Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Akdeniz Üniversitesi Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü ortaklığında, depremlerden etkilenen bölgelerdeki kültür varlıklarına ilişkin koordinat verilerinin uzaktan algılama yöntemleriyle işlendiği bir çalışma geliştirildi. Çalışmanın yürütücülüğünü Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof.Dr. Çiler Çilingiroğlu ve Akdeniz Üniversitesi Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü’nden Doç.Dr. Nusret Demir üstleniyor. Gönüllü bir ekibin inisiyatifinde sürdürülen çalışma; afet bölgesi ilan edilen 11 kent ve Sivas’ın Gürün ilçesini kapsıyor.
Wuhan Üniversitesi’nden Prof.Dr. Timo Balz’ın katkılarıyla Çin ve Almanya uzay ajanslarının çözünürlüğü yüksek radar uydu verilerini erişime açmasıyla çalışma başlamış. Gönüllü ekip, radar uydu görüntülerinin deprem öncesi ve sonrası durumlarını karşılaştırarak tek tek inceliyor. Bu görüntüler yeryüzündeki çökme, kayma ve yükselme gibi değişimleri veriyor. Koordinat verileri işlenen kültürel ve tarihi varlıklarla müzelere ait veriler bu uydu görüntüleri üzerinde uygulanan Yapay Açıklıklı Radar İnterferometrisi (InSAR) analizleriyle beraber değerlendirilebiliyor. Böylece, yapı bazında her kültür varlığının bulunduğu yerde maruz kaldığı yer değiştirmeler ve hasar durumu sınıflandırılabiliyor.
Çalışma kapsamında şimdiye dek 1700’den fazla kültür varlığının koordinat verileri derlendi. Arkeoloji ve uzay bilimini bir araya getiren projenin detaylarını Prof.Dr. Çiler Çilingiroğlu’na sorduk:
Proje fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl gelişti, detaylarından bahseder misiniz?
Bu çalışmaya “proje” demek istemiyorum aslında, bu bir gönüllü inisiyatif. Daha oluşum aşamasında çokdisiplinliydi. Arkeolojiyle uzaktan algılama bilim dallarının bir araya getirildiği bir çalışma bu. Arkeoloji alanının dışında Akdeniz Üniversitesi Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü Uzaktan Algılama Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Nusret Demir’le birlikte çalışıyoruz.
Şöyle ortaya çıktı bu fikir: Ben depremden sonra yardımlar, destekler, gönüllülerle ilgili çeşitli paylaşımlar yaparken bazı meslektaşlarımın bölgeye gittiğini öğrendim ve onlardan şöyle bir ricada bulundum: “Şu anda arama kurtarmaya yardım için gidiyorsunuz, bu her şeyden önceliklidir ama olur da vaktiniz olursa veya denk gelirseniz lütfen kültürel varlıkları da fotoğraflayabilir misiniz?” Bunu rica ettim çünkü ilk etapta bölgeden herhangi bir sağlıklı veri almak mümkün değildi, çok fazla karışık, yanlış bilgi dolaşıyordu. Dolayısıyla güvendiğim meslektaşlardan böyle bir ricada bulunmuştum. Bu çağrıyı Nusret Hoca da gördü, benimle temasa geçti ve onunla, “Kültürel varlıklara ilişkin ne yapabiliriz?” diye konuşmaya başladık.
Nusret Hoca, bölgeden geçen uyduların afet nedeniyle verilerini ücretsiz olarak erişime açtığından bahsetti. Eğer kültür varlıklarının enlem ve boylamlarını, yani koordinatlarını tam olarak işleyebilirsek, bu radar verilerini kullanabileceğimizden, buradan yola çıkarak da yeryüzündeki deformasyona bakıp kültürel varlıkların şu anda veya ileride karşılaşmış olabilecekleri riskleri tespit edebileceğimizden bahsetti ve çalışmalara başladık.
Biz arkeologlar, afet bölgesi ilan edilen iller ve sonradan eklenen Sivas’ın Gürün ilçesi dâhil 12 alandaki kültürel ve arkeolojik varlıkların koordinatlarını enlem ve boylam olarak kaydediyoruz şu anda. Bunların isimlerini, ait oldukları dönemleri, bunlar hakkındaki önemli bilgileri de bir veri tabanına işliyoruz. Bu veriler, ileride yapmak istediğimiz analizlere altlık olacak.
‘Hasar tespiti yapmıyoruz’
Çalışmanın, ilk olarak, hasar tespitine yönelik olduğundan söz edilmişti ama anladığımız kadarıyla başka bir araştırma yürütüyorsunuz.
Evet, biz hasar tespiti yapmıyoruz. Bir yanlış anlaşılma oldu ya da insanlar böyle düşündüler. Kültürel varlıkların hasar tespitini yapmıyoruz, ancak onların bir hasar değerlendirmesini yapmayı istiyoruz.
Hasar tespiti sadece araziden, alandan edinilebilecek bir bilgi. Dolayısıyla biz şunu yapıyoruz: Afet bölgelerindeki kültürel varlıkları ve arkeolojik yüzey araştırması veya kazı alanlarını, uydu görüntülerinden faydalanarak, bir coğrafi veri tabanına işliyoruz. Kültürel varlıkların isimlerini, ait oldukları illeri, ilçeleri, mahalleleri, yapıların veya höyüklerin ait oldukları dönemleri, enlemleri, boylamları işliyor ve daha sonra onlarla ilgili açıklamaları yapıyoruz.
Yapıların hasar bilgilerini tespit etmiyoruz, dışarıdan gelen teyitli bilgileri ve haberleri kullanıyoruz. Kayıt altına aldığımız kültürel varlıklara ilişkin olarak herhangi bir hasar raporu varsa ki biz, bunu ya sahadaki kendi meslektaşlarımızdan teyit edebiliyoruz ya da basın yayın organlarından öğrenebiliyoruz, bunları ayrıca not edip linklerini de yanına koyuyoruz. Dolayısıyla dediğim gibi teyit ettiğimiz alanların hasar bilgilerini ayrıca tespit etmiyoruz, dışarıdan gelen verileri kullanıyoruz.
Projeye katkı sunan gönüllülerle nasıl koordine oldunuz?
Nusret Hoca’yla ilk görüşmemizi yaptıktan sonra elimde bu kadar büyük bir veri tabanı olmadığını, bu bölgeye ait koordinatların elimde bulunmadığını söyledim. Fakat daha sonra şöyle bir fikir aklıma geldi: Acaba bir gönüllü desteğiyle afet bölgesindeki kültür varlıklarının koordinatlarını toparlayabilir miyiz? Bunun üzerine ben Instagram’da bir hikâye paylaştım ve gönüllü olmak isteyen arkadaşların benimle iletişime geçmelerini rica ettim. Hiç tereddütsüz 30-40 kadar kişi başvuru yaptı. Sonuç itibarıyla toplamda 40 kişinin yer aldığı bir gönüllü ekibi oluştu. Şu anda aktif olarak çalışan 33 kişiyiz.
Bu insanların çoğu arkeoloji öğrencisi ama aralarında öğrenci olmayanlar da var; restoratörler, mimarlar, harita mühendisleri ve çeşitli alanlardan katılımcılar ekipte yer alıyor.
Tamamen gönüllüğü esas alan bir çalışma. Birçoğumuz hiç yüz yüze tanımamışız, sosyal medyadan tanışıyoruz. Bu şekilde çok kısa sürede organize olduk. ‘Depremde Kültürel Varlıklar’ adında bir WhatsApp grubu oluşturduk ve koordinasyonumuzu buradan yürüttük.
‘Örneği olmayan bir gönüllü seferberliği’
Gönüllü ekip ne gibi çalışmalar yaptı bugüne kadar?
Organize olduktan sonra veri girişlerinin yapılabileceği birveri tabanı tasarladım, online erişime açtım.
Gönüllüler de ilk etapta illeri aralarında bölüştüler. Örneğin Hatay ilini üç kişi, Adana’yı üç kişi, Maraş’ı dört kişi aldı. Her ili aralarında bölüştüler, ilçe ilçe ayırdılar. Buralardaki kültürel varlıkları az evvel bahsettiğimtablolara işlemeye başladılar.
Ben de sürekli olarak veri temizliği yaptım. Birbirimizin veri girişlerini kontrol ettik, yeri geldiğinde eksikleri doldurduk, güncelledik, düzenledik. Gönüllü arkadaşlar veri girdiği sürece bu verilerin sağlıklı işlenip işlenmediğini kontrol ettim. Bu şekilde koordine olduk.
Bildiğim kadarıyla şimdiye kadar arkeolojide afet sonrası böylesi bir gönüllü çalışma yürütülmedi. Sanırım ilk olduk bu alanda. Sosyal medyanın örgütlenme hızına katkısını da görmüş olduk. Hiçbir bütçemiz olmadan sadece birbirimize güvenerek ve kendimizi bu ortak amaca adayarak nitelikli bir çalışma ortaya koyduk. Özellikle çalışmadaki lisans ve lisansüstü öğrencileri için çok öğretici oldu. Gerek arkeoloji gerekse uzaktan algılama alanında öğrenim gören öğrencilerimiz yaptıkları işin değerini ve önemini bizzat uygulamada kavradılar. Bölgedeki birçok arkeolojik ve tarihi alanı tanıdılar, bilgi sahibi oldular, uydu görüntüsü üzerinde çalışmayı, internette güvenilir bilgiye erişmeyi öğrendiler. Bunu Ege Üniversitesi’nde bir sosyal sorumluluk projesine de dönüştürdük.
‘Tescilli yapılara ve höyüklere odaklandık’
Odaklandığınız yapılar neler? Tescilli yapıların yanı sıra toplumsal hafızada yeri olan mekânları da işliyor musunuz?
Bizim şu an yönettiğimiz çalışmada odak noktamız tescillenmiş yapılar ve höyükler. Bunların ne olduğu önemli değil; cami, çeşme, kilise veya eski bir konak olabilir. Biz özellikle kültür varlığı olarak tescil edilmiş yapılar üzerinde duruyor, bunların çoğunu da kaydediyoruz.
Ama tabii her tarihsel yapıyı kaydettik diyemem. Mesela Antakya merkezinde yer alan bütün o eski evlerin tek tek kaydını yapmadık. Daha çok cami, kilise, havra, sinagog, çeşme, konak, kervansaray, köprü gibi yapıları veri tabanımıza işledik.
Peki sizce görünüşte zarar görmeyen ama etkilenmiş olabilecek yapılar var mı?
Olabilir, bunu Nusret Hoca’yla birlikte hazırlayacağımız rapordan sonra daha net söyleyebileceğiz. Çok hassas veriler olduğu için çok aceleye getirip hemen paylaşmak istemiyoruz. Dediğim gibi şu an işleniyorlar.
‘Veriler geldikçe kültür varlıklarını inceleyebiliyoruz’
Müzelerde durum nasıl? Sağlam olup zemini tehlike yaratan yapılar, müzeler var mı?
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü depremden kısa bir süre sonra müzelerle ilgili duruma dair bir açıklama yaptı ve genel olarak müzelerin sağlam olduğunu belirtti. Sadece Hatay Arkeoloji Müzesi’nde bir kısmın zarar aldığı belirtildi. Urfa gibi bazı müzelerde de bazı eserlerin zarar gördüğü ve restore edildiği bilgisi ulaştı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamaya dayanarak söylüyorum bunları. Bunun haricinde bizim elimizde müzelerle ilgili ekstra bir bilgi yok.
Nusret Hoca’yla yaptığımız radar analizleri sonucunda, riskli olduğunu tespit edebildiğimiz müzeler olursa, bunları yine raporumuza ekleyeceğiz.
İlk verilerden elde ettiğiniz sonuçlar neler? Çalışmanın somut çıktıları neler olacak?
Şu anda henüz veri girişi aşamasındayız. Nusret Hoca uydu görüntüleri, radar görüntüleri üzerinden bizim sağladığımız koordinat verilerini işlemeye başladı.
İlk etapta bölgede çok ekstrem bir tektonik hareket olduğu haritalar üzerinde rahatlıkla görülebiliyor. İskenderun gibi yerlerdeki çökmeler çok net ortaya çıktı. Bunun dışında Kuzey-Güney ve Doğu-Batı yönlü yer değiştirmeler ve deformasyonlar var.
Yüksek çözünürlüklü radar verileri elimize geldikçe kültür varlıklarını tek tek inceleme fırsatımız oluyor. Bunların az, orta ve yüksek ölçekli yer değiştirmeye maruz kalıp kalmadığını tek tek görebiliyoruz. Zaten çalışmanın nihai hedefi de tam olarak bu. Afet bölgesinin tamamındaki kültürel ve tarihi varlıkların güncel risk durumlarının saptanması, illerdeki risk durumlarının saptanması, buna yönelik bir önceliklendirme listesinin oluşturulması ve ilerideki güçlendirme ve onarım çalışmalarının en etkin biçimde yürütülebilmesi için bilimsel bir görüşün sunulmasını amaçlıyoruz.
Başka bir amacımız da ürettiğimiz ham verilerin, kültür varlıklarına ilişkin bilgilerin ve raporun tüm kamuoyuyla paylaşılması. Bunun için openstreetmap.org platformunu kullanacağız. Oluşturduğumuz bilimsel raporu yakın zamanda paylaşmayı istiyoruz, ancak dediğim gibi çalışma halen devam ediyor.
‘Proje Türkiye’nin kalanında da uygulanmalı’
Geliştirilen bu kataloglama sistemi başka hangi alanlarda kullanılabilir? Örneğin deprem riski taşıyan diğer illerde önden bir kataloglama yapılabilir mi, zemin sağlamlıklarına bakılıp muhafaza çalışmaları başlatılabilir mi?
Evet yapılabilir, kesinlikle.
Yaptığımız bu iş, afet riski olan bölgelerde herhangi bir afet olmadan, önceden yapılırsa çok daha faydalı olabilir. Yani İstanbul için de aynı çalışmayı yapabilirsiniz, İzmir için de yapıp öncelikli olarak korunması gereken tarihi yapıları belirleyebilirsiniz. Bu sayede, daha fazla risk altında olan yapılar belirlenebilir.
Dediğim gibi sadece afet bölgesinde değil, Türkiye’nin geri kalanında da benzer muadil çalışmalar uygulanabilir. Yine uydu verileri, gelecek radar verileri kullanılarak bilgiler elde etmek mümkün.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla temasınız oldu mu, projeden haberleri var mı? Projenin kullanımı, yaygınlaştırılması konusunda bir katkıları olacak mı?
Benim bir temasım olmadı.
Projeyle ilgili sosyal medyada bir paylaşım yaptım. Ondan sonra bunun üzerine bir iki tane basın yayın organı projemizi haberleştirdi. Belki oradan haberleri olmuş olabilir. Şimdiye kadar bizimle bir irtibat kurulmadı.
‘Yetkin kişiler görevlendirilmeli’
Bakanlık bu ay restorasyon çalışmalarına başlanacağını duyuruldu. Deprem bölgelerinde yürütülen restorasyon ve onarım çalışmalarında nelere dikkat edilmeli? Elde ettiğiniz veriler doğrultusunda izlenecek yol ve yöntemle ilgili neler önerirsiniz?
Dediğim gibi, biz bu verileri işledikten, yani radar analizlerini tamamladıktan sonra bir raporla kamuoyuna sunmak istiyoruz. Bu raporda hangi kültürel varlıklar daha fazla risk altında, hangileri öncelikli olarak korunmalı ve onarılmalı gibi önerileri yapabileceğiz. Henüz bu aşamaya gelmedik ama daha önce de ifade ettiğim gibi kültürel varlıkların korunması, onarımı konusunda bakanlığın da hızlı bir şekilde hareket ettiğini, çok önem verdiğini görüyoruz.
Deprem bölgelerinde, her restorasyon ve onarım çalışmasında dikkat edilmesi gereken şeylere dikkat edilmeli: Yetkin restoratörler ve bu alanda çalışacak sahadaki insanlar orada bulunmalı. Örneğin mimarlar, bu konuda daha önce başarılı çalışmaları olmuş, iyi referansları olan insanlar bu alanda çalışabilir. Diğer yandan bölgeyi tanıyan, bölgeyi bilen arkeologlar, mimarlar, restoratörler çalışmalara dâhil edilmeli. Çünkü tüm afet bölgesinin kendine özgü eşsiz bir kültürel kimliği var. Çok değerli, biricik tarihi kültürel varlıklar bunlar, çok aceleye getirilmemeli. Evet, hızlı hareket edilmesi güzel ama dediğim gibi, aceleye getirilmemesi gerekli.
Normal mevzuat uygulanırsa zaten başarılı çalışmaların çıkacağını düşünüyorum. Biz de bu anlamda raporumuzu sunduğumuzda umarım ilgili kurumlar da faydalanabileceklerdir.
#6 Şubat depremleri#Akdeniz Üniversitesi#Arkeoloji#Doç. Dr. Nusret Demir#Ege Üniversitesi#kültürel varlıklar#Prof. Dr. Çiler Çilingiroğlu#uydu verileri#uzay bilimleri