Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994 yılında belediye başkanı seçildikten sonraki ilk icraatlarından biri, belediye meclis toplantısına saygı duruşu yerine Fatiha okunarak başlanmasıydı. Katıldığı ilk toplantının açılışında, “Tarihteki Türk büyükleri ve o güne kadar görev yapan, hayatta olmayan belediye başkanları için” Fatiha okundu. Meclisin muhalefetteki ANAP, SHP, DSP ve DYP’li üyeleri Atatürk’e saygı duruşunda bulunulması için önerge verdi ancak Erdoğan önergeyi oylamaya sunmadı. Ardından üyeler saygı duruşuna geçti, İstiklal Marşı okudu.
Bu uygulama sürmediyse de Erdoğan iktidarında törenlerde, protokolde birçok değişikliğe gidildi. Örneğin, 2017 yılından itibaren, protokol cenazelerinde Chopin’nin ‘Cenaze Marşı’ yerine Itri’nin ‘Segâh Tekbiri’ çalınmaya başlandı. Öğrenci Andı 2013 yılında kaldırıldı. 2018’de ilki düzenlenen Yeditepe Bienali’nin açılışı Ayasofya’da yapıldı ve Erdoğan’ın konuşmasından önce Kuran okundu.
Bir diğer icraatı belediye tesislerinde içki servisinin kaldırılmasıydı. Yönetim değişmesine karşın, uygulama devam ediyor. Başbakanlığı dönemindeyse, 2013 yılında, içki satışı ve reklamıyla ilgili düzenlemelere gidildi. İçki firmalarının spor ve kültür etkinliklerine sponsor olması yasaklandı, televizyon ekranlarında kadeh görüntüleri buzlandı, festivallerde içki satışı engellendi. Erdoğan’ın düzenlemeyi savunurken ‘iki ayyaş’ demesi hafızalarda. TBMM grup toplantısına Necip Fazıl’ı anarak başlayan Erdoğan, devamında şunları söyledi:
“Yazın bakalım nereye kadar yazacaksınız? Bilim sizin düşündüğünüz gibi tavsiyelerde bulunmuyor. Bilim bunun zararlı olduğunu çok net ortaya koyuyor. Basit gördüğümüz sigara insanı lime lime doğruyor. İnancı gereği yapıyor diyorlar. Hangi din olursa olsun din doğruyu emrediyorsa din emrediyor diye karşısında mı duracaksınız? İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor.”
“Kafası kıyak nesiller istemiyoruz” diyen Erdoğan’ına göre, “bizim milli içkimiz ayrandı”:
“Yüce Meclisimizin çıkardığı ilk beş kanundan biri, alkollü içkileri men eden kanundu. Tek Parti iktidarının tepeden inmeci, dayatmacı çağdaşlaşma zihniyeti yüzünden söz konusu kanun, tümüyle yürürlükten kaldırıldı. Çağdaşlaşacağız, modernleşeceğiz, uygarlaşacağız, denilerek adeta taklitçi bir anlayışla, alkol tüketimi özendirilmeye, teşvik edilmeye başlandı. Tek Parti iktidarı döneminde, alkol teşviki o kadar abartılı bir propagandaya dönüştürülmüştür ki, lokantalara afişler asılmış, alkolün ne kadar faydalı olduğu anlatılmıştır. O dönemde, alkollü içkilere adeta ‘halis gıda süsü’ verilmek istenmiştir. Dahası, alkollü bir içki olan bira, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, yayınlanan bazı kitaplarda, maalesef, ‘milli bir halk içkisi’ olarak takdim edilmiştir. Halbuki bizim milli içkimiz ayrandır.”
‘Belden aşağı sanat’
1994 yılında bir televizyon programında sarf ettiği sözler Erdoğan’ın unutulmaz söylemleri arasında. Cansu Akbel’in sunduğu programa katılan Erdoğan, konu baleye gelince, kızlarının bale yapmayı düşünmeyeceğini söyledi, “Kızlarımın hamdolsun o tür idealleri, düşünceleri söz konusu değil” dedi. Akbel’in “Ben bir balerin olarak buraya gelseydim, benim elimi sıkarken yine bir sıkıntı duyar mıydınız?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Yok, benim size ilk tavsiyem, bence bu mesleği bırakın demek olurdu. Çünkü bir balerinin neler yaptığı, neler ortaya koyduğu ve nereye hitap ettiği ortada. Bunu farklı bir yorum olarak da değerlendirebilirsiniz. Yani bu benim kendi kanaatimdir. Dolayısıyla çok açık ve net olarak söylüyorum, ben insanın bu noktada duyarlılığını belden aşağı indirmeyecek her şeyde varım. Ama indirecek olanın karşısındayım. Çünkü şu an kültür emperyalizminin en önemli dallarından bir tanesidir, insanı belden aşağısıyla meşgul etmek.”
Taksim’e cami
Belediye başkanlığı için yarışırken vaatlerinden biri Taksim’e cami yapılmasıydı. Erdoğan, 32. Gün programında “Ben aday olurken bana gazeteciler sormuştur, Taksim’e cami düşünüyor musunuz? Ben de halkımın isteğidir, talebidir, niye düşünmeyeyim, demişimdir” diyordu. Göreve geldiğinde konu gündeme alındı. Proje, belediye meclisinde Refah Partisi, ANAP ve DYP’li üyelerin oylarıyla kabul edildi. Ancak Koruma Kurulu, düşünülen alanda “tarihi su yapılarına ait ve tuğla mezarlardan oluşan kalıntılar olduğunu” duyurarak bölgeyi SİT alanı ilan etti. Mimarlar Odası’nın itirazları ve Danıştay kararıyla, cami projesi o dönemde gerçekleşmedi.
Mimarlar Şefik Birkiye ve Selim Dalaman’ın tasarladığı Taksim Camisi, Mayıs 2021’de ibadete açıldı. Açılışta konuşan Erdoğan, “Taksim Camisi bir buçuk asırlık bir mücadelenin sonucudur. 40’lı, 50’li yıllardan bugünlere kimler geldi, kimler geçti. Milletimiz 150 yıllık hayaline bugün kavuşmuştur” dedi.
‘Sanat sizin tekelinizde mi?’
Erdoğan belediye başkanı seçildikten sonra Necip Fazıl’ın oyunlarının Şehir Tiyatroları repertuvarına alınması istemiş, talebi o dönem karşılık bulmasa da, tiyatro yönetimiyle dengeli bir ilişki yürütmüştü. Başbakanlığında bu denge bozuldu. 2012’de Şehir Tiyatroları yönetmeliğinde belediyenin yetkisini artıran değişiklik yapılmasına sanatçılar tepki gösterdi. Ak Parti Gençlik Kolları Kongresi’nde konuşan Erdoğan, eleştiren sanatçılara sert sözlerle yüklendi, “Sanat sizin tekelinizde mi? Geçti o günler” dedi:
“İstanbul’da şehir tiyatroları meselesinde o despot anlayış, o kibirli tavır tekrar kendini gösterdi. Soruyorum siz kimsiniz? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi? Geçti o günler. Artık despot aydın tavrıyla parmağınızı sallayarak bu milleti aşağılama dönemi geride kaldı. Gelişmiş ülkelerin hemen hepsinde devlet eliyle tiyatroculuk olmaz.”
Aynı konuşmada tiyatroların özelleştirileceğini açıkladı: “Özel bir yönetim değil, tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum. Bunu teklif edeceğim. Özelleştirmek suretiyle buyurun istediğiniz gibi tiyatrolarınızı oynayın. Destek gerekirse biz de istediğimiz oyunlara sponsor oluruz. Buyurun işte özgürlük. Ama kusura bakma geleceksin hem belediyeden maaşını alacaksın ondan sonra da yönetime istediğin gibi verip veriştireceksin. Olmaz öyle şey.”
Erdoğan’la “Mas-kom-yah” adlı tiyatro oyununda birlikte oynayan Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila Aydıner göre, Erdoğan 20’li yaşlarında da tiyatroların özelleştirilmesini savunuyordu: “Başbakan Erdoğan tiyatroya her zaman ilgili olmuştur. Zaten bu örnek de bunu gösteriyor. O dönem kendi aramızda tiyatroların özelleştirilmesi gerektiğini konuşuyorduk. O yıllarda tiyatroların özel olması gerektiğini savunuyordu.”
Karikatüristlere dava
Erdoğan’ın sanatçıları eleştiren tutumu, Başbakanlığı ve özellikle Cumhurbaşkanlığı döneminde sürdü. Çok sayıda sanatçı ‘Erdoğan’a hakaret’ suçlamasıyla karşı karşıya kalırken, karikatüristlerle yıldızı hiç barışmadı.
Musa Kart’ın 2005 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan, imam hatip liselerini ip yumağı, Erdoğan’ı bir kediye benzettiği karikatür dava konusu oldu. 2014 yılında Musa Kart başka bir karikatürü nedeniyle yeniden hâkim karşısına çıktı. 2014’te Penguen çizerleri Bahadır Baruter ve Özer Aydoğan’a, 2015’te karikatürist Nuri Kurtcebe’ye hapis cezası verildi. 2018’de ODTÜ mezuniyet töreninde “Tayyipler Âlemi” pankartını taşıyan öğrenciler tutuklandı. Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo da Erdoğan karikatürü nedeniyle ‘soruşturuldu’.
Erdoğan, karikatürle ilgili düşüncelerini, Kılıçdaroğlu’nu eleştiren bir çizim sorulduğunda açıklamıştı: “Tayyip Erdoğan’ı kediye benzettikleri zaman bir şey söylemediniz. Köpeğe benzettikleri zaman bir şey söylemediniz. Hepsini sevimli hayvan yaptınız. O zaman hep savunuyordunuz. Diyordunuz ki karikatüristler bunlar, yapar diyordunuz. Bilemiyorum. Çünkü karikatüristlerin özgürlük sınırının ne olduğunu ben öğrenemedim.”
Paul Auster vs Erdoğan
Sanatçılarla atışması kimi zaman ülke sınırlarını aştı. Yazar Paul Auster, bir söyleşide “Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gitmeyi reddediyorum” deyince karşısında Erdoğan’ı buldu. Başbakan Erdoğan, Auster’e ‘Cahil adam’ diyerek çıkıştı:
“Geçenlerde yazar Paul Auster bir Türk gazetesine röportaj verdi. Türkiye’yi antidemokratik bulduğu için gelmiyormuş. Hapiste yatan gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmiyorum. Çin’e de gitmiyorum. Aman! Biz sana çok muhtacız. Gelsen ne olur gelmesen ne olur? Türkiye irtifa mı kaybeder? Kılıçdaroğlu da sahip çıkıyor. ‘Onun gördüğünü bazıları görmüyor’ diyor. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Bu yazar en son 2010’da İsrail’e gitmiş. Güya İsrail demokrat, laik, insan hak ve hürriyetlerinin sınırsız olduğu bir ülke. Sen ne cahil bir adamsın. İsrail tam bir din devleti. Gazze’de bombalar yağdıran bunlar değil mi? Bizdeki Kılıçdaroğlu görmezse onlar da görmez. Nasıl oluyorsa İsrail’deki hak ihlallerini görmüyor. Bu yılki yazarlar konferansına da Auster ile Kılıçdaroğlu birlikte gider.”
‘Heykel değerlerinize ters’
Erdoğan, 2011 yılında katıldığı bir toplantıda “Bizim dönemimizde hangi heykel yıkılmıştır? Hangi heykel kaldırılmıştır, söyleyin. Kimin yaşam tarzına karıştık? Hangi sanat eserinin üzerini örttük?” dedi. Oysa kendisinden önce İstanbul Belediyesi’ni yöneten Nurettin Sözen tarafından yaptırılan heykellerin bazıları belediye eliyle kaldırılmış ya da yerinden edilmişti. Erdoğan’ın heykel sanatıyla imtihanının en önemli örneği ise Mehmet Aksoy’un İnsanlık Anıtı. 2006 yılında yapımına başlanan İnsanlık Anıtı’nı Erdoğan ‘ucube’ olarak nitelemiş ve yıkılmasını istemişti. 2011’de Kars ziyaretinde Erdoğan, anıt için “Hasan Harakani’nin türbesinin yanına bir ucube koymuşlar, garip bir şey dikmişler. Oradaki tüm vakıf eserlerinin, o sanatkârane eserlerin olduğu yerde böyle bir şey olması düşünülemez. Konuyla ilgili olarak belediye başkanımız görevini süratle yerine getirecektir. Bunu süratle bekliyoruz” demişti.
Anıt aynı yıl yıkıldı. Aksoy’un Erdoğan aleyhine açtığı dava 2015 yılında sonuçlandı. Aksoy’un ifade ve sanat özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilirken, Erdoğan 10 bin lira tazminata mahkûm edildi.
Erdoğan, 2017 yılında, ‘Belediye Başkanları İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda da heykel sanatının ‘değerlerine ters’ olduğunu açıkladı:
“Bazı belediyelerimiz şahsımın heykel veya benzer görsellerini yapmışlar. Tabii bunu duyunca ben çok çok üzüldüm. Bu bizim değerlerimize terstir. Ben ne heykelimin dikilmesini istiyorum ne masklar yapılmasını istiyorum ne bu tür görseller yapılmasını istiyorum. Heykel değil hizmete yönelik eserler diksinler.”
‘Çatlayıp patlayın yıktık’
2013 Mayıs’ının son günlerinde Gezi Direnişi başladı ve Cumhuriyet’in simge yapılarından Atatürk Kültür Merkezi ön cephesine asılan afişlerle direnişin yüzü oldu. Bu sırada, ardı ardına açıklamalar yapan Başbakan Erdoğan, 6 Haziran 2013’te “AKM inşallah yıkılacak” dedi. 2018’de bina tamamen yıkıldı. Aynı yıl, Yeditepe Bienali’nin açılışında konuşan Erdoğan “İstediğiniz kadar bağırın. Çatlayın, patlayın, AKM’yi yıktık” diyerek sevincini duyurdu.
Yeni AKM’nin 2019’daki temel atma töreninde, binanın sadece bir kültür merkezi değil “Jakoben zihniyete karşı dikilmiş bir zafer anıtı olacağını” söyledi:
“İstanbul Atatürk Kültür Merkezi, milletin değerleriyle, inancıyla, insanımızın tarihi ve kültürüyle kavgalı, jakoben zihniyete karşı dikilmiş bir zafer anıtı olacaktır. Artık hiç kimse, hiçbir kesim kültür ve sanatta ülkemizi vasata mahkûm edemeyecek. Sanat ve sanatçı istismarını siyasetlerinin aracı görenler, Türkiye’nin kültür ve sanat hayatını körleştiremeyecek.”
İstanbul’un bir diğer simgesi Emek Sineması da Erdoğan’ın Başbakanlığı öneminde, Mayıs 2013’te yıkılmıştı.
#Bale#Emek Sineması#İnsanlık Anıtı#Recep Tayyip Erdoğan#Şehir Tiyatroları