Tiyatroların ve dolayısıyla sanatın ayakta kalabilmesinin temel prensibi ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliklerinin sağlanmasıyla mümkün olur. Tiyatrolar olarak her ne kadar ticari statüde olsak da temelinde sanat olarak gördüğümüz bu disiplinin ekonomiyle olan ilişkisi bizim için major bir ikilem yaratır. Bu nedenle 4 temel aksiyona ihtiyaç vardır.
- Sanatın sistem değişikliğiyle teşvik edilmesi, desteklenmesi yanı sıra yerel yönetimler yoluyla da lokalde yerelle olan ilişkinin güçlendirilmesi
- Uluslar arası alanda bir Türkiye tiyatrosundan sanatından bahsedebilmek için hedef olarak bunun nasıl başarılacağının kültür politikaları yoluyla oluşturulması
- Gerçek anlamda genç yaratıcıların; yazarlar yönetmenlerin tasarımcıların önünün açılması
- Dijital ve çevre ile ilgili olan ilişkinin düzenlenmesi şart. Gelecek hem dijitali öncelikli olarak değerlendirilecek hem de şimdiden başlayan çevre sorunu ekolojiyi ve doğayı öncelikli düşündüğümüz alanların yaratılmasını gerektiriyor.
- Kültür sanat mekanlarının, tiyatro özelinde sahnelerin özel koruma altına alınması gereklidir.
Türkiye’de tiyatro yapan bir insan olarak herhangi bir Avrupa ülkesiyle kıyasladığınızda yarışa 5-0 hatta 10-0 geriden başlamamızın temel sebebi ülkemizde kültür sanata ayrılan bütçenin minimal olması ve systemin anayasada belirtildiği gibi sanatı ve sanatçının üretimini koruyamaması, özgür ve özerk yaratım alanları oluşturamamasıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Özel Tiyatrolara Destek adı altında sadece oyun yani proje bazlı olarak dağıttığı ve temelinde 500’e yakın özel tiyatroların tümüne ayırdığı bütçenin Almanya’da herhangi bir tiyatronun aldığı destekten bile az olduğunu göz önüne alırsak örnek vermek gerekirse Berlin’de Schaubühne gibi bağımsız bir tiyatronun Berlin şehrinden ve devletten aldığı senelik bütçesi 13 milyon Euro iken tüm Türkiye tiyatrolarına verilen bütçenin 2022 itibariyle “arttırılarak” 24 milyon TL yani 1.5 milyon euro’dan az olması devlet ve şehir tiyatrolarının dışında yaşam belirtisinin olmasına büyük engeldir. Aynı zamanda dünya çapında oyunlar, yönetmenler çıkmasının da önünde büyük bir duvar olarak nesillerce yeteneği ve olanağı yok eder. Schaubühne’nin dünyaca ünlü Genel Sanat Yönetmeni Thomas Ostermeier’in hal böyleyken yani bütçesi senelik 13 milyon euro’yken bile Peter M. Boenisch’in spesifik bu tiyatro ve Ostermeier yönetimi konusunda yazdığı kitapta bu konudan ve meblağdan memnuniyetsiz olduğundan bahseder.
While some may find it extraordinary that the city-state of Berlin supports the Schaubühne – not even a state theatre in its statute, but a private cooperative – with an annual budget of around 13 million euro, Ostermeier does not tire in pointing out that a cumulative arts budget, including all other funded Berlin stages, of 0.7 percent of the city’s annual expenditure can hardly be considered a luxury, but rather a bare minimum.
Schaubühne gibi statü olarak devlet tiyatrosu bile olmayan ama özel bir kooperatif olarak işleyen bir tiyatronun Berlin bölgesi ve devlet tarafından senelik 13 milyon euroluk bir bütçeyle desteklenmesini kimileri olağanüstü bulsa da Ostermeier, kümülatif sanat bütçesi olarak Berlin’in bütün sahnelerine ayrılan bütçenin şehrin senelik harcamalarının yüzde 0,7sini tutmasının bir lüks değil hatta asgari bir miktar olduğunu belirtmekten yorulmuyor. [1]
Özetle konu sadece Devlet ve Bakanlığı değil aynı zamanda Berlin şehrini ilgilendirmektedir. Dolayısıyla bu alanda da bir kıyaslama yaparsak Türkiye’deki tüm belediyeler sınıfta kalır. İhale usulü ve hizmet alımıyla tiyatrolarla ilişki kuran bir belediyecilik zihniyeti şehirlerin bağımsız ve yaratıcı modülleri olarak düşünmemiz gereken sahnelerin yaşamasına imkan vermemektedir.
Tüm bu sorunlar temelinde mevzuat ve zihniyet değişikliğini gerektiren ve sistemsel olarak çözülmediği takdirde gelecek yüzyıla bizi taşıması mümkün olmayan prangalardır.
Gelecek yüzyılın sanatının
- Gençlere alan açan
- Yeniyi kucaklayan
- Kadının gücünü yücelten
- Çağdaş ve uluslararası
- Dijitalle ilişkili
- Çevreyi düşünen, doğayı ve sanatı koruyan
- Özgün bir kimlik oluşturma kapasitesini geliştiren
- Özgür ve sansürsüz olmasını
Dilerken sözlerimi Tiyatro Kooperatifi Talepleri özelinde daha önce de yaptığımız duyurularla yapılması gerekenleri ifade ettiğimiz başlıklarımızla bitirmek isterim.
Tiyatrolar ticarethane, tiyatro sanatını icra edenler de tacir değildir
Toplumun etik değerlerinin gelişmesi, toplumun estetik değerlerinin gelişmesiyle doğru orantılıdır. İyiye, güzele ve doğruya ulaşabilmek için; uygarlığın mayası sanattır. Tiyatro sanatını icra eden sanatçı ve kurumların tacir statüsünde değerlendirilmesi, ülkemiz sanatının ilerlemesi önündeki en büyük engellerdendir. Sahne sanatları alanında varlık gösteren tüm özel kurumların ihtiyaçlarına ve çalışma koşullarına özgü bir model oluşturulmasını ve bu statüdeki kurumların ilgili kanun ve yönetmeliklerde tanınmış hak, istisna ve teşviklerden doğrudan yararlanmasını talep ediyoruz.
Özel tiyatroların üstündeki ağır vergi yükü kaldırılmalıdır
Kültürel ve sanatsal faaliyette bulunmak bir toplum hizmetidir. Özel tiyatrolar kamusal faaliyet gösteren ve halk yararına hareket eden en değerli kurumlardandır. Bugün, özel tiyatroların can suyu seyirci desteğidir. Özel tiyatrolar neredeyse sadece bilet gelirleriyle varlığını sürdürür; bu sebeple KDV’nin %1’e indirilmesini, gelir vergisi, kurumlar vergisi, stopaj gibi kalemlerin muafiyetlerinin sağlanmasını ivedilikle istiyoruz.
Özel tiyatrolara sponsorluk teşviki istiyoruz
Ülkemizin kültürel değerlerinin gelişimi ve tanıtımı en az spor faaliyetleri kadar önem taşır. Tıpkı spor faaliyetlerinde olduğu gibi, özel tiyatro alanında da sponsorluk teşvik mekanizmalarının sağlıklı şekilde işletilmesini istiyoruz.
Özel tiyatroların bağış alabilmesinin önünün açılmasını istiyoruz
Bugün Türkiye’de, kamu yararına uygun olarak; kamu hizmetlerinden bir veya birkaçını hayata geçirmek amacıyla çalışan gerçek kişiler, dernekler, kurumlar, vakıflar, spor kulüpleri, gazete ve dergiler bağış toplama hakkına sahiptir. Uluslararası alanda da örnekleri olduğu gibi, kamusal bir faaliyet yürüten özel tiyatroların bağış toplama yetkisine sahip olmasını istiyoruz.
Özel tiyatrolara yapılan çok sınırlı desteğin genişletilmesini istiyoruz
Halihazırda özel tiyatrolar, ticarethane olarak görülmekte, sahne sanatlarının evrensel standartlara ulaşabilmesi için yeterli düzeyde adımlar atılmamakta ve alternatif destek modelleri geliştirilmemektedir. Sadece oyun bazlı kısıtlı destekler yerine, oyun bütçelerinin gerçekçi ve kapsayıcı şekilde ele alınmasının gerekliliğini, tiyatroların özel projeler bazında da desteklenmesi gerektiğini önemle vurguluyoruz. Ayrıca elektrik, su doğalgaz gibi ihtiyaçlar için indirim yapılmasını, KOSGEB ve benzeri alternatif aynî ve nakdi farklı destek modellerinin geliştirilmesini istiyoruz.
Özel tiyatrolara SGK teşviği istiyoruz
Sosyal güvenlik ve sosyal güvencenin kıymeti, hayatı sarıp sarmalayan tüm iş kollarında olduğu gibi özel tiyatro alanında da su götürmez bir gerçektir. SGK teşviği özel tiyatro alanında emek veren her kurumun acil ihtiyaçlarından biridir. SGK teşviği için gerekli adımların atılmasını istiyoruz.
Belediyecilik mevzuatında gerekli düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz
Belediye gelirleri kanununda, Organize Sanayi Bölgeleri’ne tanınan ayrıcalıkların kültür sanat alanı için de değerlendirilmesi ve işletilmesi büyük önem taşımaktadır. Özel tiyatroların da tıpkı OSB’ler gibi, çevre ve temizlik vergisi, elektrik ve havagazı tüketim vergisi gibi belediye gelir kalemlerinden muaf tutulmasını talep ediyoruz. Belediyelerin, tıpkı amatör spor kulüplerine aynî ve nakdi yardım yapabildiği gibi benzer destek modellerini özel tiyatrolar için de hayata geçirmesini bekliyoruz. Ayrıca belediyeler, “aynî hak tesis etmek” yetkisine sahip olduğundan, belirli yerlerin sahne olarak kullanım haklarının özel tiyatrolara devredilebilmesini teşvik eden adımlar atılmasını istiyoruz.
Etkinlik bazlı kültür yönetimi yerine sosyal belediyecilik istiyoruz
Belediyeler, etkinlik bazlı kültür yönetimi yaklaşımına son vermeli, kararlarını “sosyal belediyecilik anlayışı” ile almalıdır. Belediyeler, kendi çabasıyla var olan ve bulunduğu her yere değer katan tüm özel tiyatrolarla omuz omuza vererek, şehrin kültür sanat haritasını oluşturmalı ve yaygınlaştırmalıdır. Yaşayan her bir tiyatro, toplum için moral, motivasyon ve umut kaynağıdır. Özel tiyatro sahnelerinin rekabet edemeyeceği etkinlik bazlı kültür yönetimi anlayışı önemli bir sorundur.
Organizatör rekabeti yerine adaletli alan paylaşımı istiyoruz
Belediyeler sahne tahsislerinde, özel tiyatrolara ayrılan gün sayısını adil şekilde düzenlemelidir. Belediyelerin, açık hava sahnelerini ve kültür merkezlerini “çoğunlukla” organizatör şirketlere kiralayarak, şehrin asıl sanat üreticileri olan özel tiyatroların belediye sahnelerine erişimini kısıtlaması önemli bir sorundur.
Kamuya ait sahne ve imkanların, özel tiyatroların kullanımına ücretsiz olarak açılmasını istiyoruz.
Kültür sanat ekosisteminde olan özel tiyatroların içinde, “sahnesi olan tiyatro” sayısı oldukça azdır. Belediyelere ait kültür merkezleri ve Şehir Tiyatroları, özel tiyatroların kullanımına ücretsiz olarak açılmalı; şehrin merkezleri dışında yaşayan ve sanata erişimi kısıtlı kitlelerle özel tiyatroların buluşması sağlanmalıdır. Belediyelere ait kültür merkezleri ve şehir tiyatrolarının, özel tiyatroların kullanımına ücretsiz olarak açılmaması önemli bir sorundur.
Açıkhava sahnelerinin özel tiyatrolara açılmasını istiyoruz
Belediyeler, kendilerine ait olan açık hava sahnelerinin tüm özel tiyatrolarca eşit ve adil bir şekilde kullanımını sağlamalıdır. Özel tiyatrolar, kent kültürünün devamlılığını ve gelişmesini sağlayan hayat damarlarıdır. Belediyeler, varlıklarını kendi öz kaynaklarıyla sürdürmeye çalışan özel tiyatroları ticari yapı olarak görmekten vazgeçmelidir. Kamuya ait açık hava sahnelerinin fahiş fiyatlarla özel tiyatrolara kiralanması sosyal belediyecilik ilkesine aykırıdır.
Kârlılık yerine sanat odaklı hizmet istiyoruz
Belediyecilik bir kamu hizmetidir. Şehrin kültürel dokusunun taşıyıcı unsuru olan küçük ve orta ölçekli tiyatroların bilet gelirleri, belediyelere ait sahnelerin kira bedellerini karşılayamamaktadır. Belediyelerin, yüksek bilet ücretli konserler ve yüksek kaşeli oyunlarla gelir elde etme önceliği yerine, tiyatro sanatının tüm üreticilerini halkımızla buluşturmayı hedeflemesini istiyoruz.
Kültür sanata erişim kolaylığı ve kamu kaynaklarında eşitlik istiyoruz
Bir tiyatro oyununun nitelikli bir biçimde hayata geçmesi için; oyun metni, oyuncu, yönetmen ve sahne dışında dekor, ışık, kostüm gibi tasarımsal ve teknolojik birçok unsura ihtiyaç vardır. Belediyeler, iş birliğine açık bir şekilde kültür sanata erişimde kolaylaştırıcı olmalıdır. Belediyelere ait materyallerin envanterinin yapılmasını ve ihtiyaç duyan özel tiyatroların kullanımına imkân tanıyan bir paylaşım modeli oluşturulmasını talep ediyoruz. Sürdürülebilir olmayan kaynak kullanımı, sanatın ve dolayısıyla toplumun gelişiminin önünde büyük bir engeldir.
Özel tiyatro sahnelerinin sürdürülebilirliği için gerçekçi adımlar atılmasını istiyoruz
Belediyeler, il ve ilçelerinde bulunan özel tiyatro sahnelerinin sürdürülebilirliği için gerçekçi adımlar atmalıdır. Kamu kaynaklarıyla fonlanan Şehir Tiyatroları ve kültür merkezleri ile tamamen kendi çabalarıyla ayakta duran özel tiyatrolar arasında yaratılan haksız rekabet engellenmeli, seyircinin özel tiyatrolara erişimini kolaylaştıracak tanıtım çalışmaları yapılmalıdır. Her bir tiyatro sahnesi, şehrin hafızasıdır. Var olan özel tiyatro sahnelerinin ayakta kalmalarına öncelik verilmelidir.
Sanatın ihale usulüyle satın alınmasına itiraz ediyoruz
Belediyeler, özel tiyatrolara şeffaf bir anlayışla yaklaşmalı, haksız rekabetin ve kayırmacılığın önüne geçmelidir. Oyun seçimi ve sahne tahsislerinde “belirli şirket ve kişilerin katılacağı ihaleler açmak” yerine emeğe saygı ve adalet ilkelerinin geçerli kılınmasını, sanat yönetimine öncelik verilmesini istiyoruz.
[1] M. Boenisch, P. 2021. The Schaubühne Berlin under Thomas Ostermeier: Reinventing Realism. London: Methuen Drama.