Kutlu Özmakinacı’yı müzik alanından tanıyoruz. Yüksek Sadakat grubunun kurucusu, gitarist, söz yazarı ve besteci. ‘Beni Seni Arayamam’, ‘Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer’ ve ‘Döneceksin Diye Söz Ver’ gibi bilenen birçok şarkıda imzası var.
Öncesinde ise İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezuniyet ve ardından uzun yıllar sürdürdüğü gazetecilik kariyeri. Bunun 15 yılı, bir dönemin popüler müzik – gençlik dergisi Blue Jean’in yayın yöneticiliğiyle geçmiş.
Kutlu Özmakinacı’yı şimdilerde müzik yolunun yanı sıra, siyasi duruşuyla da takip ediyoruz. Çünkü Türkiye İşçi Partisi’nin Kültür Sanat Bürosu Sekreteri.
TİP’in kültür dünyasına yakınlığı malum. Hem halihazırdaki milletvekilleri, hem adayları hem de üyeleriyle bu bağın kuvvetli tutulduğu görülüyor. Acaba bu yakınlık kültür politikalarına da yakınlık yaratıyor mu? TİP’in kültür politikalarını ve partinin bu alana bakışını Kutlu Özmakinacı anlattı:
Siz milletvekili adayı değilsiniz. Neden böyle?
Tamamen kişisel durumumla ilgili. Önümüzdeki günlerde konser takvimim o kadar yoğun ki, seçim çalışması yapabilecek bir aday değilim.
TİP’in dört vekilinden ikisi, Barış Atay ve Sera Kadıgil, kültür dünyasının içinden kişiler. Bu durum partinin kültür politikalarına bakışını nasıl etkiliyor?
Evet Barış sanat emekçisi, Sera ise sanatçı hakları savunucusu. Vekillerimizin ikisi de sanat dünyasının sorunlarını farklı açılardan deneyimlemiş ve mücadele vermiş kişiler. Bu da kültür sanat politikaları belirlerken, onların katkıları üzerinden işimizi kolaylaştırıyor, olaylar ve durumlar karşısında tutum almakta zorlanmıyoruz. Örneğin Meclis’e kültür/sanat konulu bir soru önergesi verirken olduğu gibi. Ancak bir partinin kültür/sanat politikasının belirlenmesi bundan daha fazla uzman ve emekçiyle temas etmeyi gerektirir, bunu da ekleyelim.
Kültür politikaları, TİP’in gündeminde nerede duruyor? Örneğin ekonomi politikaları kadar hayati mi?
Soru temelde kaynakların yönetimiyle alakalı olduğu ve TİP şimdilik o pozisyona gelmediği için varsayımsal bir yanıt vermek yerine daha alttaki gerçekliğe dikkat çekmek istiyorum: Türkiye, siyasetçi görünümlü hırsızlar ve onların çevresinde kümelenmiş çıkar gruplarınca soyulmadığı sürece “Hangi soruna öncelik verelim?” seçimi yapmak zorunda olan bir ülke değil. Ülkenin ekonomik potansiyeli, sizi meseleler arasında bir öncelikler hiyerarşisi kurmak zorunda bırakmayacak kadar büyük. İktidara gelirsek ülkenin böyle tercihler yapması gerekmeyecektir çünkü ilk işimiz bu hırsızlardan hesap sormak ve halktan çaldıklarını halka iade etmek olacak.
‘Sorunun çözümü bizatihi biziz’
Politika üretmek için temas gerekir dediniz. TİP’in kültür alanından kaç üyesi var? Sanatçıların talep ve beklentileri TİP’te nasıl bir karşılık buluyor?
TİP’in şu anda 1000’in üzerinde sanat emekçisi üyesi var. Kültür Sanat büromuz ve büroya bağlı alt komisyonların hepsi –müzik, sinema/tiyatro, edebiyat, plastik sanatlar– bu alanların değişik kademelerinde çalışan emekçilerden oluşuyor. Sahada yaşanan sorunları birebir deneyimleyen ve halen de bu sorunları yaşayan insanlardan bahsediyorum. Bu yüzden sanatla ilgili talep ve beklentilerin karşılığı, bizatihi TİP çatısı altında örgütlenmiş sanatçılar olarak bizleriz. Başka bir ifadeyle zaten bu sorunları yaşayıp çözüm bulmak için örgütlenmiş sanatçılarız. Örgütlü olmak bu açıdan da fark yaratıyor, ona dikkat çekmek isterim.
Ne tür çözümler ürettiniz, üretiyorsunuz? Kültür Sanat bürosu nasıl çalışmalar yapıyor?
An itibarıyla partiye kültür sanat emekçilerinden gelen yoğun katılımı örgütlemek ve katılım sağlayan yeni arkadaşların enerjisini potansiyelden kinetiğe dönüştürmeye yoğunlaşmış durumdayız. İkinci ve ilki kadar acil olan diğer bir pratiğimiz de seçim sath-ı mailinde olduğumuz şu günlerde, devam eden propaganda faaliyetlerine destek olmak. Halihazırda devam eden kültür sanat projelerimizi, seçim sonrasında yoğunlaşarak götürmeyi planlıyoruz.
TİP iktidara gelirse…
İktidara gelirseniz, hangi alanlara odaklanır, işe nereden başlarsınız?
Sanatın ve sanatçıların ağır saldırı altında olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu yüzden önce sanat üzerindeki baskıların spesifik olarak da sansürün her türlüsünün kaldırılmasına odaklanarak başlardık. Sanat dünyamızın diğer bir kronik sorunu ise kayıt dışılık. İkinci önceliğimiz de buraya yönelik kanuni düzenlemeler olurdu.
Örnek verirsek, ne tür düzenlemeler yapılmalı? Kültür alanı nasıl desteklenebilir?
Başta da söylediğim gibi, Türkiye kaynak sorunu olan bir ülke değil. Açarsak: Sanatçıların ve İş Kanunu’na tabi çalışmayan kültür emekçilerinin sosyal haklarını teminat altına almak için gereken yasal düzenlemeler, acil durumlarda başvurulmak üzere ayrı bir işsizlik fonu oluşturulacak.
İş Kanunu’na tabi olsun ya da olmasın set işçisinden kostüm tasarımcısına, ışık asistanından ses operatörüne, editörden çevirmen ve kapak tasarımcısına, kültür endüstrisindeki bütün emekçilerin çalışma koşulları gözetilecek ve köleleştirici çalışma koşullarına son verilecek.
Kültür-sanat alanında faaliyet gösteren firmaların denetimini sürekli hale getirilecek, İş Kanunu’na aykırı faaliyet gösteren, işçilik haklarını ihlal eden, iş güvenliğini sağlayamayan işletmelere ağır para cezası, ruhsat, lisans, izin iptali gibi caydırıcı yaptırımlar uygulanacak.
Sanatçının hukukî statüsünü netleştirecek, eser sözleşmesi adı altında iş sahiplerini sorumluluktan kurtaran ve muğlak ifadeler sebebiyle sanatçının mağduriyetine yol açan düzenlemeleri ilga edilecek.
İstihdam politikalarıyla sanatçıyı ekonomik açıdan özgürleştirecek, sanatçıyı farklı sektörlerde çalışmaya zorlayan ve sanatını hobi haline getiren mevcut sisteme son verilecek.
Meslek kuruluşlarının ve sendikaların niteliklerinin yükseltilmesi için çalışmalar yapacak, sanatçının ve kültür-sanat emekçisinin örgütlenme bilincini geliştiren etkinlikler düzenlenecek.
Tutum belgemizden aktarırsam: Sanatın, sermaye sınıfının elinde tutulan, ancak müzayedelerde görülen bir metaya dönüşmesini onaylamıyoruz. Bu amaçla eser alımı yapan kamusal müzelerin sayısını artırılacak.
Kültür yayıncılığı alanında faaliyet gösteren yayınevlerinin, bağımsız tiyatro, sinema ve dans kumpanyalarının vergi yükümlülüğünü yeniden düzenlenerek vergi oranlarını sektörün gelişimine olanak tanıyacak biçimde en düşük seviyeye indirilecek.
Fikri ve sınaî mülkiyet üzerindeki vergileri sıfırlanıp, sanatçının ve kültür-sanat emekçisinin şahsî vergi yükümlülüğünü kaldıracak, kültür-sanat ürünlerindeki katma değer vergisi uygulamasına son verilecek.
Sanatçılar üzerindeki baskı ve sansürü nasıl kaldıracaksınız? Hangi mekanizmaları kullanarak ya da geliştirerek?
Aslında çoğu var olan ama uygulanmayan yasal düzenlemeleri uygulayarak. Türkiye’nin kadim sorunlarından biri de budur. Yasal düzenlemeler çoğu zaman oldukça tatminkârdır ama hiçbir zaman uygulanmaz. Bunu maalesef deprem felaketinde bir kez daha yaşadık. Japonya standartlarında kanuni düzenlemelerimiz var ama hiçbiri pratikte uygulanmıyor, sonuç ise hepimizin bildiği gibi devasa bir felaket.
‘Kültürel miras rant kaynağı olamaz’
Deprem demişken, TİP’in kültürel mirasın korunması konusunda politikaları neler?
Kültürel miras insanlığın ortak değeridir. Anadolu, tarıma dayalı yerleşik yaşamın başladığı en eski coğrafya olduğu ve bilinen ilk kültürel yaratılar bu coğrafyadan çıktığı için konu özel bir öneme haiz. Bu, Türkiye’de iktidar olan herkesin insanlığa karşı öncelikli sorumluluğudur. Biz de kültürel mirasla ilgili politikalarımızı bu persfektifi merkeze alarak ve uzmanlaşmış kişileri doğru yerlere getirerek kurmayı planlıyoruz.
Anadolu’nun zengin kültür mirasını dönem, etnik veya dini seçicilik yapmadan, evrensel ilkeler ışığında ve sürdürülebilir modellerle korumak ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak öncelikli amacımız. Bu amaçla, ulusal kültür envanteri çalışmalarına başlayacağız. Kültür varlıklarımızın, ülkemizin ve yerel toplulukların ekonomik zenginliğine katkı sağlayacağı politikaları bilimsel ve çağdaş yaklaşımla üreteceğiz.
Kültür mirasımızın korunması, onarılması ve kullanılması çalışmaları, siyasi veya ekonomik rant kaynağı olarak görülemez. Bu görevin devlet politikalarıyla desteklenecek, liyakat sahibi, evrensel bilgi düzeyine sahip uzmanlardan oluşan kadrolar tarafından yürütülmesini bir öncelik olarak ele alacağız.
‘Kültür Bakanlığı’nın yapısı değişecek’
TİP iktidarında, Kültür Bakanlığı’nın yapısı ve işlevi nasıl olacak?
Bu soruyu da TİP’in tutum belgesinden alıntı yaparak yanıtlayım: Kültür ve Turizm Bakanlıklarını ayıracak, Kültür Bakanlığı’nın bütçeden aldığı payı artırarak kültür ve sanat alanındaki faaliyetlerin tamamını uygun oranlarda destekleyeceğiz. Söz konusu faaliyetlerin finansmanında ölçülebilir, nesnel kriterler uygulayacak, kamu kurumları tarafından sağlanan fon ve teşvik süreçlerini şeffaflık ilkesiyle yurttaşların denetimine açık tutacağız. Kültür Bakanlığı’nın yeniden yapılandırılması ve işlevi de bu perspektiften yaklaşılarak hayata geçirilecek.
Toplumun her kesiminin gerek sanat üretimine aktif katılımını gerekse sanattan yararlanmasını sağlamak üzere merkezi otoriteden bağımsız yerel yönetimlere hareket alanı tanıyacağız. Sanatçıların, emekçilerin, eğitimcilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve meslek birliklerinin katılımı ve işbirliğiyle oluşacak meclislerle, kültür ve sanat alanını ülkenin her yerinde, dezavantajlı grupların da katılımını sağlayacak biçimde tüm yurttaşlar için erişilebilir kılacağız.
Kamucu modelle kültüre erişim
Kültürel üretime erişim temel sorunlardan biri. Ücretsiz olacak diyorsunuz. Nasıl yapacaksınız?
Nasıl sağlanacağı meselesi sistemseldir. Kapitalist bir modelde bunu sağlayamazsınız. Kamucu bir modelde ise kazanca göre adil bir vergi dağılımı sonucunda toplanan kaynağın, barınma, eğitim, sağlık gibi temel insan haklarından biri olarak gördüğümüz sanata erişim ve sanat eğitimine yönlendirilmesi sorunuza bakışımızın temelini oluşturuyor.
Son olarak kültürel çeşitlilik ve çokkültürlülükle ilgili görüşlerinizi almak isteriz. Nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Çağdaş bir sanat eğitimini, toplumun bütün kültürel bileşenlerine eşit şekilde ulaştırıp, uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınan ayrımcılık yasağına riayet ederek. Bütün yurttaşlara anadilinde eğitim ve sanata erişim hakkı tanınması, tahakkümü değil diyaloğu esas alan yeni bir kültür dili inşa edilmesi, kültürel değerlerin çeşitliliğini korumak ve geliştirmek için yerel yönetimlere daha fazla hareket alanı tanınması öncelikle başvuracağımız politik referanslarımız olacak.
#çokkültürlülük#Kültür politikaları#Kültürel Miras#Türkiye İşçi Partisi