Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Nasıl bir kültürel gelecek hayal ediyorsunuz?
Bu önümüzdeki seçim, belki de artık ne “istemediğimizi” en iyi bildiğimiz seçim. Kadınlar ve var olan düzene isyan eden tüm kesimler açısından. Kültürel geleceğimiz, siyasi geleceğimizden bağımsız değerlendirilemez. Bir yazar ve senarist olarak şunu diyebilirim, “dilimiz, dünyamızdır”. Dolayısıyla ben bu seçimde yaşayan ve üreten her insanın en temel hakkı olan ifade özgürlüğünden, insanın kendini gerçekleştirebilme, kendisi gibi olabilme hakkından, toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana ve her tür ayrımcılığın karşısında yer alacağım. Hayatı da kültürel ortamı da çöle çeviren karanlık, korku, sansür, adaletsizlik, haksızlık ve eşitsizliğin de karşısında.
20 küsur yıldır hayatımıza çöreklenen “öfkeli ve toksik erkeklik”in iktidarından kurtulmak istiyorum öncelikle.
Ne kaba güce, ne tahakküme, ne suçsuzların cezalandırılıp gerçek suçların yaptırımsız kalmasına, ne de çarpıtmaya, yalana, manipülasyona boyun eğmek istiyoruz. Artık yeter.
Korkutulmak, korkuyla egemenlik sağlamak kadar haksızlık hissi uyandıran bir şey yok dünyada. Korkuyla hükmetmek isteyen, “iyilik” ve haysiyete karşı yenilecektir, umudum bu yönde.
Ayrıca verili “güç” tanımlarından da bıktık. Artık eşitlik, sevgi ve liyakat tanımlasın istiyoruz gücü. Kadınların hem siyaset hem de kültür alanlarında daha başat rollerde olmasına çok ihtiyaç var. Erkek olarak da “insani” ve özgürlükçü, eşitlikçi yanı daha gelişmiş siyasilere. Bu açılardan, “karı gibi mutfakta” olmaktan gocunmayan, eleştiriye açık, yalandan değil sahiden güleç ve kapsayıcı programıyla Kılıçdaroğlu’nu çok beğeniyorum. Hapishaneden bile gür, neşeli, eşitlikçi bir ses yayabilen Demirtaş’ı da. Siyaseti artık öfke ve yıkıcı güç değil bu tür anlayışlar şekillendirmeli.
Bu seçim kadınlar, çocuklar, LGBTI+lar ve bu düzenin tehdidi altındaki herkes için çok ama çok önemli. İstanbul Sözleşmesi’ni ve tüm haklarımızı geri almalıyız. Siyaseti de, yaşamı da, kültürel alanın geleceğini de bunlar belirleyecek.
Gönlüm 15 Mayıs sabahı daha eşit, daha adil, umutlu ve neşeli bir Türkiye’de uyanmaktan yana. Bu anlamda yolumuz çok uzun ama öncelikle “ilk turda bitirelim” diye umuyorum, gerisi “gelecek”tir, gerisi gelir.
Zehra Çelenk hakkında:
Senarist ve yazar. Şiirleri erken yaşlarda Türk Dili, Yeni İnsan, Mavi Derinlik, Broy gibi dergilerde yayımlandı. Üniversitede okurken çeşitli dizilerin yazım ekiplerinde yer aldı. Dizi yazarlığının yanı sıra reklam metinleri, müzik videoları, tanıtım filmleri kaleme aldı. Senaryo seminerleri verdi. Lisans ve yüksek lisansını tamamladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon, Sinema Bölümü’nde 2007-2014 yılları arasında Televizyon Yazarlığı dersini verdi. 2007- 2008’de TRT 1’de yayınlanan Yeni Evli adlı 175 bölümlük günlük komedi dizisinin proje tasarımını, başyazarlığını ve süpervizörlüğünü yaptı. 2011’de, öykü ve senaryosunu yazdığı Hayata Beş Kala adlı dizinin yapımcılığını üstlendi. Seyyahların İzinde ve Anadolu’da Zaman gibi TV belgesellerinde de yapımcı olarak görev aldı. Öykü ve senaryosunu yazdığı, 2014’te Fox TV’de yayınlanan Ruhumun Aynası adlı dizisi, 2015’te Artemis’ten aynı adla yayımlanan ilk romanına ilham oldu. Türkiye’de bir diziden romana uyarlanan ilk eserdir. İstanbul’da yaşıyor, TV- sinema işleri ve edebiyatla uğraşıyor.