Betonlaşma değil; tarihi, kültürel değerler
Kamil Okyay Sındır (İzmir, CHP )– “Afet” insanları ve yaşamın sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyen; fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran -altını çizerek söylüyorum; fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran- normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen, doğal veya insan kaynaklı olaylara denilmektedir. Şimdi, bu kanun teklifinin gerekçesine baktığımızda, burada bahsedilen ekonomik ve sosyal kayıpları değil, sadece gördüğümüz tek şey var: Beton. “Bina yapalım. Deprem oldu; yeniden bina yapalım, betonlaşalım. İmar…” Ya, bu insanların hiç mi tarihi yok; yitirdikleri tarihî, kültürel değerler yok? Gerekçede bunlara yönelik hiç mi bir atıfta bulunulmaz? Ben, açıkçası, bu anlamda, yaşamın sürdürülebilirliğine dair bir vurguyu burada göremiyorum. Sadece “Bina yapalım, betonlaşalım, yeniden imarlaşalım…” Dolayısıyla, bunun özellikle altını çizmek istiyorum: Beton odaklı bir kurguyla düzenlenmiş bir kanun teklifi. (…)Hatay’da, Antakya’da, bölgede bir tarih yok oldu ama bu tarihin yeniden imarı, yeniden inşası, ayağa kaldırılması veya bu tahribatın ortadan kaldırılması adına hiçbir şey yok. Sadece “Binaları yeniden yapalım. TOKİ, binalara yine tip binalar şeklinde devam etsin…”
Sefer Aycan (Kahramanmaraş, MHP)- Yıkılan binaların yerine yeni binalar yaparak şehirlerimizi tekrar canlandırmamız, şehirlerimizi tekrar yaşanır hâle getirmemiz, buradaki yaşantıyı da idame ettirmemiz gerekiyor. Bu şehirlerin hepsi ülkemizin çok değerli, kadim şehirleridir, kadim kültürlerin yaşadığı şehirlerdir. Şehirlerimizin yeniden imarını mutlaka yapacağız. Bu imar sonrasında da bu şehirler tekrar yaşanılır hâle gelecektir ve eski günlere dönüş için -belki de eski hâlinden daha iyisi yapılarak buralarda çalışmalar yapılacaktır.
Katliamlar, Nazi selamı
Ziver Özdemir (Batman, Ak Parti)– Otuz beş yıl önce, 16 Mart 1988 tarihinde Irak’ın Halepçe kentinde kimyasal bombalarla 5 binden fazla insanımızın, Kürt’ün katledilmesiyle insanlık vicdanında derin yaralar açan vahşi katliamda canını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilerken vahşeti yaşatanları nefretle kınıyor ve insanlık vicdanında hep o insanlık dışı karakterleriyle yâd edilmelerini diliyorum. Bir daha böyle katliamların yaşanmaması dileğiyle Halepçe’yi unutmayalım, unutturmayalım.
Özgür Özel (Manisa, CHP) – Bugün 16 Mart 1978 Beyazıt katliamının yıl dönümü. 12 Eylül darbesine giden kanlı süreçte İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde 7 öğrencinin yaşamlarını yitirdiği katliamın yıl dönümünde yaşamını yitiren öğrencileri bir kez daha saygıyla anıyoruz. Acıları hâlâ yüreğimizin en derin yerini sızlatmaktadır. Yine, 16 Mart 1988 bir başka katliamın, İran-Irak Savaşı sırasında Saddam Hüseyin’in emriyle Halepçe’deki Kürtlere karşı kullanılan kimyasal silahın yıl dönümüdür. Halepçe katliamındaki tüm kayıpları bir kez daha anıyor, bu insanlık suçunu bir kez daha tarih önünde lanetliyor ve mahkûm ediyoruz. Bursa’da Amedspor maçından sonra yaşananlar, gözaltılar ve o sırada siyasilerin takındığı birtakım tutumlar, İstanbul’da bu sefer dün 2 lise arasındaki bir müsabakada bazı olayların veya nahoş birtakım simgelerin kullanılması sonucunu doğurdu. Ulus Musevi Lisesine karşı kullanılan Nazi selamı hepimizin tüylerini ürpertti. Üsküdar Amerikan Lisesi yönetiminin yaptığı sağduyulu açıklamayı önemsiyoruz. Üsküdar Amerikan Lisesindeki genç arkadaşlarımızın bunu bilinçli olarak ve o derin yaraları hatırlatmak üzere yapmadıklarını, maksadını aşan bir iş olduğunu düşünmek istiyoruz. Tüm gençlere, bu toprakları var edenin hoşgörü, farklılıklara saygı, birbirimize sahip çıkma olduğunu ifade ediyoruz. Tüm siyasetçilere de böyle bir iklime çanak tutacak davranış, açıklama ve bu tip davranışların bir sonrakini teşvik edecek şekilde güzellemelerden kaçınması gerektiğini hatırlatıyoruz.
Meral Danış Beştaş (Siirt, HDP) _ Şimdi, bir “Nazi selamı” gündeme düştü. Amedspor’a yönelik ırkçı saldırı, linç girişimleri hâlâ hafızalarımızda tazeliğini korurken bu sefer, liseler arası futbol turnuvasında Üsküdar Amerikan Lisesi oyuncuları gol sevinçlerini Ulus Musevi Lisesi oyuncularına topluca Nazi selamııvererek kutlamışlar; topluca hem de yapmışlar. Türkiye Yahudi toplumu ve veliler bu olayı doğruladı. Üsküdar Amerikan Lisesi Müdürü bir açıklama yaptı ve Nazi selamını yanlış bir hareket olarak tanıdı ve “Propaganda olması suçtur, gayriinsanidir.” dedi. Bu yetersizdir. Hem Amedspor’a yapılan ırkçı saldırı hem liseler arası bir turnuvada Nazi selamı Türkiye’de ırkçılığın, faşizmin tekrar hortlatılmaya çalışıldığını ve iktidarın kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ve Kürt düşmanlığı politikasının aynı zamanda diğer kimliklere yönelimi de sağladığını önemle belirtmek istiyoruz. Irkçılığın sonuna kadar karşısında mücadele etmeye devam edeceğiz
Çanakkale zaferi, Mehmet Akif Ersoy
Özgür Ceylan (Çanakkale, CHP) – Sayın Başkan, cumartesi günü, tarihimize altın harflerle yazılan 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 108’inci yıl dönümünü kutlayacağız. Birinci Dünya Savaşı’nın en kritik aşamalarından olan Çanakkale savaşları, siyasal ve askerî sonuçlarıyla tarihin akışını değiştirmiştir; Mehmet Akif’in “Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?“ diye sorduğu ve “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?/‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.” dizeleriyle destanlaşan, dünyanın en büyük ordularına karşı kazanılan zaferdir. Çanakkale’de bir güneş gibi doğan Mustafa Kemal, gönüllerde tutuşturduğu bağımsızlık ateşiyle Türk ulusuna boyunduruk vurulmayacağını kanıtlamıştır. Kurucumuza karşı borcumuz, cumhuriyetimizi ikinci yüzyılında demokrasiyle taçlandırmaktır. Zaferin 108’inci yıl dönümünde, başta ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün şehitlerimizi bir kez daha saygı, rahmet ve şükranla anıyorum.
Jülide İskenderoğlu (Çanakkale, Ak Parti) – (…)Akif olmak zordur bir kere, dava adamı olmak zordur. Akif olmak, kendi üşüdüğü hâlde kapısına gelen ihtiyaç sahibine paltosunu verebilmektir. Ülke savaşın bulutlarındayken Taceddin dergâhında nakış nakış işleyebilmektir bir milletin istiklalini. Akif olmak “Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.” anlayışını yaşatmaktır. Akif olmak, Çanakkale şehidine “Asım’ın nesli geliyor, çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” diye haykırmaktır Anadolu topraklarında. Akif olmak, vatana adanan bir yaşam “Millî şair olarak rahmetle anılmak, ebediyet budur ama sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir?” diyebilmektir. Geçtiğimiz günlerde 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümünde hemşehrimiz Mehmet Akif Ersoy’u saygı ve minnetle andık, anmaya devam edeceğiz. Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın.
Özlem Zengin (Tokat, Ak Parti) – İstiklal Marşı 12 Mart 1921 tarihinde yani tam yüz iki yıl evvel kabul edildi ve en önemli özelliklerinden bir tanesi de Mehmet Akif Ersoy’un aynı zamanda Birinci Meclisin üyesi bir milletvekili olması, Burdur milletvekili olması. Hâlihazırda Burdur’daki üniversitemizin adının da Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi olduğunun altını çizmek istiyorum. Tabii, İstiklal Marşı’nı, Akif’in de ifade ettiği gibi, kendisi kaleme almıştır ama “Ben yazdım.” demekten imtina etmiştir. Demiştir ki: “Bu milletin yazdığı bir marştır.” ve öyle olduğu için de bütün çocukların, her birimizin öğrenirken içimizde, her bir hücremizde hissettiğimiz; okurken aynı huşuyu hissederek okuduğumuz hakikaten bu millete mal olmuş, milletin yazmış olduğu bir marştır ve bu manada da bizim için bir hayat felsefesidir.
Ömer Seyfettin, Yusuf Akçura anıldı
Erkan Akçay (Manisa, MHP) – Sayın Başkan, 11 Mart, millî edebiyat akımının ve çağdaş Türk hikâyeciliğinin öncülerinden, Türk edebiyatının usta kalemi Ömer Seyfettin’in doğumunun 139’uncu yıl dönümüydü. Ömer Seyfettin, otuz altı yıllık kısa hayatına rağmen, gelecek nesillere, Türkçeyi ustalıkla işlediği, kıymetli eserler bırakmıştır. Balkan Savaşlarında ve Birinci Dünya Savaşı’nda savaşmış bir Türk subayı olarak millî birlik ve beraberliğin önemini savaş meydanlarında yaşayarak öğrenmiş ve tatbik etmiştir. 11 Mart, aynı zamanda, üç tarzlı siyaset makalesiyle Türk milliyetçiliğini bir siyaset şekli olarak ortaya koyan Yusuf Akçura’nın vefatının 88’inci yıl dönümüydü. Yusuf Akçura, bir yandan aksiyoner kimliğiyle Balkan Savaşları ve İstiklal Harbi’nde görev alırken diğer yandan düşüncesiyle cumhuriyetimizin kuruluş aşamasında çok önemli fikrî katkılar sunmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşı olarak kültür ve siyaset danışmanlığını da yapan Akçura, ortaya koyduğu eserlerle kültür dünyamızın başmimarlarından biri olmuştur.
Basın özgürlüğü
Meral Danış Beştaş (Siirt, HDP) – Bianet Kurdî editörü, dil bilimci, çevirmen Aren Yıldırım bu sabah altıda İstanbul Üsküdar’daki evinde polis baskınıyla gözaltına alındı. Neden gözaltına alındığına dair bir bilgi yok. Aren Yıldırım gazetecidir ve onun çalışmalarına dönük bir gözdağıdır. Kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz ve derhâl serbest bırakılmalıdır diye bitirmek istiyorum.
#20 Şubat Depremleri#6 Şubat depremleri#Ak Parti#Irkçılık#Mehmet Akif Ersoy#MHP#Ömer Seyfettin