Cumhurbaşkanlığı atama kararları kapsamında oyuncu Tamer Karadağlı’nın Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne getirilmesi tartışmalara sebep olmuş, sosyal medyada “liyakat” eleştirileri yapılmıştı.
Konunun gündem olması üzerine oyuncu Fırat Tanış, sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yaparak Devlet Tiyatroları’na yönelik eleştirilerini dile getirdi. Tanış açıklamasında, “Devlet Tiyatroları’nın en büyük sıkıntısı genel müdür olarak atanmış ismin kim olduğu değil; atanmış bir memurdan, atayacağı memurlar vasıtasıyla sanat yapılmasını bekleyen bir işleyişe sahip olmasıdır” diyerek kurumun işleyişine dair önerilerde bulundu.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne Tamer Karadağlı’nın atanması, atamanın ‘liyakati’ çerçevesinde epey eleştirildi, eleştiriliyor ve öyle anlaşılıyor ki uzun süre eleştirilmeye devam edecek.
Kendisiyle hiç tanışmadım. Televizyonda oynadığı işleri bir şekilde gördüm. Makamın gerektirdiği vizyona sahip olup olmadığını bilmiyorum, açıkçası bunun ‘mevcut yapı içinde’ çok da öncelikli ve önemli olmadığını düşünüyorum. Çünkü ödenekli kurum tiyatroları (ve memurları) bağlı oldukları üst yapıyı temsil ederler: İstanbul Şehir Tiyatroları (memurları) belediyeyi, Devlet Tiyatroları (memurları) devleti…
Yani Türkiye’deki mevcut yapı içinde genel müdürlüğe değil Tamer Karadağlı, Dionysos atansa, bir üst amirliğe bağlı ve altında memurları olan bir yetkiyi temsil edecektir.
Nokta.
Bu noktada eleştirilerin sadece öznenin liyakatı ölçüsünde yapılması patinajdır; mevcut sistemdeki asıl sıkıntıların ıskalanmasını sağlamaktan başka bir işe yaramaz. Bu atama vesileyle ve sırası gelmişken eleştirilerin, talep ve önerilerin mevcut sistemdeki yanlışlara odaklanması faydalı olacak.
Devlet Tiyatroları’nın en büyük sıkıntısı genel müdür olarak atanmış ismin kim olduğu değil; atanmış bir memurdan, atayacağı memurlar vasıtasıyla sanat yapılmasını bekleyen bir işleyişe sahip olmasıdır.
‘Sanatın, kendini eylemekten başka hiçbir görevi yoktur’
Amirin memuru ataması yoluyla yapılan sanatla sansüre, otosansüre, görevin reddine, görevin ertelenmesine, yıllardır sahneye çıkmamış memur oyuncuların bütçeden ödenmeye devam eden maaşlarına, kurum dışında ve içinde atanmayı bekleyen yeni memur oyuncu adaylarının istihdam sorununa, kaytarmaya ve istismara varırsınız. Çünkü sanatın (özellikle tiyatro sanatının) en temelde kendi iradesiyle kendini eylemekten başka hiçbir görevi, niyeti ve yolu yoktur. Tüm anlamı ve eğlencesinin kıymeti bu basit amacından gelir.
Devlet Tiyatroları’nda (büro ve teknik kadro çalışanları hariç) memur kadroları kaldırılmalı; her proje için konservatuvar mezunu ve önceki projelerde rol almış oyunculara rolün derecesi gözetilmeksizin adil bir sınav hakkı verilmeli, sınav sonucunda alınan oyuncular 4A / B / C statüsünde olmalı, her proje için yeni bir sınavla ve proje süresini kapsayacak süre boyunca oyuncu, dekoratör, müzisyen, dramaturg alımı yapılmalıdır.
Devlet Tiyatroları faaliyet gösterdiği bölgelerde mahalle tiyatroları kurarak, işi-eğitimi oyunculuk ya da tiyatro olmayan vatandaşların sahneye çıkmasını sağlamalı; sivil sanatı böylelikle desteklemeli, yaygınlaştırmalı ve ‘seyirciyi bilet, vatandaşı oy’ olarak gören merkezi bir anlayıştan artık uzaklaşıp, ‘edilgen seyirciyi, etken oyunculara dönüştürmeye’ önayak olmalıdır.”