Türkiye’de seçim tartışmaları, iki soruya sıkışmış durumda. İlk soru: “Seçim ne zaman yapılacak?” İkincisi: “Kim(ler) aday olacak?” Koca bir yıl bu soruların yanıtını aramakla geçti ve elimiz hâlâ boş. Üstelik, yanıtlara ulaşsak bile, elimizde bir tarih ve ad(lar)dan başka ne olacağı meçhul.
Türkiye’nin değişmesi gerektiği söyleniyor. İktidarın ve muhalefetin ortak fikri böyle.
İktidar, ekonomik kriz aman vermezken, ülkeyi 20 yıldır başka birileri yönetiyormuşçasına, ‘daha iyi bir Türkiye’ vaat ediyor ve ‘daha iyi’den murat ettikleri aslında açık seçik ortada: Kazanırlarsa, 2023, dünya görüşlerini ve kurdukları sistemi kalıcı kılmak adına önemli bir dönüm noktası olacak. Başörtüsü ve LGBTİ+’lara karşı ‘torba’ Anayasa düzenlemesi, bu bağlamda, planlanan değişimin ilk adımı sayılabilir.
İktidar ittifakının net tavrına karşın, muhalefete –herkesin hemfikir olduğu üzre– belirsizlik hâkim. Muhalefetin uzlaşı noktası, sol partilerin koydukları şerhle birlikte, parlamenter sisteme geçişin sağlanması. Partiler, ülkedeki değişimin temelini, başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçişle örüyor ama bu yapının neyi taşıyacağı, en az adayın adı kadar bilinmez halde. Aynı bilinmezlik, çatı altında yaratılacak Anayasa düzenlemesinde de geçerli. Millet İttifakı’nın ortak öneri paketinin yanında, DEVA Partisi örneğinde gördüğümüz gibi, ayrı planlar masada. Emek ve Özgürlük İttifakı’nınsa, bugüne kadarki açıklamalarından yakalanan ipuçları dışında, henüz sunulmuş bir programı yok. Ayrıca bugünlerde onlar da adaylık tartışması içinde.
Kültür Bakanlığı kime kalacak?
Suyu bulandıran ve bilinmezliği artıran diğer konu, ittifak bileşenlerince nelerin pazarlığının yapıldığı. Bir gazeteci, “Partiler hangi bakanlıkları istiyor?” diye kuyuya taş atınca, Altılı Masa odağında pazarlık meselesi yeniden gündeme geldi. Yazılana göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tek talibi Demokrat Parti’ydi. Parti lideri Gültekin Uysal, “ne münasebet” dercesine, Kültür Bakanlığı’na talip olmadıklarını ve masada bakanlık pazarlığı yapılmadığını söyledi. Buna karşın Gelecek Partisi başkanı Ahmet Davutoğlu’nun son açıklamaları aksi yönde. Davutoğlu, altı parti liderinin Cumhurbaşkanlığı kararlarında yetki sahibi olacağı söyleyerek tartışma yarattı ve devamında “Altılı Masa’da olanların hepsi en az bir bakanlık alacak” dedi. Bu durumda acaba Kültür Bakanlığı hangisine layık görülecek? Demokrat Parti değilse, Saadet Partisi ya da İYİ Parti’ye mi kalır dersiniz? 28 Kasım 2022’de yapılan Anayasa değişikliği toplantısında, ‘kültürle ilgili’ başlıklar çoğunlukla İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz tarafından dile getirilmişti.
Gözler, Millet İttifakı’ndan yana, 30 Ocak’a çevrilmiş durumda. Bu tarihte “Ortak Politikalar Metni” ile “Geçiş Sürecinin Yol Haritası”nın açıklanacağı belirtiliyor. “Ortak Politikalar Metni”nde kültür politikalarının da yer alması bekleniyor fakat sorular hâlâ önümüzde: Politikalar nasıl belirlendi? Politikalar belirlenirken, hangi partilerin tavrı ağırlık kazandı? Vaatler sıralanmadan önce, kültür alanı temsilcilerinin talepleri göz önünde bulunduruldu mu? Bu arada, ittifak bileşenlerinden DEVA Partisi’nin bağımsız bir kültür eylem planı olduğunu hatırlatalım. Öte yandan, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın politikalarından ne zaman haberdar olacağımızı yine bilmiyoruz.
Seçimden sonrasını kurmak
Hatları kabaca çizilen bu tablonun önünde halk var. Hallerinden memnun olmadıkları aşikâr. İktidar ittifakının yerinden kıpırdamayan kemik seçmeninin aklı, iktidar kadar net görünüyor ama ekonomik krizle belleri bükülmüş durumda. İktidara sırtını dönen ya da bir başka çıkış arayan muhaliflerin önündeki yolsa toz duman içinde. Parlamenter sistemle ‘tek adam rejiminin yıkılması’ ortak amaç sayılıyor, sonrası aranmıyorsa, halkın o eşiğin önünde beklemesi kimilerince makul bulunuyor olabilir. Oysa ‘sonrası’ dediğimiz, gidip oy vermeyi sağlayacak olan asıl neden.
Türkiye’nin seçmenler eliyle değişmesi isteniyorsa, herkesin kapalı kapılar ardında neler konuşulduğunu, verilecek oylarla ne yapılacağını sandığa gitmeden önce bilmeye, önünü görmeye, eleştirme fırsatını kullanmak için yeterli zamanın tanınmasına hakkı var. Türkiye’de kalıcı, köklü bir değişim sağlanacaksa da, geleceği belirlemede eğitim ve kültür politikalarının başat rol üstlenmesi gerekliliği, hava ve su ihtiyacı kadar hayatî. Aksi halde dikilen fidan yeşermeyecek. CHP’nin ‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ toplantısında söz alan akademisyenlerin “Eğitim ve ifade özgürlüğü gibi kültürel sorunlara çare üretmeden ekonomiyi düzeltemezsiniz” tespitinin altını çizelim. Ak Parti’nin, iktidarda olduğu 20 yılı değerlendirirken, onca müdahalesine rağmen, eğitim ve kültür alanıyla ilgili özeleştiri vermesi de boşuna değil. Çünkü, bugün seçim sonucu hâlâ tartışmalıysa, bunda ‘yapamadıklarının’ payı olduğunu biliyorlar. Bu nedenle, seçimi kazanmak için, başörtüsü ve LGBTİ+ karşıtlığı gibi, yine kültür kartı kullanılıyor.
Melih Cevdet Anday’ın, her seçim sürecinde akla gelen yazısı “Daha hükümet kurulmamış, şimdi şiirin sırası mı?” başlığını taşır. Kültür Meclisi için çaldığımız kapılardan biliyoruz, muhalif partiler, söz kültür politikalarına gelince, oldukça ketum. Herhalde, bu belirsizlik içinde onlar da “Şimdi kültürün sırası mı?” diye düşünüyorlar. Türkiye’de kültür bir müdahale alanına dönmüşken, kültür kuruluşları ile üreticiler ağır ekonomik koşullarda yaşam mücadelesi verirken, kültürel ürünlere erişim hiç olmadığı kadar güçleşmişken ve iktidar ittifakı, 20 yılda yapamadıklarını gerçekleştirmeye hazırlanırken, evet tam sırası. Ayrıca, ülke aydınlarının, daha önce örneği görüldüğü gibi, finale varışta lokomotif görevi üstlenebileceğini akılda tutmalı.
Bizler ne yapabiliriz?
Türkiye’de halen seçimden söz ediliyorsa, demek ki güç hâlâ halkın elinde. Öyleyse, önümüze koyulan soruların dar parantezine sıkışmadan, yeni sorular yaratıp yanıtlarını birlikte arayabiliriz. Türkiye değişsin isteniyor; peki siz nasıl bir değişimden yanasınız? Nasıl bir kültürel gelecek hayal ediyorsunuz? Ülkenin geleceğini şekillendirecek kültür politikaları neleri kapsamalı? Nasıl bir Kültür Bakanlığı kurulmalı, bakanlıkta nasıl bir anlayış söz sahibi olmalı? Kurulacak bakanlık işe nereden başlamalı?
Yürürlükteki Anayasa’nın –iktidar ve muhalif partilerince geliştirilmesine gerek duyulmadığı görülen– 64. Maddesi’nde “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçısının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır” diye yazıyor. Kültür Meclisi’nde incelediğimiz parti programlarında da benzer cümlelere rastlamışsınızdır. Yeni sorular sorup yanıtlarını birlikte arayabilirsek, siyasileri bu vaadi nasıl gerçekleştireceklerini açıklamaya mecbur bırakmakla kalmaz; kuru cümlelerin altını el birliğiyle doldurabiliriz.