Şair, Mimar, Akademisyen Prof. Dr. Ali Cengizkan: ‘Mimarlık yasasına ihtiyacımız var’
YÖK’ün kaldırılmadan değiştirilmesi gerekiyor. Kendi kendimize çizdiğimiz zihniyet dünyalarımızın da değişmesi gerekiyor.
Mimarlık alanında üç yasaya ihtiyacımız var. Bizim hâlâ mimarlık yasamız yok, mimarlık meslek yasamız yok, her şey teamüllerle ilerliyor. Üçüncü olarak, belki en komiği, mimarlık telif yasası yok. Umarım 15 Mayıs’tan sonrasını bu üç yasa ve diğer bileşenler üzerinde çalışarak geçiririz.
Şair, Tiyatro Yönetmeni Orhan Alkaya: ‘Kültür Bakanlığı yeniden teşkilatlandırılmalı’
Kültür ve Turizm Bakanlıkları derhal ayrıştırılmalıdır. Kültür Bakanlığı bağımsız bir yapı olarak yeniden teşkilatlandırılmalıdır. Bakanlığı bütçesi binde üçün altında. Bu bütçe artırılmazsa, aksi halde, bir yoksunluğu örgütlemiş olursunuz, kültürel ve sanatsal yoksulluk…
Kamu kurumları üzerinde siyasi baskının kaldırılmasıyla ilgili kanunlar oluşturulmalıdır. İstenirse eğer özerkleşme süreci sağlanabilir.
Ben Türkiye’de hukuk varmış gibi davranmaktan yanayım. İş kanunun genişletilmeli ya da sanat meslek alanlarına dönük yeni bir iş kanunu yapılması gerekiyor çünkü meslek tanımlarımız yok. Anayasa’nın 90. maddesine işlev ve içerik kazandırılmalı. Anayasa’nın 64. maddesi korumakla ilgili madde. Yani himayeden bahsediyoruz, Ortaçağ kavramı… Genişletilmesi ve kanunlar çıkartmayı zorunlu hale getirilmesi gerekiyor. Bizim kabullerimiz içinde özerkliğin üzerinde engel yok, yeter ki doğru bir tanımlama getirelim.
Telif haklarıyla ilgili epey adım atıldı ama bazı alanlar öyle boş bırakıldı ki, yönetmen, senaryo yazarı, bestecinin telif hakkı var, oyuncunun yok. Ya delikler hızla yamanmalı ya da delik olmaktan çıkarılmalı.
80 Darbesi’yle ortadan kaldırılan akademilere bakmamız lazım. Sanat mekânlarının yeniden tanımlanması ve oluşturulmasıyla ilgili jürilerin oluşması gerekiyor. Çünkü bize bir AKP’li derse “En çok kültür merkezini biz yaptık”, haklıdır ama birkaçı dışında hepsi çöptür.
Yeniden inşayı tamirat değil yeniden inşa olarak düşünürsek, yapamayacağız şey yok. Kitabımın adıyla bitirirsem: Türkiye hâlâ mümkün!
Heykeltıraş Mehmet Aksoy: ‘Yaratıcı sanatçılar vergiden muaf olmalı’
Sanatçının tarifi nedir? Çok sanatçılar türedi. Sanatçı kim bilmiyoruz. Sanatçı yaratıcıdır, yoktan var eder. Toplumsal bir varlıktır, toplumun içinde yaşar, toplumun gelgitleriyle iç içe yaşar, bunları hisseder. Kendisi de o duygularla, sanatına bunu yansıtmaya çalışır.
Sanatın yapılan bir şey olduğunu düşünmüyorlar artık. Sanatın içeriği boşaltıldı. Yüzyılın en kötü olayı budur. İnsani değerlerin tümü sanattan kovuldu, bu çok acıklı bir durumdur. İnsan sanattan kovulmuş durumda. Ustalık yok. Elle yapılan bir şey yok ama sanat var, sanat sergileri var. Bienaller bu anlayışın reklam edildiği alanlar. İşimiz çok zor.
Sanatçı kişiliği satılamaz. Sanatçılara hâkim olmak zordur, düzenin adamı olamazlar. İşte böyle sanatçıları desteklememiz gerekiyor. İktidarlar istedikleri kadar sanata hâkim olmaya çalışsınlar…
İkinci yüzyıla girerken yeni şeyler yapmalıyız: Plastik sanatlarla ilgili ne yapmalı?
Dünya sanat mirasından eşit pay alınmalı… Sanatın insan yaşam alanlarına sokulması, sanatın görülme hakkı sağlanmalı. Çünkü sanatın görülme hakkı var, bunun bilincinde olmak lazım.
Devlet sanat galerileri yeniden açılmalı… Kamusal alanda sanat komisyonları kurulsun. Devlet Resim Heykel Müzeleri eski itibarına kavuşturulsun, açılışına da Cumhurbaşkanı, Kültür Bakanı gelsin. Ödüllendirilmeler eskisi gibi gerçekten prestijli olmalı.
Yurtdışından gelen sanatçılar eserlerini getirirken vergi vermek zorunda kalıyorlar, ürettiğim heykelin vergisini vermem gerekiyormuş. Bu değiştirilmeli. Yaratıcı sanatçılar vergiden muaf olmalı.
İhale Kanuni içinde heykel yapımı, satımı, alımıyla ilgili maddelerin düzenlenmesi gerekiyor… Devlet sanatçıları yurtdışında tanıtma görevini üstlenmeli. Devletin sanatçılara, yerel sanatçılara burs vermesi gerekiyor. Yerel yönetimler her sene açılan sergilerden eser satın almalılar. Heykel yapım atölyeleri kurulmalı. Sanat fakülteleri kaldırılmalı, akademiler açılmalı, YÖK yok olmalı.
Sanatçı, akademisyen Murat Germen: ‘Bir dava olsun, paydaş sanatçısı olayım’
Sağ iktidarların kültür sanat stratejileri hiç olmadı, ülke için ne kadar önemli olduğuna ayamadılar. Güvensiz hissettirildiler. Eleştirilerine kulak verilmedi.
Kamusal alanda sanatın olması çok önemli. Yolda giderken sanata toslamalıyım, evime dönerken bana ara verdirmeli.
Londra’da emlak geliştirme projelerinde yüzde 3’ünün sanata ayrılması gerektiği gibi bir kural olduğunu öğrendim, İstanbul’da yüzde 1’miş ama uygulanmıyor. Sanata destek diyoruz ama tam da ne olduğu belli değil. Sanatın, sanatçının bedelini ödemek konusunda aynı heyecanı göstermiyorlar, karşılığını istediğiniz de ‘arıza sanatçı’ oluyorsunuz.
Sanat yıldız sanatçılarla yürüyor. Çok güzel davalar vardı eskiden, bir dava olsun ve ben o davanın paydaş sanatçılarından biri olayım.
Yayıncılar Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Elif Akkaya: ‘Kitap meta olmaktan çıkmalı’
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında sürdürülebilirlir için yayıncıları koruma altına almalıyız. Yazar kooperatifi, sanatçı kooperatifleri gibi alternatif üretim alanları kurulmalı. Bilgi tüketilen bir nesneye dönüştü, neyin tüketileceğine okuyucu karar veriyor, bu da bilginin merkezileşmesini beraberinde getiriyor. Kentler tüketim ekonomisi üzerine kurulmuş korkunç çöllere dönüştü. Üniversite var kütüphanesi yok, şehir var kültür merkezi yok, ilçe var kitabevi yok.
En önemlisi kültür ulaşılabilir hale gelmeli. Kitap meta olmaktan çıkmalı, kültür objesi olmalı.
Yeni yazarların şairlerin alan bulamadığı bir yerdeyiz. Yayıncılıkta klasiklerin üzerine yoğunlaşmış bir pazar var, çeşitlilik yok olmuş durumda. Yayıncılık can çekişecek noktada.
İfade özgürlüğü büyük sorun ama ekonomik üretme problemi, dağıtma problemi,
bunların önlemlerini de almak zorundayız. Türkiye’nin üçte ikisine ulaşmanın yollarını bulmamız gerekiyor.
Kültür Bakanlığı ayrılmalı ama kültür emekçileri ve üreticilerinin icracı olabileceği alanlar istemek zorundayız, alanları kendimiz açmak zorundayız.
Kültür Yöneticisi, Sanat Yazarı Vecdi Sayar: ‘Devletleşmemiş bir konsey gerekli’
Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı ortak politikalar üretmeli ya da RTÜK ile Kültür Bakanlığı ortak politikalar üretmeli. Farklı kültür inisiyatiflerinin ortak politikalar oluşturacağı bir ortam gerekiyor.
Özerk sanat konseyi dile getirildi, 30 yıldır bu konuyu tartışıyoruz. Devletleşmemiş, özerkliğini koruyan bir konsey gerekli, sendika gibi… Aynı zamanda bir sanat kurumuna ihtiyaç var. Kültür Akademisi’ne müthiş ihtiyaç var. Beştepe halkın malı, halkın malı kültürün malı olmalı. Beştepe’yi talep ederek bitirelim.
Gazeteci, Yayıncı Cem Erciyes: ‘Kitapların önemini hatırlamalıyız’
Kitapların neden önemli olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Kitap için çalışanlar, biz neyi temsil ediyoruz? İnsanlığın bütün düşünsel ve edebi birikimini temsil ediyoruz. Kitaplar bu kadar önemliyse onlar için elimizden geleni yapmalıyız.
Türkiye’de kitabın durumu o kadar kötü değil. 3 milyonun üzerinde kitap basılıyor. 170 milyonu kültür kitabı, kişi başı 3-4 kitap eder. İyi rakamlar. Ama kitabın temel bir sorunu var: O da özgürlük sorunu. Türkiye’de kitap dünyası özgür değil. Tamamen özgür olması gerekiyor. Engeller son yıllarda artıyor. Muzır Kurulu 10 kitabı poşete soktu. Toplatılan kitaplar var. Otosansür uygulamaya başlıyorsunuz. Yayınevinin genç yöneticileri, beş kitapları Muzır’a takılmış, kitapları bekletiyorlar. Durum değişmezse yayınlamayacaklar. Yazar bundan sonra ihbar hatlarından başlarına bela olmayacak kitap yazmaya çalışacaklar. Başımıza gelebilecek en büyük felaket bu; payal gücünü sansürlemek. Önce özgürlüğe ihtiyacımız var.
Yazar Barış İnce: ‘Şeffaflık ve adalet çok önemli’
Sanatçılar özgür bir üretimden mahrum kaldılar ve müthiş bir iktidar baskısı gördüler. Bu yüzden yeni iktidar bu sorunları çözmeli. Kamu yönetimi el değiştirirse şeffaflık ve adalet çok önemli. Kamu kurumu ve sanatçının mesafesine de dikkat etmemiz gerekiyor.