Türkiye ilk kez 1975 yılında katıldığı Eurovision şarkı yarışmasından 2013 yılında çekildi. Geçen 37 yılın neredeyse tamamının politik bir arka planı var. Kimi zaman Türkiye’nin seçimleri, kimi zaman yarışmadaki seçimler tartışıldı. Sanatçıların giyimi kuşamı, TRT’nin tavrı eleştiri konusu oldu. Tartışmalar kimi zaman Meclis gündemine de taşındı. Türkiye’nin yarışmaya katılmama tavrı halen eleştiriliyor ve hükümet ilgi göstermese de Türkiye Eurovision’u hâlâ ilgiyle takip ediyor.
Avrupa Yayın Birliği’ne bağlı ülkeleri müzikle bir araya getirip kendini siyasetin dışında tutmaya çalışan; yine de her sene ülkeler arası ve ülkelerin kendi içindeki siyasi gündemin konusu haline gelen Eurovision serüvenimizdeki belli duraklar neler ve her birinin nasıl bir hikâyesi var? “Milli meselemiz” Eurovision’u inceliyoruz.
‘Seninle Bir Dakika’ ve Kıbrıs Harekatı’
Tarih 22 Mart 1975. 17 yaşında olan Semiha Yankı, Stockholm’de, hâlâ hafızalarda olan “Seninle Bir Dakika” şarkısını seslendirdi. Yarışmada Türkiye 19 ülke arasında sonuncu olup katıldığı ilk senede büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Kimilerine göre, sonuncu olmamızın nedeni 1974’te gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı’ydı. Aynı sene Yunanistan da adaya yapılan müdahale nedeniyle Türkiye’nin katılımını protesto ederek yarışmadan çekilmişti.
Büyük heveslerle Avrupa sahnesine çıktıktan sonra gelen mağlubiyet, uzun süre ülke gündeminde kaldı. Bazılarına göre sonucun nedeni Yankı’nın yarışmada giydiği kıyafetti; bazıları için Avrupa ülkelerinin birbirini kollaması… Konu TBMM’ye de taşındı. Çankırı Bağımsız Milletvekilli Mehmet Ali Arsan, Başbakan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Önergede, yarışmada halkın oyu bir tarafa itilerek TRT’nin istediği şarkının seçildiği iddia edilmekteydi.
1975’teki yarışmanın karanlık tarafındaysa Semiha Yankı’nın yıllar sonra bir söyleşide bahsettiği tecrübeleri vardı: Yankı, TRT’den çok baskı gördüğünü, yarışmaya katıldığına pişman olduğunu, giydiği elbisenin Türkiye’nin yöresel kıyafetiyle alakası olmadığını, “Türkiye’de sarışın kadın olmaz” denilerek saçlarının boyatıldığını, kendisine sahneye çıkacak ayakkabı bile alınmadığını ve yarışma hakkında sadece kötü anılarının olduğunu anlatmıştı.
1976 yılındaki Türkiye yarışmaya katılmazken; Yunanistan Kıbrıs Harekatı üzerine siyasi göndermeleri olan “Panaghia Mou” şarkısıyla sahnedeydi.
TRT sansürü ve İsrail protestosu
1978 yılına Eurovision Türkiye elemelerinin finalistlerinden biri Grup Sekstet’e ait “İnsanız Biz” şarkısıydı. “En gelişmiş, en akıllı, en zeki, en uygar hayvanız biz” dizesi TRT tarafından sakıncalı bulununca şarkı diskalifiye edildi. Şarkının söz yazarı Şanar Yurdatapan, kararın iptali için Danıştay’a başvurdu ve şarkı alınan kararla yeniden finale katılma hakkı kazandı. Fakat sonrasında, Nilüfer ve Grup Nazar tarafından seslendirilen “Sevince”nin, Eurovision’a Türkiye’yi temsil etmesine karar verildi.
1979’da da Türkiye yarışmacılar arasında değildi. Maria Rita Epik & 21. Peron tarafından seslendirilen “Seviyorum” şarkısı yarışmada ülkeyi temsil etmeye hak kazansa da, TRT yarışmaya 10 gün kala Türkiye’nin Eurovision’dan çekildiğini bildirdi. Nedeni yarışmanın Kudüs’te gerçekleşecek olmasının Arap ülkelerini rahatsız etmesi; Eurovision’a katıldığı takdirde Türkiye’ye ambargo uygulayacaklarını söylemeleriydi. Türkiye’nin yaşamakta olduğu ekonomik kriz ve petrol krizinden dolayı Arap ülkelerinin baskısına dayanamayan hükümet, yarışmadan çekildi. TRT o sene naklen yayın yapmadığı için, Eurovision’u takip etmek isteyen izleyicinin bir kısmı yarışmayı Yunan televizyonundan izledi; bir kısmı da radyodan dinledi.
‘Deliler’ ve ‘Lambada’ sansürü
1980’de, o zamanlar yaşanmakta olan petrol krizini anlatan, Ajda Pekkan’ın seslendirdiği “Petrol” şarkısı 19 ülke arasında 15. oldu. O sene, yarışma öncesinde, Türkiye elemelerinde yaşanan bir olayın özellikle dikkat çektiği söylenebilir: Şarkının söz yazarı Şanar Yurdatapan’ın, Eurovision Türkiye elemelerinin ödül töreninde, şarkı sözlerine müdahale edilmek istenmesi nedeniyle TRT yönetimini protesto ederek ödülü reddetmesi çokça konuşulmuştu. Şenar Yurdatapan, 12 Eylül döneminde vatandaşlıktan çıkartılan muhalif sanatçılardan biriydi.
1985’e atladığımızda, yılın temsilcisi “Âşık Oldum (Diday Diday Day)” adlı şarkıyla MFÖ’ydü. “Diday Diday Day”, 19 ülke arasından Türkiye’ye 14’üncülük getirdi. MDP Kütahya Milletvekili Abdurrahman Kara konuyu Meclis’e taşıyarak, “Ülkemizi deliler mi temsil edecek?” diye sormuştu. Dönemin Başbakanı Turgut Özal ise yarışma sonrasında “Müslümanlara puan vermiyorlar. Birincilik için herhalde Hristiyan olmak lazım” dedi.
Kayahan’ın “Gözlerinin Hapsindeyim” şarkısının 17. olduğu 1990 senesinde ise, Türkiye elemelerinde yaşanan sansür basının gündemine oturdu. Programa konuk olarak katılan Fransız-Brezilyalı müzik grubu Kaoma, o dönem meşhur olan “Lambada” adlı şarkılarını seslendirdi. Fakat performans sırasında dansçıların kıyafeti açık bulununca ve etek boyları uzatılamayınca çözüm dansçılara tayt giydirilmekte bulundu. Bu olay Hürriyet gazetesinde şu şekilde yansıdı: “TRT sonunda ‘Lambada’cıları da çarşafa sokacaktı. Bu grubun danslarını daha önce müzik programlarında vermekten çekinmeyen TRT, ne hikmetse naklen yayında sansür uygulama ihtiyacını duydu.”
1997 yılında Türkiye, Şebnem Paker’in seslendirdiği “Dinle” ile ilk 3’üncülük alarak o zamana kadarki en iyi başarısını elde etti. Paker, CD-Rom’lu bir tanıtım paketi hazırlamak ve bunu yarışmada dağıtmak dışında pek bir şey yapmayan TRT’den yeterli destek alamadığı için, şarkısının tanıtımını kendi olanaklarıyla yapmıştı.
Erdoğan’ın Eurovision memnuniyeti
Yarışmanın Türkiye için seyrinin değiştiği 2003’te, Sertab Erener’in “Everyway That I Can” şarkısıyla kazandığı birincilik ülkede büyük yankı uyandırdı.
Kazanılan büyük zaferden sonra dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Sertab Erener’i arayarak tebrik etmiş ve sanatçının Türkiye’ye dönüşünde, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda bir tören düzenlemişti. Ayrıca Sertab Erener’in başarısını kutlamak adına bir resepsiyon vermiş ve Erener, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Üstün Hizmet Madalyası’na layık görülmüştü.
Yarışmanın Türkiye’de düzenlendiği ve Athena’nın “For Real” şarkısıyla 4. olduğu 2004 senesinde Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha yarışmaya dair memnuniyetini dile getirmişti. Türkiye’nin ev sahibi olduğu yarışmayı Abdi İpekçi Arena’da izleyen Erdoğan, yarışmanın ardından organizasyonun çok başarılı olduğuna değinerek, gerek Devlet Bakanlığı, gerek TRT Genel Müdürlüğü, gerekse Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ellerinden geleni yaptığını söyledi. Erdoğan, sonuçların açıklanmasının ardından neler hissettiği sorulduğunda şöyle dedi: “Burada milletler oy veriyor. Söyleyecek bir şey yok. Ama bu çok açık ki, kendinizi dünyaya çok net tanıtacaksınız. Ben inanıyorum ki, sanatçıların ortaya koydukları performansın yanı sıra, ülkelerin birbiriyle olan ilişkileri de yarışmaya yansıyor.”
2004 yılında Zonguldak AKP kongresinde de Eurovision konusuna değinen Erdoğan, “Sonunda ekonomide, yönetimde bahar mevsimi yakaladık. Bunu Eurovision’da dünya birincisi olmakla farklı bir noktaya taşıdık” demişti.
TRT’nin depresyona sokan ihmalleri
2005’te Kiev’de gerçekleşen yarışmada Gülseren’in seslendirdiği “Rimi Rimi Ley” şarkıyla Türkiye 24 ülke arasından 13. oldu. Yıllar sonra yaptığı açıklamalarda yarışmadan sonra büyük bir depresyon yaşadığını ifade eden Gülseren, TRT’nin kendisini öksüz çocuklar gibi bıraktığını belirterek, “Yarışmada giydiğim elbiseyi bile terim kurumadan ‘Çabuk çıkarın’ diye zorla üzerimden aldılar. Sanki TRT beni Eurovision tarihinden silmek istedi” dedi. Felaket bir şarkı ve kıyafetle Kiev’e gönderildiğini dile getiren Gülseren, tuvaletlerin önünde prova yaptırıldığını ve Kolombiyalı eşinin “Sen Türk değilsin” denilerek ekipten çıkartıldığını söylemişti.
“Superstar” şarkısıyla 24 ülke arasından 11’incilik kazanılan 2006 senesinde gündemde, Sibel Tüzün’ün Güney Kıbrıs devlet kanalı CyBC’de çıkması vardı. Karşılıklılık ilkesinden hareket eden TRT Güney Kıbrıs temsilcisini davet edince CyBC buna karşı çıkmış; TRT de konuyu Eurovision’a taşımak için girişimde bulunacağını açıklamıştı. Yaşanan olayların ardından TRT yetkilileri, bundan sonra Eurovision konusunda yapılacak sözleşmede Türkiye dış politikasının dikkate alınacağını duyurdu.
Mor ve Ötesi, Avrupa Birliği’ne yönelik olduğu düşünülen sözleriyle dikkat çeken “Deli” şarkısıyla 2008’de Türkiye’ye 7’ncilik getirdi ama Eurovision Türkiye elemeleri yeniden Meclis gündemine taşındı. CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi sunarak, TRT’nin Mor ve Ötesi grubunu nasıl bir çalışmayla belirlediğini sordu. Eurovision’da Türkiye’yi temsil etmesi için başka hangi müzik gruplarına teklif götürüldüğünü öğrenmek isteyen Ünsal, şu soruların yanıtlanmasını istedi:
“Teklif götürülen kişiler hangi gerekçeyle ret cevabı vermiştir? Mor ve Ötesi Türkiye’yi hangi dilde ve hangi şarkıyla temsil edecektir? Belirlenmediyse planlanan nedir? Şarkı için herhangi bir besteciyle görüşülmüş müdür? TRT, Mor ve Ötesi müzik grubuna, Eurovision için ne gibi maddi ve manevi katkı sağlayacaktır?”
Kimlik tartışmaları ve Eurovision’da son sene
Hadise’nin “Düm Tek Tek” şarkısıyla Türkiye’ye 4’üncülük kazandırdığı 2009 senesi… Metin Arolat yönetmenliğinde çekilen video klip TRT tarafından erotik bulunarak yayına alınmadı.
2021 yılında konu hakkında bir yazı yazan Milliyet gazetesinin magazin yazarı Ali Eyüboğlu, Hadise’nin 2009’daki Eurovision şarkı yarışmasında giydiği kıyafet nedeniyle TRT ve hükümet arasında sorun yaşandığı bilgisini TRT genel müdürünün kendisine bizzat anlattığını iddia ederek, bu nedenle TRT’nin bir daha yarışmaya kadın sanatçı göndermediğini öne sürdü.
Yarışmaya katıldığımız son sene olan 2012’de Can Bonomo Türkiye’yi “Love Me Back” şarkısıyla temsil ederek 7’inci elde etti. Yarışmaya temsilci olarak gönderileceğinin duyurulmasıyla beraber Bonomo’nun Sefarad Yahudisi kimliği tartışmalara neden olmuştu. Yahudi asıllı olması nedeniyle Türkiye İsrail ilişkilerinde yaşanan gerginliğin onu nasıl etkilediği sorusuna maruz kalan Bonomo, “Ben bir sanatçıyım. Sanatıma da çok önem veriyorum. Burada çeşitli milletleri temsil eden güzel insanlar var. Sadece şunu söyleyebilirim, bu uluslararası yarışmada Türkiye’yi temsil ediyorum ve bunu yapmaktan çok gurur duyuyorum” demişti.
TRT’nin LGBTİ+ rahatsızlığı
2013 yılına gelindiğinde, oylama sisteminin adaletsiz olduğu öne sürülerek Eurovision şarkı yarışmasından ayrılma kararı alındı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu kararla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Bu bloklar halinde etkileşmeler devam ediyor. Dolayısıyla böyle bir yarışmaya biz hangi güçlü grupla gidersek gidelim istediğimiz sonucu alamıyoruz. Türkiye’nin tanıtımı için de çok fazla bir etkinlik olmuyor. Dolayısıyla TRT çok detaylı bir çalışmanın ardından bu kararı aldı. Yapılan açıklamanın her satırında bizi haklı kılan sebepleri görmek mümkün.” Arınç, “Bu bir eksiklik değil. İleride şartlar müsait olursa yeniden Eurovision yarışmasına katılabiliriz” dese de Türkiye, Avrupa Yayın Birliği’nin her sene yaptığı çağrıları yanıtsız bırakarak yarışmaya katılmama kararını sürdürüyor.
TRT’nin öne sürdüğü oylama mazeretinin yanında Eurovision’daki LGBTİ+ temsilinin de hükümetin yarışmaya sıcak bakmamasının nedeni olduğu biliniyor. 2018 yılında dönemin TRT Genel Müdürü İbrahim Eren yaptığı açıklamada, yarışmaya katılmama gerekçesi olarak oylama sistemini ve 2014 yılında Eurovision yarışmasında birinci olan Conchita Wurst’u göstermesi bunu açıkça belli etmişti. Eren, “Bir de kamu yayıncısı olarak, Avusturyalı birinci olan sakallı, etekli, cinsiyet kabul etmeyen, herhangi bir cinsiyeti olduğunu söylemeyen, ‘Aynı anda hem erkeğim hem kadınım’ diyen birini saat 21.00’de, çocukların seyrettiği bir zamanda ben canlı yayımlayamam ki” şeklindeki açıklamasıyla Eurovision’daki LGBTİ+ temsiline yönelik rahatsızlığını dile getirmişti. İbrahim Eren, Eurovision yöneticilerinde zihin karmaşası olduğunu söyleyerek, “Düzelirse tekrar Eurovision’a gireriz” dedi.
Eurovision’suz yıllar
2019 yılında Eurovision yeniden Meclis gündemindeydi. CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, “Toplumsal heyecan ve mutluluk yaşatan sanat, müzik, futbol gibi alanlarda uzunca bir süredir başarı elde edemiyoruz. Türkiye’nin yaşadığı en büyük heyecanlardan biri de Eurovision şarkı yarışmasıdır” diyerek, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a “Eurovision şarkı yarışmasına tekrar katılmak ve ülkemiz sanatçısının yarışmasını sağlamak için bir çalışmanız, ilgili kurumlara bir talimatınız olacak mı?” diye sordu.
2013’teki ayrılma kararından beri yarışmaya dönüp dönmeme üzerine her sene haberler çıksa da Türkiye’deki Eurovision takipçilerinin hevesi her seferinde kırılıyor. Avrupa Yayın Birliği ise Türkiye’yi yarışmada görmek istediklerine dair açıklama yapmaya devam ediyor. Türkiye’nin Avrupa’yla olan bağının kopmaya başlamasının sinyali sayılabilecek bu kararı, muhalefet partileri de gündemine alıyor. Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 2021 yılında Türkiye’nin Eurovision’dan çekilmesine yönelik soruya, “Eurovision şarkı yarışması olur, niye olmasın. Türkiye’nin çekilmesi aslında Türkiye’nin ayıbıdır” yanıtını vermiş ve devamında şunları söylemişti:
“Sanatçılarımız gidecek, orada şarkılarını, türkülerini söyleyecek, ülkeler oy verecek, birisi kazanacak. Bu bir yarışmadır zaten. Burada Türkiye’deki sanatçıların uluslararası yarışmalara katılmaları, ödül almaları, Türkiye’nin adının bütün dünyada duyulmasına yol açar. Buna dış politikada yumuşak güç deniyor. Tankla, topla, silahla saygınlık kazanılmıyor. Ama bir yazarınızın Nobel ödülü alması ve bunun kitabının bütün dünyada tercüme edilip yayımlanması Türkiye’nin yumuşak gücünü gösterir. Bir sinema filminizin dünyanın bütün sinemalarında gösterilmesi olağanüstü bir olaydır. Türkiye’yi aslında dünyaya tanıtacak olan da budur. Siz, Eurovision şarkı yarışmasından çekiliyorsunuz. Aklın alacağı şey değil. Niye çekiliyorsunuz? Bu tamamen sanattan ve kültürden korkmaktan kaynaklanıyor. Oysa sanat ve kültür insanın doğasında olan bir şeydir.”
Eurovision’a dönüş konusu siyasi partilerin seçim vaatlerinde de kendine yer buluyor. DEVA Partisi ve İYİ Parti Eurovision’a dönme konusunda istekli olduklarını belli ettiği için, Millet İttifakı’nın kazanması durumunda, 2024 yılında Türkiye’nin yeniden yarışmada yer alması bekleniyor.
#Ajda Pekkan#Avrupa Yayın Birliği#Can Bonomo#eurovision#Hadise#MFÖ#Mor ve Ötesi#Semiha Yankı#TRT
Yazının tamamını bir solukta okudum çok başarılı bir analiz olmuş.