Cumhuriyet Halk Partisi’nin 3 Aralık’ta İstanbul’da yapılan ‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ toplantısının ana gündemi ekonomiydi. Teknolojiden para politikalarına, yeşil endüstriden istihdama kadar birçok konu, partililer ve ‘siyaset üstü’ ekonomistler tarafından grafiklerle ele alındı. Girişimciler, beyaz yakalılar anıldı; yoksul halkın sorunları dile getirildi. Ayrıca eğitimden söz edildi, birkaç cümleyle ifade özgürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi temel haklara değinildi ama kültür alanı bir kez daha görmezden gelindi.
Önce toplantıya yansıyanlara bakalım, sonra eksiklikleri konuşalım.
İfade özgürlüğündeki korkunç çöküş
Prof. Dr. Doran Acemoğlu, “ülkede eğitim düzeyi ve eğitim kalitesinin çok kötü durumda olduğunu” söyledi. Türkiye’deki üniversiteye gitme, liseden mezun olma oranlarının, Avrupa, hatta Güney Amerika’ya oranla çok düşük olduğunu aktardı.
Acemoğlu devamında, insan hakları örgütü Freedom House’u referans göstererek, ifade özgürlüğündeki ‘korkunç çöküşü’ anlattı: “Türkiye’de siyasi haklar 1980’in başına gelmiş durumda. Hangi ülkelerde demokrasi en geriye gitti sorusuna yanıt veren veriler var. Çok büyük bir iç savaş geçiren Mali, en yukarıda, Türkiye ikinci. Bu kurumlar en büyük demokratik çöküş Türkiye’de oldu diyor. İfade özgürlüğüne bakarsanız daha bile kötü. 2006 – 2007’den sonra korkunç bir çöküş var ifade özgürlüğünde. Özgür medya, özgür sivil toplum artık çok zor.”
Acemoğlu özetle, ifade özgürlüğü olmadan, demokrasi işlemeden, eğitimin niteliği artırılmadan ekonomiyi düzeltemezsiniz dedi.
Prof. Dr. Ufuk Akçiğit de eğitim alanıyla ilgili tespitlerde bulundu: “Türkiye’de açılan üniversitelerin yüzde 50’den fazlası 2006’dan sonra açılmış. 2006’dan sonra açılan üniversitelerin verimliliği sıfır noktasına yakın. Türkiye’de akademisyenlerin profesör olduktan sonra verimliliği düşüyor. Bu kadar emek, zaman harcanmışken nedir problemleri? Sınırlı kaynaklarla yetiştirdiğimiz insanları ne mutsuz ediyor, anlamamız gerekiyor.”
Barış Akademisyenleri ve özgür üniversite
Eğitim alanında dile getirilen ihtiyaçlara karşılık sayılabilecek vaatler, toplantıda CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ve CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo tarafından dile getirildi.
Selin Sayek Böke, üniversitelerin özerkliğe, Barış Akademisyenleri’nin üniversitelere kavuşacağını söyledi: “Bilim insanlarının daha çok bilim üretebilmeleri için ders yüklerini hafifleteceğiz. Laboratuvarında araştırma yapmak, sınıfında ders anlatmak, okulunda bilim yapmak isteyen tüm bilim insanlarımız özgür üniversitelere kavuşacaklar. YÖK’ü kaldıracağız. Boğaziçi’ni, tüm üniversiteleri hep birlikte özgürleştireceğiz. Barış İmzacısı Akademisyenleri yeniden öğrencileriyle, yeniden üniversiteleriyle buluşturacağız.”
Hacer Foggo ise gençler ile çocukların eşit ve nitelikli eğitime erişim hakkının devlet güvencesinde olacağını aktardı. Foggo ayrıca “Sosyal devlet, ifade özgürlüğü ile okullarda ücretsiz beslenme hakkını birbirinden ayrı düşünmez. Sosyal devlet, bir çocuğun beslenme hakkı ile eğitime erişme hakkı arasında bir fark görmez” dedi. Böylece Foggo, toplantıda ifade özgürlüğünü anan tek CHP’li oldu.
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak internete erişimi özgürleştireceklerini, cinsiyet eşitliğini sağlayacaklarını, İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden imzalayacaklarını söylerken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kapanış konuşmasında, Doran Acemoğlu’nun sözlerine atıfla, “Demokrasiyi inşa edeceğiz” demekle yetindi.
Kültürel haklar da hayati önemdedir
Türkiye’nin en büyük derdinin ekonomik kriz olduğu düşünülüyorsa, iktidarı hedefleyen bir partinin ekonomik düzenlemelere öncelik vermesi anlaşılabilir. Ama hatırlatmak isteriz, ifade özgürlüğü ya da demokrasi gibi, refah toplumunun yaratılabilmesi için kültürel haklar da hayati önemdedir. Aynı zamanda, salgının ardından krizle ezilen kültürel sektörler, tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi, acil ekonomik çözüm bekliyorlar.
CHP lideri Kılıçdaroğlu toplantıya ‘siyaset üstü’ bir sanatçıyı ya da bir meslek örgütü temsilcisini çağırsa, kültürel haklar – ekonomi ilişkisi açıkça görülebilirdi. Örneğin geçen yıllarda kaç sinema ve tiyatro sahnesinin kapandığı anlatılabilir, sanatçılar ve kültür kuruluşları üzerindeki ağır vergi yükü grafiklerle açıklanabilirdi. Başka bir grafikte, kaç müzisyenin mesleğini bıraktığı, kaç sanatçının yurtdışına gitmek zorunda kaldığı gösterilebilirdi. Kitap üretimi sayısındaki düşüş, kapanan kitapçılar bir başka grafiğin konusu olurken; 2023 bütçesinin görüşüldüğü bugünlerde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın genel bütçe içinden aldığı payın 1000’de 4 bile olmaması tartışılabilirdi. Ayda birkaç kitap alınabilmesi, bir iki konsere, tiyatroya, sinemaya gidilebilmesi için asgari ücret kaç liraya yükseltilmeli, hesaplanabilirdi.
Merak ediyoruz, programında kültüre geniş yer ayıran, yıllarca Kültür ve Sanat Komisyonu’nda önemli çalışmalar yapan CHP’nin, ‘İkinci Yüzyıl’ında kültür nerede duracak? Merak ediyoruz, bir sonraki toplantıya kültür temsilcileri davet edilip sorunları dinlenecek mi? Merak ediyoruz, CHP seçim öncesi kültür politikalarını açıklayacak mı?
Yoksa kültür, tıpkı bu toplantıda ya da ‘Milletin Sesi’ mitinginde olduğu gibi, alanda çalınan şarkılarda mı kalacak?
#Barış Akademisyenleri#Cumhuriyet Halk Partisi#İfade özgürlüğü#İkinci Yüzyıla Çağrı#Toplumsal cinsiyet eşitliği