DEVA Partisi programı, partinin kuruluş amacı açıklanarak başlıyor ve burada, “Uluslararası sözleşmeler ve evrensel değerler çerçevesinde temel insan haklarının ve başta ifade ile basın özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin garanti altına alındığı; şiddet, korku, baskı, ötekileştirme, ayrıştırma ve ayrımcılığın yaşanmadığı bir ülke” ideali dile getiriliyor.
‘Özgür, Katılımcı ve Çoğulcu Demokrasi’ bölümünde, temel hak ve özgürlüklerin kapması açıklanıyor: “Partimiz, ‘özgürlük, eşitlik, adalet’ temelleri üzerine kurulu bir demokrasi anlayışının savunucusudur. Bu itibarla, temel hak ve özgürlükleri etnik köken, dil, din, mezhep, cinsiyet, siyasi ve sosyal aidiyet farkı gözetmeksizin tüm insanlar için tanıyor ve iç hukukumuzu bu standartlara göre uyarlamayı hedefliyoruz.”
“Düşünce ve ifade özgürlüğü açık ve demokratik toplumun vazgeçilmezidir. İnsanın her bakımdan gelişmesinin özgür bir ortamda gerçekleşeceğine, ülkenin gelişmesinin, uluslararası rekabetteki başarısının ve ekonomik zenginliğinin ancak özgür ve özgüvenli insanlarla mümkün olacağına inanıyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önünde engellerin, korkuların, sınırların olduğu bir ülkede bunların mümkün olamayacağının bilincindeyiz.”
Aynı bölümde, ifade özgürlüğünün, ceza hukukunun konusu olamayacağı saptanıyor: “Düşünce ve ifade özgürlüğüne dayalı eleştirilerin ceza hukukunun konusu olması kabul edilemez. Düşünce ve ifade özgürlüğünün varlığı, yolsuzluk, adaletsizlik, ayrımcılık, kayırma ve hukuksuzlukların ortaya çıkarılması ve kamuoyu vicdanında yargılanması açısından hayati önem taşımaktadır. Partimiz, düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılmasını engelleyecek her türlü uygulamanın karşısındadır.”
‘İnançları korkusuzca yaşamak’
Programda, ‘insanların inançlarını yaşamasının önündeki engellerin kaldırılacağı’ ifade ediliyor: “İnanmanın, düşünmenin, inancını ve düşüncesini ifade etmenin ve bunlara göre yaşamanın, bu amaçla örgütlenmenin insanın en temel hakları olduğuna inanıyoruz. İnanç alanına müdahaleden ziyade, insanların inançlarını korkusuzca ve tam bir huzurla yaşayabilecekleri özgür ortamı sağlamak ve insanların inançlarının gereğini yaşamalarının önündeki engelleri kaldırmak devletin temel görevidir.”
Aynı bölümde Alevilik ve cemevleri anılmakta: “Vatandaşlarımızın inanç, kültür ve referans ekseninde, hak ve özgürlük taleplerini adalet temelinde karşılayacak, ötekileştirme hissi doğuracak uygulamaları ortadan kaldıracağız. Bu bağlamda Alevi vatandaşlarımızın başta Cem Evlerine ilişkin talepleri olmak üzere inanç, düşünce ve davranış temelinde birikmiş sorunlarının çözüme kavuşturulması için gerekli adımları atacağız.”
DEVA Partisi programında, nefret söylemine karşı mücadele edileceği söyleniyor. Ancak dini inanç taşımayanların haklarından söz edilmiyor: “Farklı din ve inanç gruplarının; varlıklarını koruma, sürdürme, yaşama ve örgütlenme özgürlükleri, kamusal görünürlüklerinin önündeki tüm kanuni ve idari engelleri ortadan kaldıracağız. İnsan onuruna zarar veren ve bir bütün olarak demokrasiyi tehdit eden nefret söylemlerine karşı kararlılıkla mücadele edeceğiz.”
Anadilinde eğitim hakkı
‘Kürt sorunundan’ söz edilirken, anadili hakkına değinilerek ‘demokratik devletlerin, vatandaşlarının anadillerine yönelik taleplerine cevap üretmekle yükümlü olduğu’ belirtiliyor: “Demokrasi ve Atılım Partisi olarak, anadilin bir çatışma konusu haline getirilmesini doğru bulmuyoruz. Resmi ve ortak dilimiz olan Türkçe’nin iyi öğretilmesi esas olmakla birlikte anadile ilişkin talepleri, vatandaşlarımızın kültürel farklılıklarının tanınması, temel bir insan hakkı ve pedagojik bir gereklilik olarak ele alıyoruz. Bu itibarla, anadil hakkı kapsamında bütün vatandaşlarımızın anadillerini kullanmaları ve geliştirmeleri için gerekli düzenlemeleri yapmayı hedefliyoruz.”
“Toplumdaki tüm farklılıkları kapsayacak ve kuşatacak bir vatandaşlık anlayışının savunulduğu” ifade edilirken, “Partimiz, şiddet, sömürü ve ırkçılığı açıkça reddeder” deniliyor.
Parti programında cinsiyet eşitliğinden söz ediliyor, ancak LGBTİ+’lar anılmıyor: “Eşit yurttaşlık ve fırsat eşitliğinin ayrılmaz bir parçası olan cinsiyet eşitliğini temin etmek için, ayrımcılığa yol açan mevzuatı yeniden düzenleyecek, devletin bütün eylem, işlem ve kararlarında bu eşitliği hâkim kılacağız.”
Basın özgürlüğü ve tarafsızlık
Basın özgürlüğüne yer verilirken, RTÜK, TRT, Anadolu Ajansı ve Basın İlan Kurumu’nun tarafsız, adil ve şeffaf olması gerekliliği kaydediliyor: “Parti olarak, basın özgürlüğünün, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir devlet için ne denli yaşamsal bir değere sahip olduğunun bilincindeyiz. Bu bilinçle, basın özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldıracağımızı taahhüt ediyoruz. Basının kendinden beklenen işlevi hakkıyla yerine getirebilmesi için gerekli olan her türlü tedbiri alma konusundaki kararlığımız tamdır.”
İnternet mevzuatının uluslararası standartlara göre düzenleneceği belirtiliyor, medyada tekelleşmeye karşı önlem alınacağı söyleniyor. Ayrıca basına yönelik davalara karşı mevzuat değişikliği yapılacağı vaat ediliyor: “Gazetecilere karşı açılan çok sayıda davanın gerekçesini oluşturan ceza mevzuatındaki hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yerleşik içtihatları çerçevesinde basın özgürlüğünü esas alarak gözden geçireceğiz.”
Programda yeni anayasanın kapsamı açıklanırken, laiklikten söz edilmekte: İnsan onurunun dokunulmazlığını, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı kuvvetler ayrılığına dayanan demokratik bir düzeni, yaşamın temeli olan doğanın ve çevrenin korunmasını, eşitliği ve adaleti, laiklik ilkesini ve hukukun üstünlüğünü, devletin ideolojik tarafsızlığını, yerinden yönetimi ve yerel yönetimler ile sivil toplumun güçlendirilmesini anayasal düzenin temel ilkeleri olarak kabul ediyoruz.
‘Dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin’
‘Hukuk ve Hukukun Üstünlüğü’ başlığında, eşitliğe vurgu yapılıyor: “Hukuk; eşitlik, özgürlük ve adalet gibi evrensel değerleri referans alan kurallar bütünüdür. Hukukun toplumsal yaşamda ve devletin işleyişinde üstün bir konumda olması, demokratik hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez bir gereğidir.”
“Hukukun üstünlüğüne dayalı devlet, herkesin hukuk karşısında eşit olmasını öngörür. Hukuk devletinde dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin herkes kanun ve hukuk önünde eşittir. Hukuk devletinde hiç kimseye ayrıcalık ve imtiyaz tanınamaz.”
Ekonomi politikalarının açıklandığı bölümde, Türkiye’nin turizm potansiyelini kullanamadığı kaydediliyor: “Turizmde mevsimsel bağımlılığın azaltılması, nitelikli turist girişinin arttırılması ve sektörde çeşitlendirmenin sağlanması amacıyla, sağlık, spor, tarih, kültür, termal, üçüncü yaş, yat, kruvaziyer, kongre ve fuar alanlarındaki turizmi destekleyeceğiz. Ülkemizin tarih ve kültür zenginliği sayesinde kültür turizminde sahip olduğu yüksek potansiyelden en üst düzeyde faydalanılmasını sağlayacak adımları atacağız.”
Turizm başlığında müzecilikten de söz edilmekte: “Özellikle müzecilikle ilgili iklimlendirilmiş ortam, eserlerin güvenliğinin sağlanması ve benzeri çalışmaları yaparak eşsiz tarihi eserlerimizin kalıcılığını muhafaza edeceğiz.”
Eğitimde eşitlik
Eğitim politikalarına, ‘Sosyal Politikalar’ başlığı altında yer veriliyor ve eşitlik ilkeleri açıklanıyor: “Eğitim ve öğretim politikalarımızı, etnik köken, coğrafya, ekonomik statü, yaş, cinsiyet, öğrenme ihtiyaçları, ana dil, din ve mezhep ayrımı gözetmeksizin herkese fırsat ve olanak eşitliği sağlayan, kimseyi geride bırakmayan, katılımcı, kapsayıcı, adil, demokratik, yenilikçi, sürdürülebilir, şeffaf, hesap verebilir, etkin, tutarlı, sürekli öğrenmeye açık, üretken ve küresel ölçekte öncü ve rekabetçi bir anlayışla oluşturacak ve uygulayacağız.”
Eğitim sistemiyle “Sorgulayabilme, analitik ve eleştirel düşünebilme, problem çözebilme”, “Yenilikçi ve yaratıcı düşünebilme”, “Anadil ve küresel dil becerilerine sahip olma”, “Türkçe’nin doğru kullanılması” gibi temel becerilerin kazandırılması hedefleniyor.
“İnsan hakları, demokrasi kültürü, birlikte yaşama, ahlak, adalet, insan onuru, toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma bilincinin geliştirilmesi ve yerleşmesini tüm müfredatta gözeteceğiz” deniliyor.
Özel yetenekli öğrencilere yönelik mevzuat değişikliği yapılacağı söyleniyor: “Öğrencilerin akademik başarılarıyla birlikte sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif becerilerini de ölçme ve değerlendirme sistemine dahil edeceğiz. Sosyal ve duygusal gelişimi okul öncesinden takip etmeye başlayarak özel gereksinimli öğrencileri ve özel yetenekli öğrencileri tespit edeceğiz.”
DEVA Partisi, YÖK’ün kaldırılmasını ve ‘akademik özgürlüğü en üst seviyeye çıkarmayı’ vaat ediyor.
Cinsiyet eşitliği var, LGTBİ+’lar yok
DEVA Partisi programında “Toplumun düzeni, huzuru, barışı, refahı ve mutluluğunun aile kurumunun güçlü olmasına bağlı olduğu” söyleniyor: “Barışçıl, özgürlükçü, eşitlikçi, demokrat, evrensel insani ve ahlaki değerleri içselleştirmiş, kültürel ve geleneksel değerlerin bilincinde, hak ve sorumluluklarını bilen sağlıklı ve mutlu bireyler ancak güçlü bir aile kurumunda yetiştirilebilir.”
Çocuk hakları açıklanırken, kız çocuklarının eğitimine değinilmekte: “Kırsal bölgelerde kız çocuklarının eğitimlerinin coğrafi, kültürel veya etnik sebeplerle kesintiye uğramaması için özel programlar uygulayacağız. Kanunla yasaklanmış olan çocuk yaşta evliliklerle kararlı bir biçimde mücadele edeceğiz. Kız çocuklarının kendi rızaları dışında zorla evlendirilmelerini önlemek amacıyla eğitim çalışmalarına ağırlık vereceğiz.”
‘Kadın’ başlığı altında toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yapılıyor: “Toplumsal cinsiyet eşitliği, sosyal adalet ve güçlü bir toplum için kadının sosyal ve ekonomik durumunun sağlamlaştırılması bir zorunluluktur. Bunu sağlamak için, kadının eğitiminin, çalışma imkanlarına kavuşmasının, psikolojik taciz ve şiddete karşı korunmasının, yasalar önünde sağlanan eşitliğin toplumsal hayatın her alanı ile karar alma ve yönetim mekanizmalarına taşınmasının önemli olduğuna inanıyoruz. Partimizin hedefi kadınlarımızı; güçlü, üretken ve her alanda söz sahibi konuma getirmektir. Eşitlik, özgürlük ve adalet kavramlarını esas alan, kadınlar ve erkeklerin toplumsal yaşamın her alanına eşit katılımlarını ifade eden ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ temel ilkemizdir.”
‘Gençlik’ bölümünde sosyal medya özgürlüğü savunulmakta: “Sosyal medyanın gençlerin en güçlü kendini ifade etme mecrası olduğunu dikkate alarak, bu alanda ifade özgürlüğünün önündeki tüm engelleri kaldıracağız.”
Gençlerin kültür ve sanat aktivitelerinden 25 yaşına kadar ücretsiz yararlanmasını sağlamak için Kültür Kartı verileceği söylenirken, gençlerin kültüre erişimini kolaylaştıracak vaatler sıralanmakta: “Mahalle ve semtlerdeki kamuya ait okul, kütüphane gibi tesisleri sergi, tiyatro, müzik, film gösterimi gibi etkinlikler için amatör-profesyonel tüm sanatçıların kullanımına açarak, özellikle kent çeperlerindeki gençlerimizin kültür ve sanat aktivitelerine erişimini kolaylaştıracağız.”
“Dünyayı ve farklı kültürleri daha iyi tanımaları için, gençlerin seyahat ve değişim programlarını geliştirecek ve bu programları coğrafya olarak yaygınlaştıracağız… Sanat, spor, bilim gibi alanlarda, gençlerimiz arasındaki etkileşim ve bağları arttıracak sivil toplum çabalarını, çalışma gruplarını ve projeleri destekleyerek, toplumsal güven ve birliği güçlendireceğiz.”
‘Kültür sanat için bağımsız kurul oluşturacağız’
Programda kültür politikalarının açıklandığı ‘Kültür ve Sanat’ başlıklı bölümün tamamını, programda yazılı haliyle aktarıyoruz:
İnsanların gönençli bir ülkede barış ve özgürlük içerisinde mutlu yaşam kurmasına fırsat yaratmak ve imkân tanımak siyasetin sorumluluğundadır. Hukukun üstünlüğüne, temel insan haklarına, girişim, düşünce, inanç ve ifade özgürlüğüne ve sosyal dayanışmaya dayalı bir sosyal, siyasal ve ekonomik düzenin işlerliği, ancak sanat ve kültür alanlarındaki serbestlik ve üretkenlik ile birbirini besleyerek sürdürülebilir. Bu ilişki gelişmiş ülke örneklerinde de açıkça izlenmektedir. Eşzamanlı olarak birbirini destekleyen bu unsurlar, abartılı güvenlik kaygıları ile özgürlüklerin kısıtlanması sonucu olumsuz bir döngüye de evrilebilmektedir. Nitelikli bir yaşam standardına ulaşma; salt ekonomik büyümeyle sağlanamayacağı, toplumun iyi yaşam ve değer üretmesinin adaletten ekonomiye, sanattan kültüre tüm sektörlerin birlikte üretkenliğiyle mümkün olduğu üzerine genel bir uzlaşı bulunmaktadır.
Türkiye çok kültürlü zengin bir toplumdur. Devletin görevi, evrensel değerleri gözeterek Türkiye coğrafyasındaki tüm kültürlerin korunması, yaşanması ve temsil edilmesine imkân tanımak, üretimine, çeşitlendirilmesine ve tanıtımına destek olmak; gelecek nesillere aktarılmasına zemin yaratmak ve bunun için vatandaşların ihtiyaç duydukları imkânları adil kıstaslarla sağlamaktır.
Kültür ve sanat, geniş yelpazede çok çeşitli zevkler ve alışkanlıklar bütünüdür. Tüm bu kültür kalıplarının, çeşitlilik ve çok kültürlülük bağlamında geleceğe taşınabilmesi, insanı merkezine alan demokrasi kültürünün oluşması anlamında da yaşamsaldır.
Sanatın kendi içerisinde daha belirgin bir sürece, kültürün ise daha kapsamlı ve kompleks süreçler bütününe sahip olması nedeniyle, “kültür ve sanat” kavramları ayrı ayrı ele alınmalıdır.
Sanat, ancak onu üreten insanların özgür düşünebildiği ve sanatseverlere serbestçe ulaşılabildiği bir zeminde hayat bulur. Sanat’ta özgürlük ve çokseslilik kavramlarını en temel ilke olarak konumlandıracağız. Sanat’taki bu yaklaşım toplumdaki genel anlamıyla özgürlük arayışının ayrılmaz bir parçası niteliğindedir.
Kültür ve sanat politikamız; siyasi, ekonomik, etnik ve benzeri unsurların üzerinde, toplumdaki ayrışmaların karşısında, birleştirici bir misyonun taşıyıcısı olacaktır.
Kültür ve sanatın devlet tarafından araçsallaştırılma ve tekleştirilme girişimlerine kapalı olması esastır.
Sanat alanında ‘devlet projesi’ ya da devletin imkânlarını kişisel ilişkileriyle kullananların desteklendiği projeler yaklaşımı yerine; bir sanat ekosistemi oluşturmak üzere, hayatın doğal akışı içerisinde ortaya çıkan projeleri, devletin uygun, adil ve kıstaslara bağlı yöntemler kullanmak suretiyle özendirmesini esas alacağız.
Etnik kültürel zenginliklerin de değerlendirilebilmesi için tüm vatandaşlarımızın kendi kültürlerini korumalarının önündeki engelleri kaldıracak ve bu faaliyetleri özendireceğiz.
Bütün din, mezhep ve inanıştan vatandaşların, inançları gereği sürdürmek istedikleri kültürlerini yaşamaları için ihtiyaç duydukları imkânları temin edeceğiz.
Devletin, nitelikli sanat eserlerinin ve sanatsal faaliyetlerin müşterisi veya destekçisi olmasını sağlayacağız.
Okullar, üniversiteler, halk eğitim merkezleri, belediyeler ve sivil toplum örgütlerinin sanat eğitimi faaliyetlerini devlet tarafından özendireceğiz.
Kültür ve sanatı, siyasi ve bürokratik yapılardan bağımsız bir şekilde ortak akıl ve kolektif katılımla ele alacağız.
Kültür ve sanat için bağımsız bir kurul oluşturacağız. Kurul, planlanan kültür politikaları kapsamında desteklenecek sanatsal faaliyetlere yönelik; farkındalık oluşturmak, özendirmek ve hayata geçirmek amacıyla dönemsel olarak bütçe destekli çalışma programları yürütecektir.
Kurul yapılanmasında bu alanda yetişmiş uzmanların, akademisyenlerin ve sektör temsilcilerinin yanında, toplumda sevilen, önde gelen, her kesime seslenebilen, saygınlık kazanmış ve alanında başarılı olmuş kişilerin belirli sürelerde değişmeli olarak yer almasını sağlayacağız.
Kültür ve sanat alanında sivil toplum örgütü karakterini taşıyan yapıları hükümetlerle ilişkilerinden bağımsız bir şekilde özendireceğiz.
Telif hakları ve fikri mülkiyetin korunması konusunda mevcut yasal düzenlemeleri güncelleyecek, yaratıcılık ve üretkenliğin önünü açacak şekilde yeniden ele alacağız. Telif hakları alanında karmaşık uygulamaları sadeleştirecek, kullanıcıyla hak sahipleri arasında kolay ve işler bağlar oluşturacağız.
Ülkemizde üretilen kültür ve sanat ürünlerini hızla dijitalleştirerek bir veri bankasında muhafaza edilmesini sağlayacağız.
Her şehirde, merkezi parkların içinde bütün sahne sanatları etkinliklerinin yapılabileceği çok amaçlı “kültür sanat sahneleri” kurarak, işletmesini ilgili belediyelere devredeceğiz.
Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi gibi kurumları destekleyecek, bu kurumların Anadolu’daki kültür ve sanat birikiminden daha fazla yararlanmalarını sağlayacağız.
Halk kütüphaneleri, merkezi yönetimle idare edilemez bir duruma gelmiştir. Bu kütüphaneleri protokollerle belediyelere devredecek ve belediyeler tarafından işletilmeleri ve geliştirilmeleri için kaynak aktaracağız.
Müzeyi, sadece devlete ait arkeoloji müzesi olarak görme yaklaşımını terk ederek, tematik ve yaşayan müzeler anlayışına geçecek; belediyeler, sivil toplum örgütleri ve özel teşebbüs müzeciliğini özendireceğiz.
Anıtlar kurulu kararıyla korunan kültür varlıklarının yaşayan ve yaşanılan mekânlar olarak varlığını sürdürmesini sağlayacağız.
Gelenekli sanat ve zanaatlarımızın yaşatılması, geliştirilmesi, gelecek nesillere aktarılması ve uluslararası planda görünürlüklerinin arttırılması için özel çalışmalar yapacağız. Bu sanat ve zanaatların; öncelikle tespiti ve tescili, hikâyelerinin geleneğe uygun bir şekilde yazımı, yaygın, örgün ve yüksek öğrenimde eğitimlerinin sağlanması, geleneğin yeniden yorumlanması ve çağdaş sanatlarla ilişkilenmesi konularında gerekli adımları atacağız.
Gelenekli sanat ve zanaat alanında sanatçı ve zanaatkar yetiştirilmesi, eser üretimi, üretilmiş eserlerin ülke ve dünya pazarına ulaşımının sağlanmasını destekleyecek, bu alanlarda faaliyet gösteren özel sektör ve sivil toplum için özel destek programları geliştireceğiz.
Yurtdışına kaçırılmış tarihi eserlerimizin iadesi hususunda özel bir çalışma grubu oluşturup, etkin bir mücadele yürüteceğiz.
Yerel yöneticilerin kültür ve sanat konularında bilinçlendirilmesi ve dünyadaki iyi uygulamaları yerinde takip edebilmesi için kapsamlı çalışmalar yapacağız.
Kültür ve sanat alanında günümüze kadar değer üretmiş tüm sanatçıların, kültür insanlarının ve bu değerlerin üretildiği mekanların, atölyelerin ve kütüphanelerin milli varlık olarak tescil edilmesini ve koruma çatısı altına alınmasını sağlayacağız.
Ülkemizde üretilen kültür-sanat ürünlerinin uluslararası pazarlarda tanıtılması ve değerlendirilmesi için, ilgili bütün sektörleri komisyonlar şeklinde bir araya getiren, kolektif ve bağımsız bir “Türkiye Telif Ajansı” kuracağız.
Tüm dünyada, Türkiye dendiğinde akla gelen ilk şehir İstanbul’dur. İstanbul, kültürümüzde ‘mutluluğun kapısı’ yani ‘dersaadet’ olarak yer etmiştir. Bu anlamda, kültür ve sanat politikaları belirlenirken İstanbul’un kültürel ve sanatsal zenginliğimizin taşıyıcısı olarak özel konumunu ihtimamla ön plana çıkaracağız.
Kente karşı işlenen suçlar
‘Çevre Kentleşme ve Afet Yönetimi’ başlığında, kent politikaları açıklanırken, Türk Ceza Kanunu’na ‘Kente Karşı İşlenen Suç’ kavramının ekleneceği söyleniyor, “Mimari ve kültürel miras ile kentsel dönüşümü, tamamlayıcı kavramlar olarak değerlendiriyoruz” deniliyor.
Aynı bölümde kültürel mirasın korunacağı vurgulanmakta: “Kent hafızasını, mimari ve kültürel mirasını kentin sürdürülebilirliği açısından önemsiyoruz. Bu nedenle kentlerimizin tarihi, kültürel ve doğal değerlerini tavizsiz koruyacağız ve geliştireceğiz.”
“Kentsel kültürü, ‘anı’ niteliğindeki yapı ve yapı dokularını koruyacağız; güncel duruma uygun düzenlemeler ve restorasyon çalışmalarına dair özendirici düzenlemeler yapacağız.”
“Kültürel miras bütünleşik yönetim planı ve kültürel kümelenme analizleriyle koruma sektörü ve gayrimenkul sektörünün ahengini sağlayacağız.”
“Doğal sit alanlarının korunması konusundaki farkındalığı ve sahiplenmeyi artıracak, bu alanlarda doğal yapıya zarar verenler hakkında daha katı kural ve cezalar getireceğiz.”
“Kentsel dönüşüm ve kenti etkileyen büyük ölçekli yapılaşma kararları öncesinde Sosyal Etki Değerlendirme (SED) raporu alınması uygulamasını getireceğiz. Sosyolog, tarihçi, psikolog, pedagog ve şehir plancısı gibi ilgili uzman görüşlerinin yer alacağı bu raporlar etki alanındaki kentin ve kent nüfusunun karşılaşabileceği sorunların önceden belirlenmesine katkı vererek karar alma süreçlerinin bir parçası olacaktır.”
#Demokrasi ve Atılım Partisi#Deva Partisi#Kente Karşı İşlenen Suç#Kültür Kart#LGBTİ+