazıl Kısakürek, Bahtiyar Vahapzade, Arif Nihat Asya ve Yahya Kemal Beyatlı gibi şairlerin şiirlerini sıkça tekrarlayan Erdoğan, 2020 yılında, Hiroşima’nın 75. yıldönümü için yayımladığı mesajında, Nâzım Hikmet’in “Kız Çocuğu” şiirini de okumuştu.
‘Kitap okumuyorum, özetini okuyorum’
Başbakanlığı döneminde Cüneyt Özdemir’in sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Kitap okumaya vakit bulamadığını” ifade ederek arkadaşlarının getirdiği kitap özetlerini okuduğunu açıkladı. Özetlerini okuduğu eserlerin türünün “değişik” olduğunu söyleyen Erdoğan, bu eserler için “Daha çok arkadaşlar tespit ediyor” dedi.
Fotoğraf sanatçısı Ara Güler, 2015 yılında Erdoğan ve ailesinin fotoğraflarını çekmişti. Erdoğan’ın Kısıklı’daki konutunun oturma odası, kütüphane ve çalışma odasında yapılan çekimlerde Erdoğan’ın elinde kitap olan fotoğraflar da vardı. Ara Güler, Erdoğan’ın fotoğraflarını çektiği için eleştirilmişti. 2015’te Habertürk’e konuşan Güler, Erdoğan’ın kütüphanesi için “Kısıklı’daki evi de çok güzel. Müthiş güzel bir kütüphane yapmış” dedi. Güler, eleştirenlere de “Cumhurbaşkanı değil mi? Çekmeyecek miyiz? Tabii Cumhurbaşkanı’nı çekeceğim, onu çekmeyip sizin gibi serserileri mi çekeceğim? Biz gazeteciyiz, her şeyi çekeriz” diye yanıt vermişti.
Kitap okumadığını söyleyen Erdoğan’ın iki kitabı var. “Küresel Barış Vizyonu” 2012’de Meydan Yayıncılık tarafından yayımlandı. 2021’de yazdığı “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” ise Turkuvaz Kitap’tan çıktı. “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabı İletişim Başkanlığı’nın organizasyonuyla New York’un caddelerinden, Times Meydanı’ndaki led ekranlarda tanıtıldı. Kitabın gelirleri ise Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) bağışlandı.
#Milli Türk Talebe Birliği#Necip Fazıl Kısakürek#Recep Tayyip Erdoğan