Demirtaş’ın kitabı ve RTÜK’ün cezaları
Utku Çakırözer (Eskişehir, CHP) – Türkiye’de basın özgürlüğü ve demokrasiye bir darbe daha vuruldu. Dün Halk TV, FOX TV ve Tele1’e verilen haksız, hukuksuz cezaları milletin Meclisinden kınıyorum. Yılın ilk üç ayında bu kanalların da aralarında olduğu gerçekleri gösteren 5 kanala 11 kez ceza verildi, Tele1 üç gün karartıldı. Ülkemizi yasa boğan deprem felaketinde 50 bine yakın yurttaşımız yaşamını yitirdi. Tek bir iktidar yetkilisi istifa etmezken depremde ve sel felaketindeki ihmalleri, kayıpların nedenlerini yani gerçekleri anlatan kanallar RTÜK eliyle hukuksuzca cezalandırıldı, 8 milyon lira ceza kesildi. Yine, bu saray iktidarı ve yakınlarının rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlüklerine ilişkin yüzlerce habere erişim engelleniyor, yetmiyor, bu engelleri duyuran “EngelliWeb” sitesine erişim tamamen yasaklanıyor. Seçim döneminde halk gerçekleri duyamasın, iktidar eleştirilmesin diye baskıyı, cezayı artıran bu sansürcü zihniyete sandıkta millet dersini verecek, basın özgürlüğüne, haber alma hakkımıza sahip çıkacak.
Meral Danış Beştaş (Siirt, HDP) – Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, bugün RTÜK Halk TV’ye beş kez program durdurma ve yüzde 5 para cezası verdi. Gerekçe mi? Gerekçe: Selahattin Demirtaş’ın “Dad” kitabına ilişkin yaptıkları tespit, suçu ve suçluyu övme. Bu kararın hiçbir yerinden tutulamaz. Bir kere, Selahattin Demirtaş, sevgili önceki dönem eş genel başkanımız -bu dönem- bu ülkede iki defa Cumhurbaşkanlığı adaylığı yapmış, çok sevilen, sayılan bir siyaset insanıdır; birincisi. İkincisi: Kitaplar hangi suçu övüyor? Nasıl bir şey ya? Bir hikâye kitabından, bir romandan, kitaptan suçlu çıkaran, suç ve suçlu övme çıkaran RTÜK, AKP’nin sansür kuruluna dönüştü zaten, çoktandır dönüştü. Üstelik bunu Ebubekir Şahin, RTÜK Başkanı olarak iki gün önce, üç gün önce ilan etmişti.
Ben şunu söylemek istiyorum: “Dad” kitabı size rağmen milyonlar tarafından okunacak. Sevgili Selahattin Demirtaş size rağmen bu ülkede konuşacak, sevilecek ve gittikçe ilerleyecek. Ayrıca, Selahattin Demirtaş suçlu değil, sizden âla suçlu yoktur. Selahattin Demirtaşla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı bir an önce tahliye edilmesine ve tabii ki suçsuz olduğuna dair bir karar vermiştir, Bakanlar Komitesi defalarca defalarca Türkiye’ye çağrıda bulunmuştur. Size rağmen bu ülkeye adalet gelecek, sevgili Demirtaş da Yüksekdağ da Kışanak da Sebahat Tuncel de Ayla Akat da İdris Baluken de özgürlüğüne kavuşacak. Bütün bunların hesabını vereceksiniz.
Âşık Veysel anıldı
Osman Boyraz (İstanbul, Ak Parti) – Âşıklık geleneğinin efsane ismi, gönül gözüyle gören, büyük usta, Âşık Veysel’in aramızdan ayrılışının seneidevriyesini idrak ediyoruz. Günümüzde Âşık Veysel’in hâlâ konuşulmasının sebebi onun memleket sevgisi, toprak sevgisi, vatan sevgisi, bayrak sevgisi ve kardeşlik duygusudur. Âşık Veysel hiçbir zaman ötekileştirmedi; hep kucakladı, hep bütünleştirici davrandı ve hep kardeşlik ruhuyla yazdı. Biz Anadolu’nun kadim topraklarında yaşayanlar olarak onun gibi ustaların, erenlerin, bilgelerin sesine daha çok kulak vermeli, onu sadece anlamakla kalmayıp anlamaya da çalışılmalıyız. Halk şiirimizin güçlü ozanı yarım yüzyılı aşkın bir süre yazdıklarıyla ve çalıp söyledikleriyle çevresine ışık saçmıştır. O sadece çağımızın değil “Dostlar beni hatırlasın.” “Uzun ince bir yoldayım.” “Benim sadık yârim kara topraktır.” ve daha pek çok eseriyle gelecek nesillerin de unutamayacağı bir ozan olarak daima anılacaktır. “Can kafeste durmaz uçar, Dünya bir han, konan göçer, Ay dolanır yıllar geçer, Dostlar beni hatırlasın.”
Semiha Ekinci (Sivas, Ak Parti) – “Ben giderim adım kalır Dostlar beni hatırlasın Düğün olur bayram gelir Dostlar beni hatırlasın Gün ikindi akşam olur Gör ki başa neler gelir Veysel gider adı kalır Dostlar beni hatırlasın.” dizeleriyle unutmadığımız hemşehrim ünlü ozan Âşık Veysel 21 Mart 1973’te hayatını kaybetmişti. Ölümünün 50’nci yılında ünlü halk ozanımızı rahmetle anarken UNESCO tarafından 2023 yılı Âşık Veysel Yılı olarak ilan edilmiş olup dostları onu unutmayarak yıl boyunca çeşitli etkinliklerle anmaya devam edecektir.
“Sarı şemsiye”, Nevruz/Nevroz tartışması
Muhammed Levent Bülbül (Sakarya, MHP) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milletinin Ergenekon’dan çıkışını tasvir eden ve baharın gelişini müjdeleyen Nevruz millî kültürümüzün önemli bir parçasıdır. Tuna’dan Altaylara kadar büyük Türk dünyasının ve akraba milletlerin bayramı olan Nevruz, aynı zamanda yeni gün anlamına gelmektedir. Nevruz’un millî diriliş ve yükselişe muştu olması dileğiyle Türk yurtlarında huzur, birlik, kardeşlik ve bereketin hâkim olmasını temenni ediyorum.
Ömer Faruk Gergerlioğlu (Kocaeli, HDP) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllarca Kürt sorununu anlatmışımdır, bana “Burada böyle bir şey yok.” demişlerdir ama pazar günü “Nevroz” alanında, Gebze’de bu sorunun devlet tarafından oluşturulduğu ve “AK PARTİ-MHP cumhur zulüm ittifakı” tarafından devam ettirildiği ispatlandı, nasıl mı? Aziz Nesin’in bile aklına gelmeyecek örneklerle. Arkadaşlar, sarı, kırmızı, yeşil renkler miting meydanına alınmadı, kulaklarınıza inanamıyorsunuz değil mi? Kırmızı mont, sarı başörtüsü, yeşil kazak, tehlikeli görülüp miting meydanına alınmadı. İspatlıyorum, buyurun, bakın, sarı, kırmızı, yeşil bereli bir kardeşimiz, miting meydanına giremiyor, ben müdahale ediyorum, polisler “Yasak kardeşim.” diyor, giremiyor. Sonra, tartışmalar büyüyor, olayın artık komedi boyutu yüksek miktarda. Polis laftan anlamıyor; sarı, kırmızı, yeşil bereyi elime alıyorum, polis noktasından ben geçiriyorum milletvekili olduğum için, polis arkamdan koşturuyor; komedi zirvede. Peki, elimdeki diğer bayraklar ne? Bakın, onlar da demokratik Alevi derneklerinin bayrakları. Şimdi, polis bana diyor ki: “Ya, Vekilim, sarı, kırmızı, yeşil renkler var burada, Kürtçe kelimeler var.” Demokratik Alevi derneklerinin Kürtçe yazılımı varmış, “Giremez.” diyor, ben kendim böyle sokuyorum içeri. Bitmedi, bakın, sarı baş örtüsü ya… Hanımefendi sarı başörtülü, içeri almıyorlar, kucağında bebeği var, müdahale ediyorum; bir sürü tartışmalar. Bitmedi, en komiği, sarı şemsiye de giremedi, sarı şemsiye krizi yaşadık, vallahi giremedi bu sarı şemsiye. Bakın, sarı şemsiye… Görüyor musunuz arkadaşlar? Vallahi giremedi miting meydanına. Size sarı şemsiyeyi getirdim. Ya, Gebze miting meydanına giremeyen sarı şemsiye Genel Kurula girebildi arkadaşlar. Bakın, polis böyle açtı şemsiyeyi, diyor ki: “Bakmamız lazım Vekilim.” “İyi, bak.” dedim. Sonra büyük izin çıktı, sarı şemsiye girdi ama ikinci polis noktasında ikinci amir izin vermedi, sarı şemsiye geri döndü arkadaşlar. Sarı şemsiye geri döndü ve sarı şemsiye giremedi içeri. Şimdi, bakın, yazı: “‘Nevroz’ ateşini büyütmenin tecridi kırmanın zamanıdır.” Ya, biz bunun benzeri cümleleri bu Mecliste defalarca söylüyoruz. Amir diyor ki: “Hayır efendim, yasak. ‘Tecrit’ diye bir kelime var, giremez buraya.” Alınmadı. Sonrasında daha başka da var, inanamazsınız; kırmızı, yeşil anahtarlık, giremedi arkadaşlar, kırmızı, yeşil anahtarlık. Tehlike ne? İçeride sarıyla birleşebilir.
Yılmaz Tunç (Bartın, Ak Parti) – (…) Bir kere, Nevruz’u, bahar bayramını, Nevruz Bayramı’nı ayrıştırıcı bir vesile olarak kullanmamak lazım, bugünlerimiz bizim birleştirici günlerimiz olmalı. Bugünler üzerinden birtakım ayrıştırıcı ifadeler kullanırsak bu ülkemize fayda getirmez, zarar getirir. Burada Kürt düşmanlığından bahsediyorsunuz, bu ülkede kesinlikle Kürt düşmanlığına fırsat vermeyeceğiz. Kürt’ün en büyük düşmanı terördür. Bunu kabul edin artık. Bu terör yüzünden oradaki vatandaşlarımız çok sıkıntı çektiler yıllarca, artık çekmesinler, bin yıllık kardeşliğimizi kesinlikle bozdurmayız.
Dirayet Dilan Taşdemir (Ağrı, HDP) – Sizden sıra gelmez ki. Şemsiyeyi anlat, şemsiyeyi niye anlatmıyorsun?
Yılmaz Tunç (Devamla) – Bakın, bu ülkede o eleştirdiğiniz iktidara, eleştirdiğiniz Recep Tayyip Erdoğan’a kadar 1 Mayıslar bayram değildi, Nevruzlar yasaktı.
Hüda Kaya (İstanbul, HDP) – Hâlâ değil, hâlâ değil.
Yılmaz Tunç (Devamla) – Bütün bu demokratikleşmeyi, insan hak ve özgürlüklerini genişleten bu iktidardır, Recep Tayyip Erdoğan’dır. O nedenle hatibin burada bahsettiği cümleleri kabul etmek mümkün değildir. Türkiye birlik ve beraberlik içerisinde Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle etnik yapısı ne olursa olsun ayrışmadan yoluna devam edecektir.
Meral Danış Beştaş (Siirt, HDP) – Evet, Kürt düşmanısınız; evet, tahammülsüzsünüz; evet, “Nevroz” da… “Nevroz”dur, Nevruz değil. “Nevroz”un adını bile değiştirdiniz ya!
Erkan Akçay (Manisa, MHP) – Nevruz ya “Nevroz” ne! Bölücülük, ayrıştırma bu işte. Harfler üzerinden…
Meral Danış Beştaş (Siirt, HDP) – Nevruz diye bir bayram yok, “Nevroz” var, “Nevroz” Kürtlerin ve Orta Doğu halklarının kutladığı bayramdır. Tahammül edemiyorsunuz, Kürtlerin varlığına tahammül edemiyorsunuz. Burada “Kardeşiz.” diyorsunuz…
Metin Nurullah Sazak (Eskişehir, MHP) – PKK’nın propagandası, başka bir şey değil bu.
Meral Danış Beştaş (Siirt, HDP) – …geçin onları ya, onlar hikâye anlatıyor bize. Bu hikâyeleri dinlemiyoruz biz.
DÖSİMM saz ve ses sanatçıları
Süleyman Girgin (Muğla, CHP) – Teşekkürler Sayın Başkan. Kültür ve Turizm Bakanlığına Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğünde çalışan sanatçılardan mektup var. DÖSİMM’li saz ve ses sanatçısı olarak görev yapıyoruz; yirmi üç yıl önce Bakanlığımız sanat kurumlarında yaşanan kadro sıkıntısı nedeniyle DÖSİMM çatısı altında geçici işçi olarak işe alınarak gerek yurt içi gerekse yurt dışı sayısız etkinlikte ülkemizi sanatçı olarak gurur ve başarıyla temsil ettik ancak bize verilen sözler tutulmadı. Fiilen aynı görevi yaptığımız hâlde 4/B’li misafir sanatçılara tanınan sanatçı kadrosu hakkının bizlere verilmemesi mağduriyetimiz katmerlenmiştir. Aynı çatı altında aynı mesleği yapıp farklı kazanç ve özlük haklarına sahip olmak adaletsizliktir diyor, acilen 4/B’liler gibi biz de hakkımız olan sanatçı kadrosunu istiyoruz.” Bizler de söz veriyoruz, sözümüzdür: Az kaldı, iki ay sonra kamuda hak ettiği kadroyu almayan kimse kalmayacak.