Türkçe edebiyat tartışması
Muhammed Levent Bülbül (Sakarya, MHP) – Sayın Başkan, son zamanlarda özellikle Türklüğe, “Türk” kavramına karşı olarak kronik kin ve hasımlıkları bulunan çevrelerin siyasette ve diğer alanlarda birtakım hamleler içerisinde, manevralar içerisinde olduğunu görmekteyiz. Bu kronik Türk düşmanları, Türklük düşmanları Anayasa’dan “Türk” ifadesinin çıkartılmasına varacak kadar cumhuriyetimizin ve devletimizin temel değerlerine karşı duruşlarını ifade ettiği bir ortamda Boğaziçi Üniversitesinde yer alan bir kütüphanede her milletin edebiyatını kendi adıyla anarken, örneğin, “Alman edebiyatı”, “Fransız edebiyatı” derken Türk Edebiyatından nasıl bir rahatsızlık duyulduysa onu da Türkiye edebiyatı olarak böyle bilime, hukuka, tarihe aykırı, edebiyata aykırı bir değerlendirmeyle burada bunu ifade ettiklerini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu ve buna benzer yine, Türk Edebiyatı yerine Türkçe edebiyatı gibi zorlama ve suni girişimlerin maksadının ne olduğunu açıkçası bizler biliyoruz.
Tabii, kronik mesele dediğimiz bu mesele, bu problem, ülkemizde ne yazık ki ta, işte, Mehmet Kaplan Hocamızın rahmetlinin ifade ettiği gibi, Kültür ve Dil kitabında ifade ettiği gibi Tommiks, Teksas eserleri, karikatürleri, çizgi romanları okunurken beyaz adama kendini satan, milletini, kendi insanların satan Kızılderili’ye nasıl bir muhabbet besletildiyse bu şekilde bugünümüzde de kendisinden olmayanlara karşı muhabbetle yetişen, muhabbet beslemekle yetişen, büyüyen ve bugün hizmetini onlara karşı sürdüren yapıların faaliyetleri olarak değerlendiriyoruz.
Biz hiçbir zaman ne o çizgi romanlarda ifade edilen şekilde kendi insanımızı, kendi milletimizi satan, onun değerlerine karşı çıkan durumunda olduk ne de bugün bu değerlere karşı yine her fırsatta baş göstermeye çalışan yapılarla beraberiz.
Çalışan Gazeteciler Günü
Utku Çakırözer (Eskişehir, CHP) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. AK PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta Türkiye’de basının yirmi yılda daha bağımsız, daha özgür hâle geldiğini hatta seviye atladığını söylese de gerçekler hiç de öyle değil. Bugün gazetecilerin günü ama ortada kutlanacak bir hâl yok. Çünkü gazeteciler ölüm tehdidi altında. 2022 yılında Ses Kocaeli gazetesi sahibi Güngör Arslan öldürüldü. Kayseri’de, Ordu’da, Konya’da, Mersin’de ve başka yerlerde 18 gazeteci daha saldırıya uğradı ama ne oluyor? Tüm bu saldırılar cezasız kalıyor, sokak ortasında gazeteci dövenler sosyal ilişkisi iyi diye cezasız bırakılıyor. Gazeteci tehdit eden iktidar belediyesinin başkanları 1.300 lira ödeyerek sıyrılabiliyor.
Kutlayamıyorlar çünkü gazeteciler zindanlarda. Geçen yıl tam 505 kez hâkim karşısında haberini yani özgürlüğünü savunmaya mecbur bırakıldılar. İşte bugün 10 Ocak, Ender İmrek hâkim karşısında, gerekçe “Sarayın 13 makam uçağı var da niye yangın uçağı yok?” diye sordu diye.
80 gazeteci gözaltına alındı geçen yıl. Bu sabah Sezgin Kartal evine baskın yapılarak gözaltına alındı. Bir günde 2 kez gözaltına alınan gazeteci gördük bu ülkede. Hani buradan reform çıkarıyoruz diyoruz ya “Artık gazeteciler tutuklanmayacak.” diye, külliyen yalan. Başka her yerde sonuncu ama gazeteci tutuklama işinde dünyada ilk 5’teyiz.
2022’de 30 gazeteci tutuklandı. Diyarbakır’da 16, Ankara’da 9 gazeteci aylardır cezaevlerinde iddianame bekliyor. Belgeselci Sibel Tekin çekimlerinde polis aracı çıktı diye bir aydır Sincan’da. Dezenformasyonu önleyeceğiz diye çıkardığınız sansür yasasının ilk mağduru yine gazeteci oldu. Bitlis’te Sinan Aygül bir hafta tutuklu kaldı. Tüm bu baskılara rağmen iyi ki gazeteciler var.
6 yaşında gelinlik giydirilen kız çocuğuna yaşatılanları gazeteci Timur Soykan olmasaydı nasıl duyacaktık? Cemaat yurdundaki baskılar sonucu yaşamına son veren Enes Kara’nın feryadını Elâzığlı basın emekçisi Faik Akgün olmasa nasıl bilecektik? Ama 2 gazetecinin de ödülü aldıkları sayısız ölüm tehditleri oluyor.
Kutlayamıyorlar çünkü gazetecinin işini yapması şiddetle, copla engelleniyor. 1 Mayıs, 1 Eylül, 25 Kasım, Gezi davası, Cumartesi Anneleri, adalet nöbeti ve onlarca protesto ve toplantıda 100’ün üzerinde gazetecinin görevini yapması polis şiddetiyle engellendi. Kutlayamıyorlar çünkü iktidarın bakanları, saray şürekası hepsi gerçek, hepsi belgeli haberlere siyasi baskı altına aldıkları yargı aracılığıyla dava açıyor, tekzip gönderiyor. Hatta habere de gerek yok, sarayın bir damadı konuğuna sorduğu soru nedeniyle gazeteci Şirin Payzın ve Halk TV’ye 150 bin liralık tazminat davası açtı. Sarayın diğer damadı ise isminin dahi geçmediği haber için tekzip yayınlattı. Tüm bunlara rağmen iyi ki gazeteciler var. İstanbul AK PARTİ’nin elindeyken toplam 847,5 milyon liralık imkân ve desteğin nasıl yandaş vakıf ve derneklere aktarıldığını Çiğdem Toker gibi cesur kalemler olmasa asla öğrenemeyecektik.
Kutlayamıyorlar çünkü iş yerleri sansür ve karartma altında. 2022 yılında Halk TV, Tele 1, KRT, FOX TV ve Flash TV’ye toplam 17 milyon 335 bin lira tutarında 54 ceza verilmiş. İktidarın yanındaki kanallara ise göstermelik 4 ceza. RTÜK nelerle uğraşmadı ki… Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel’in açıklamasını verdi diye, sağlıkta şiddet kurbanı doktor Ekrem Karakaya’yla ilgili yayın yaptı diye kanallara ceza kesti. Cemo türküsü için program karartıldı. Sezen Aksu’nun şarkısı yasaklandı. Hayat pahalılığı ve zam haberleri yapılmasın diye uyarı bile gönderdiler. Gazetelere hukuksuz ilan ambargoları devam ediyor. Hukuksuz erişim engelleme kararlarıyla 84 milyonun haber alma hak ve özgürlüğü de yok sayılıyor.
Bakın, Türkiye’de belgeli yüzlerce habere erişemezsiniz çünkü isterler ki AK PARTİ’nin SPK ve Borsa İstanbulda döndürdüğü dolaplar unutulsun. Yüksek Hızlı Tren ihalesindeki belgeli rüşvet iddiaları aman bilinmesin. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’na hapis cezası verilsin ama hâkim ve savcısının AKP’lilerle fotoğrafları aman ortaya çıkmasın. Bakanlıklardaki üst düzey isimlerin FETÖ bağlantıları zinhar bilinmesin. Cumhurbaşkanının aile bireyleri, avukatları ve bürokratlarıyla ilgili her iddia, her haber aman yok edilsin. Hatta Türkiye’de beyin göçü haberlerine bile erişim yasağı getirdi bu saray.
Gazeteciler kutlayamıyor çünkü işsizler. Her yıl binlerce mezun gazeteci çıkıyor ama onları işe alacak Anadolu gazeteleri, radyoları, televizyonları bir bir yok ediliyor. Şimdi de resmî ilan sopasını kullanarak internet sitelerini yok ediyorlar. Umutsuzluğa asla yer yok. Tüm bu baskılara rağmen Türkiye’de halkın haber alma hakkını her şeyden üstün gören gazetecilerimiz hep var oldu ve var olacak. Buradan o cesur yürekli meslektaşlarımı, emeklerini, çabalarını selamlıyorum. Kimse merak etmesin, 2023’te Türkiye’ye demokrasi gelecek, hukuk gelecek, basın özgürlüğü gelecek. Bu ülkede tüm sansürü, yasakları, karartmaları yok edip aydınlık yarınlara hep birlikte ulaşacağız.
Hakkı Saruhan Oluç (İstanbul, HDP) – Sayın Başkan, sayın vekiller; 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, 1961 yılından bu tarafa “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanıyor 10 Ocak ama bugün baktığımızda, gazeteciler gerçekten 1961’den çok daha geri bir koşulda çalışıyor. Yani Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Basın İlan Kurumu ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gibi kurumlar aslında basın emekçilerini ve basın kurumlarını hizaya çekmek için çok sayıda antidemokratik uygulamaya imza atıyordu, bu yetmiyor gibi bir de iktidarın acelesiyle ve iktidarın talebiyle Mecliste sansür yasası çıkarıldı. Çalışan gazeteciler aslında bu koşullarda 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyor.
Her yıl olduğu gibi, basın meslek örgütleri Çalışan Gazeteciler Günü’nde, mesleklerinin içinde bulunduğu karanlık tabloyu ortaya koyan veriler açıklıyorlar. Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin 2022 Yılı Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu’na göre geçen yıl 39 gazeteci tutuklanmış, 76 gazeteciye çeşitli cezalar verilmiş. Yine bu rapora göre 132 gazetecinin haber izlemesi engellenirken 65 gazeteci haber izlerken saldırıya uğramış. Yıl içinde 56 internet sitesi kapatılmış, 1.109 habere ve 2.210 içeriğe erişim engeli getirilmiş. Korkunç bir tablo, karanlık bir tablo ve karanlık tablodan en fazla nasibini alanlar da muhalif gazeteciler, özgür basın çalışanları ve elbette ki Kürt gazeteciler. Sadece son altı ayda 27 özgür basın çalışanı tutuklanmış vaziyette. Özellikle Diyarbakır’da ve Ankara’da açık bir şekilde iktidar tarafından Kürt gazetecilerin çalışması engelleniyor.
Her türlü baskıya, saldırıya, zulme, gözaltına, tutuklamalara, engellemelere, sansüre ve işsizliğe karşı bugünü mücadele gününe dönüştüren basın emekçilerinin Çalışan Gazeteciler Günü’nü bir kez daha kutluyoruz. Çalışamayan, işsiz bırakılan, cezaevinde tutulan özgür basın emekçilerinin ve gazetecilerin yanında olmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Tabii, Çalışan Gazeteciler Günü’nü konuşurken yirmi yedi yıl önce 8 Ocak 1996’da Evrensel gazetesi muhabiri olan Metin Göktepe’nin öldürülmesine de değinmeden edemeyiz. “Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar.” diyerek gittiği haberde yirmi yedi yıl önce gözaltına alındı Metin Göktepe ve polislerce dövülerek katledildi. Metin, Ümraniye E Tipi Cezaevinde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere Alibeyköy’e gitmişti ve sarı basın kartı gerekçe gösterilerek ilçeye sokulmamıştı. Haber takibinde ısrarcı davranınca gözaltına alındı, yüzlerce insanla birlikte götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda polislerin şiddetine maruz kaldı ve dövülerek katledildi. Katledilişinin 27’nci yılında Metin Göktepe’yi bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyoruz.
Ozan Anıtı çürüyor
Veli Ağbaba (Malatya, CHP) –Değerli arkadaşlar, bizim Malatya’mız önemli bir tarım kenti, su kenti, önemli bir kültür kenti, müthiş bir kent. Şimdi, bugün, önemli bir sitede “Nezir Kızılkaya” isminde değerli bir yazar Malatya’da Ozan Anıtı’nın unutulmaya yüz tuttuğunu ve çürümekte olduğunu ifade ediyor. Milattan önce 50 yılında yapılan yani yaklaşık iki bin yetmiş yıllık bir tarih Darende ilçemizin Ozan köyü içerisinde çürümeye terk edilmiş durumda. Malatya’da -dediğim gibi- Arapgir’inde, Darende’sinde, Yeşilyurt’unda, Arguvan’da birçok yerde tarihî eserimiz çok ama maalesef Kültür Bakanlığı ilgi göstermediği için bu konu, Ozan Anıtı çürümeye terk edilmiş durumda. Umarım bu sesimizi duyarlar ve Malatya için önemli olan -Malatya’nın medeniyeti yedi bin yılı aşıyor- bu anıta da sahip çıkılır.
Şimdi, hepiniz biliyorsunuz, Malatya önemli tarih kenti dedim, bunların başına Arslantepe geliyor değerli arkadaşlar. Geçtiğimiz yıllarda UNESCO geçici dünya mirası lisesine alınan… Pardon, geçtiğimiz yıl temmuz ayı içerisinde UNESCO kalıcı lisesine giren Arslantepe Höyüğüyle ilgili gelişmelerin kağnı hızında olmasından dolayı da büyük üzüntü duyduğumuzu belirtmek istiyoruz. Arslantepe’nin kalıcı dünya miras listesine girmesinde emeği olan herkese, siyasetçisinden belediye başkanına, valisine kadar herkese buradan Malatya milletvekili olarak teşekkürü borç biliyorum. Ancak maalesef, Arslantepe’deki o müthiş kalıntıdan Malatyalıların bile haberi yok ve Kültür Bakanlığı bu konuda bir çaba göstermiş değil. Bu konuda Kültür Bakanlığından mutlaka dünyanın en önemli eserlerinden olan Arslantepe Höyüğüne de sahip çıkılmasını bekliyoruz.