Türkiye’de belgesel sinemacılar sansürle ve devlet baskısının türlü biçimleriyle sarmalanmış durumda. Sinemacıların işlerini seyirciyle buluşturamadığı ve hatta üretimleri üzerinden yargılandığı, akademisyen kimliği olan sinemacıların üniversitelerle ilişkisinin zarar gördüğü, film festivallerinde hak ihlallerinin normalleştiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Baskı ve engellemeler gün geçtikçe şiddetini artırıyor. Bunun son örneği ise yeni belgeseli için Ankara’da çekim yaparken kadrajına polis aracı takılması gerekçe gösterilerek tutuklanan belgesel sinemacı, gazeteci ve akademisyen Sibel Tekin.
Kalıcı saat uygulamasını konu alan Karanlıkta Başlayan Hayat adlı belgeselin çekimi için Ankara’da çekim yaptığı sırada kadrajına polis aracı giren Tekin, polislerin şikâyeti üzerine 16 Aralık gecesi saat 02.00 civarında evi basılarak gözaltına alındı. Tekin’in ekipmanı, hard diskleri, bilgisayarları ve bazı kitaplarına el konuldu. 17 Aralık’ta tutuklama talebiyle Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen Tekin ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderildi.
ANKA’da yer habere göre Tekin’in hangi örgüte üye olmakla suçlandığını açıklanmadı, karar tutanağına da yansıtılmadı. 25 yıldır aynı adreste ikamet eden Tekin’in ‘delilleri karartma şüphesi olmasının’ tutuklamaya gerekçe yaptığı bildirildi.
Evrensel’den Damla Kırmızıtaş, savcılık tutanağındaki bilgilere göre, Tekin’e çekim talimatı alıp almadığı sorulurken, sosyal medyada 10 Ekim Ankara Katliamı paylaşımlarının ‘terör örgütü propagandası’ sayıldığını aktardı.
Tekin’in avukatı Mehtap Sakinci, “Biz, hangi terör örgütü ile ilişkilendirildiğini bilmeden nasıl savunma yapabiliriz? Sırf tutuklamak için gerekçe yaptılar. Hiç bu kadar basit bir tutuklama görmedim hayatımda. Terör örgütü üyeliği suçu meselesi, artık bu kadar basite indirgendi. Tahammül sınırımızın çok üstünde bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Bu hukuksuzluğun da bir an önce sonlandırılacağı umudu taşıyorum. Yanlış hesabın Bağdat’tan dönmesi gerekiyor” dedi.
Tekin’in de üyesi olduğu Belgesel Sinemacılar Birliği tarafından yayımlanan açıklamada kamusal alanda çekim yapma ve yayma haklarının Anayasa’nın 26 ve 27. maddeleriyle korunduğu hatırlatıldı. Çekme, kurgulama, elde edilen bilgileri sonraki kuşaklara aktarmak üzere arşivleme pratiklerinin belgesel sinemacılar için meslekî sorumluluk olduğu ifade edilerek “Sibel, kimse adına değil hakikat adına bu sorumluluğu yerine getiriyor. Bu sorumluluğa sahip çıkmazsak kendimize belgesel sinemacı diyemeyiz” denildi. Tekin’in serbest bırakılması ve tüm ekipman ve arşivinin eksiksiz geri verilmesi için çağrıda bulunuldu.
Documentarist tarafından yapılan açıklamada sinemacıların sansürün de ötesinde bir muameleye maruz kaldıkları, mesleklerinin gereğini yaptıkları için yargılandıkları ifade edildi. Tekin’in gözaltına alınma ve tutuklanma gerekçelerinin “akla ziyan bir bahane” ve “uydurma” diye yorumlandığı açıklamada Tekin’in arşive el konulmasının tüm sinemacılara yöneltilen bir saldırı olduğu vurguladı.
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin Tekin’le ilgili açıklamasında “Bu; sadece bir gazeteciye, sadece haber alma hakkına değil; barışçıl toplantı ve yürüyüşlere ilişkin ‘hafızaya’ yönelik bir saldırıdır!” denildi. Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) Yönetim Kurulu Üyesi Şenay Aydemir ise Tekin’in tutuklanması kararını “Sokakta olup bitenleri insanlara ulaştıracak mekanizmalara yönelik saldırıların bir parçası yapılan” diye yorumladı.
‘Ses ve görüntü yasağı’nın etkileri
Sibel Tekin’in tutuklanması, Emniyet Genel Müdürlüğü’nce yayımlanan, görüntü ve ses kaydı alınmasının engellenmesine ilişkin genelgeyi hatırlattı. Genelgenin yürütmesi kesin olarak durdurulsa da etrafındaki tartışma ve uygulamaların sürdüğü görünüyor.
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 27 Nisan 2021 tarihinde, ‘Ses ve görüntü kaydı alınması’ konulu bir genelge yayımladı. 1 Mayıs’a günler kalan yayımlanan ve kamuoyunda ‘Ses ve görüntü yasağı’ olarak nitelenen genelgede toplumsal olaylar sırasında polislerin görüntülerini veya seslerini kaydeden kişilerin engellenmesi ve haklarında adli işlem yapılması gerektiği ifade ediliyor. Genelgede kolluk görevlilerinin uyguladığı hak ihlallerinin kaydını ve paylaşımını kolaylaştıran akıllı telefon ve sosyal medya gibi teknolojik alet ve mecralar, ‘özel hayatın gizliliğinin ihlalini artıran araçlar’ olarak ele alınırken, ses ve görüntü kaydı alınmasının ‘kolluk personelinin görevini yapmasını engellediği’ öne sürülüyor.
Genelge anayasaya aykırı olduğu ve haberleşme özgürlüğünü hukuksuzca engellediği için uzun süre tartışma konusu oldu. Basın Konseyi’nden yapılan açıklamada genelgeye uygun hareket etmenin hukuka aykırı olduğunu belirtildi: “Hukuka aykırı bu talimatların hiçbir geçerliliği yoktur. Tam aksine, bu talimatı yerine getirmek üzere yurttaşlara karşı zorlamaya başvurmak hukuka aykırıdır ve çoğu adli suç oluşturacaktır. Anayasa’mızın 137/2 maddesine göre ise ‘Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir surette yerine getirilmez: yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.” denildi.
Genelgeye karşı belgesel sinemacılar, fotoğrafçılar, aktivistler, gazeteciler ve kolektifler olmak üzere iki yüzü aşkın ismin imzasıyla ortak bir bildiri yayımlandı. ‘Buradayız ve Kayıttayız!’ başlıklı bildiride genelgenin dayanağı olan kişisel verilerin korunması ilkesinin “kamusal alanda kamu gücünü kullanma yetkisi olan kolluk kuvvetleri için uygulanabilir” nitelikte olmadığına dikkat çekildi, “Bu genelge bizim açımızdan yok hükmündedir. Buradayız ve kayıttayız” denildi.
Başta Türkiye Gazeteciler Sendikası olmak üzere siyasi muhalefet, çok sayıda baro ve sivil toplum örgütü genelgenin iptali için yargıya başvurdu. 15 Eylül 2021 tarihinde Danıştay 10. Dairesi’nde çıkan kararla genelgenin yürütülmesi oy birliğiyle durduruldu. Kararda Anayasa maddeleri hatırlatıldı: “Genelge niteliğinde bir düzenleyici işlem ile adı geçen temel hak ve hürriyetlere yönelik sınırlama getirilmesinde Anayasamızın 7. ve 13. maddelerine uyarlılık bulunmadığı kanaatine varılmıştır.”
İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “yürütmeyi durdurma kararına” karşı yaptığı itiraz da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından reddedildi. Türkiye Gazeteciler Sendikası genelgenin yürütmesinin kesin olarak durdurulduğunu duyurdu.
Belgesel sinemacılar sansür kıskancında
Sibel Tekin yalnız değil. Toplumsal hafızanın kaydını tuttuğu için sansürlenen ve yargılanan pek çok belgesel sinemacı var. Son yıllarda yaptığı işler nedeniyle hangi sinemacıların baskıya maruz kaldığını hatırlıyoruz:
Reyan Tuvi ve ‘Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’
Yönetmen Reyan Tuvi’nin, kamerasını Gezi Direnişi’ne çevirdiği 2014 yapımı belgeseli Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek, ön jürinin kararıyla Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması bölümüne seçildi. Ancak festival komitesi, belgeseli “TCK’nın 125. ve 299. maddelerine aykırı ifade ve içerik ihtiva ettiği” gerekçesiyle yarışma programından çıkardı. Olayın ardından Ulusal Belgesel Yarışması jüri başkanı Can Candan, başkanlıktan çekildiğini açıkladı.
Tuvi, filmin yeniden gönderilen versiyonunun yapılan değerlendirildiğini ve festivale davet edildiğini şu sözlerle duyurdu: “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’ 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ulusal Belgesel Yarışması’nda yarışacak. Bir haftaya yakın süredir devam etmekte olan ve sinema sektörüne topyekûn çok önemsediğim bir tartışma başlatan bu durum, filmin İngilizce altyazısındaki bir küfür çevirisini kaldırmamla sona erdi. Belgeselimiz, İstanbul ve diğer festivallerde izleyici ile buluştuğu haliyle, kurgusuna dokunulmadan Antalya izleyicisi ile buluşacak. Sokaklarda, duvarlardan küfürleri boyayarak silen ve ‘küfürle değil, inatla diren’ diyen kadınları selamlıyorum. Bana destek veren, yanımda duran herkese, içtenlikle teşekkür ederim.”
Kazım Kızıl’a üç ay hapis cezası
Video aktivist ve belgeselci Kazım Kızıl, 2017’de referandum protestoları sırasında video çekerken gözaltına alındı. “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” ve “cumhurbaşkanına hakaret” suçlarından yargılanan Kızıl, üç ay hapiste tutuklu kaldı. Davanın Haziran 2019’da İzmir 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen 11. duruşmasında Kızıl, “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçundan beraat ederken, “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 1 yıl 3 ay 16 gün hapis cezasına çarptırıldı. Kızıl’ın cezaevinde tutulduğu süreyi göz önünde bulunduran mahkeme heyeti, cezanın infaz edilmeyeceği yönünde karar aldı.
Veysi Altay ve ‘Yeni Yaşam’ belgeseli
Yönetmen Veysi Altay’ın, Kobanê’de IŞİD’e karşı verilen mücadelede yer alan üç kadının hikâyesine odaklanan 2015 yapımı Nû Jîn (Yeni Yaşam) belgeseli, aynı yıl Batman Belediyesi Yılmaz Güney Sineması’nda gösterildi. Gösterimin ardından Batman Cumhuriyet Savcılığı tarafından Altay ve sinemanın o dönemki genel müdürü (daha sonra KHK ile ihraç edilen) Dicle Anter hakkında dava açıldı. Altay ve Anter, filmin afişinde yer alan YPG bayrağından dolayı “terör örgütü propagandası” yapmakla suçlandı. Şubat 2019’da Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Altay ve Anter’in 2 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına karar verildi. İstinaf Mahkemesi’nin kararı bozdu. Ekim 2021’de Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen davada Anter’e 10 ay ceza verilirken bu cezayı para cezasına çevirdi. Altay’a ise 1 yıl 15 gün hapis cezası aldı, mahkeme heyeti cezayı erteledi. Altay ve Anter’e getirilen yurt dışı yasağı da kaldırıldı.
Oktay İnce’nin arşivine el koyuldu
Kara Haber ve Seyr-i Sokak kolektiflerinde üretim yapan video-eylemci ve belgesel sinemacı Oktay İnce’nin Ekim 2018’de evi basıldı ve 20 yıllık arşivine emniyet tarafından el konuldu. İnce hakkında sosyal medya paylaşımları sebebiyle “terörizmi övmek” suçundan hakkında soruşturma açıldı. Daha sonra İnce’ye “cumhurbaşkanına hakaret’ suçlaması yöneltildi. Bunun sebebiyse arşivini geri almak için yaptığı başvurulara karşılık bulamayınca başladığı eylemlerdi. Nisan 2019’da İzmir’de “filmlerimi, yazılarımı ve arşivimi geri istiyorum” diyerek eylem yapan İnce’nin sosyal medya hesapları tarandı ve hakkında “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan dava açıldı. İnce Mayıs 2019’da 30 Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün önünde kendisini zincirledi ve “Arşivimi geri istiyorum” talebini yineledi. 30 Kasım 2021’de İzmir Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada karar açıklandı. İnce’nin savunmasını video-savunma olarak gerçekleştirdiği duruşmada mahkeme İnce hakkında 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası verdi. İnce’nin suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaat oluştuğunu göz önüne alınarak beş yıl denetim sürecine tabi tutulmasına karar kılındı.
Seda Gökçe ve Özge Sebzeci’den ‘Ölümüne Boşanmak’
Chloe Fairweather’ın yönettiği, yürütücü yapımcılığı Seda Gökçe ile Özge Sebzeci’nin üstlendiği Ölümüne Boşanmak (Dying to Divorce), kadın cinayetlerini ve kadın hareketini odağına alan 2021 yapımı bir belgesel. Gökçe, katıldığı bir forumda İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 40. İstanbul Film Festivali için başvurdukları belgeselin festival yönetimince beğenilmesine rağmen seçkiye kabul edilmediğini söyledi. Gökçe, belgeselde görüşlerine yer verilen aynı zamanda kadın hareketi içindeki bir avukat olan İpek Bozkurt’un toplumsal olaylar ve bunların kadın hareketine etkisiyle ilgili filmde yaptığı yorumların sansüre gerekçe olarak gösterildiği ifade etti.
Çiğdem Mater’e Gezi cezası
Osman Kavala, Çiğdem Mater, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün, Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ında aralarında olduğu 16 kişinin yargılandığı Gezi Direnişi davasının Şubat 2020’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen altıncı duruşmasında Mater’le birlikte 10 kişi hakkında beraat kararı verildi. İstinaf Mahkemesi, Ocak 2021’de Mater’in de aralarında olduğu dokuz kişi hakkında verilen beraat kararını bozdu. Şubat 2021’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Mater’in de aralarında olduğu sekiz kişi hakkında yurtdışı yasağı getirildi. 35 sanığın yargılandığı çArşı davası dosyası Temmuz 2021‘de Gezi Direnişi davası dosyasıyla birleştirildi. Nisan 2022’de görülen karar duruşmasında davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken Çiğdem Mater, Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi ve Can Atalay hakkında ise ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan 18 yıl hapis cezası verildi.
Yapımcı Çiğdem Mater’in Gezi Direnişi’yle ilgili belgesel yapma fikri iddianamede suç unsuru sayıldı, çekmediği bir belgeselden dolayı yargılanan Mater, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
Mater, cezaevinden gönderdiği mesajda “Gezi’nin filmini çektiğim iddiasıyla cezaevindeyim. Fakat ortada bir film yok” diyerek şu sorulara yanıt istedi: “Çektiğim film nerede o zaman? Çektiğim filmi bana göstersinler. Ayrıca film çekmekle hükümet mi devrilir?”
Dünyanın farklı noktalarında Mater için özgürlük çağrıları yükseliyor. Ulusal ve uluslararası pek çok film festivalinde hatırlanan Mater, ödüller kazanmaya devam ediyor. Son olarak Emin Alper, bol ödüllü filmi Kurak Günler’in Cannes Film Festivali’ndeki gösterimden önce yaptığı konuşmada filmin ortak yapımcılarından Mater’i anarak “Meslektaşımız ve filmimizin ortak yapımcılarından biri olan Çiğdem Mater’e teşekkür ederim. Şu an bizimle değil çünkü kendisi gülünç bir dava sonucu hapse atıldı. Bizimle olmasa da aklımız ve kalbimiz onun yanında” dedi. Film ekibi de ‘Free Çiğdem Mater’ (Çiğdem Mater’e Özgürlük) yazılı dövizlerle yapımcıya destek mesajı gönderdi.
Mine Özerden’e Gezi cezası
Belgesel sinemacı Mine Özerden’e, Gezi Direnişi davasının Nisan 2022’de görülen karar duruşmasında Çiğdem Mater, Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi ve Can Atalay’la birlikte ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan 18 yıl hapis cezası verildi. Özerden, Mater ve Yapıcı’yla birlikte Bakırköy Kadın Cezaevi’nde tutuluyor.
İddianamede Özerden’le ilgili kimliği belirsiz bir kişinin ihbar mektubu yer aldı. 26 Eylül 2013’te emniyete e-posta olarak gönderilen ihbarda Özerden’in, Osman Kavala’nın yönlendirmesiyle Gezi olaylarında eylemciler tarafından kullanılmak üzere gaz maskesi, sargı bezi ve deniz gözlüğü alınması için birkaç kişi adına banka hesabı açtırdığı iddia edildi.
Kavala, Haziran 2019’da yaptığı savunmada bu amaca yönelik bir fon tespit edilmediği söyledi: “Benim Gezi Olayları’na hazırlık çalışması yürüttüğüm algısı yaratmak amacını taşıyan bu ihbar mektubunu yazanın Mine Özerden ile konuşmamı dinleyen birisi tarafından yönlendirilmiş olduğu çok açık. Zira, böyle bir hesap açtırılmış değil. Açılmış olsaydı haberim olurdu, benden de katkı istenirdi. Ayrıca, bu durum MASAK Raporu’nda da tespit edilmiş olurdu. Açık Toplum Vakfı’nda yürütülmüş olan denetlemede de bu amaca yönelik herhangi bir fon kullanımının olmadığı teyit edilmiş.”
Can Candan’a Boğaziçi yasağı
Belgesel sinemacı, akademisyen Can Candan’ın 2013 yılında çekiği Benim Çocuğum belgeseli, Datça’da ilk kez düzenlenecek ‘1. Datça LGBTİ+ Onur Haftası’ etkinliği kapsamında gösterilecekti. Haziran 2022’de yapılması planlanan Onur Haftası kapsamında tüm eylem ve etkinlikler kaymakamlıkça yasaklanırken filmin gösterimi de iptal edildi.
Benim Çocuğum belgeselinin Temmuz 2022’de Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü’nün düzenlediği açık hava etkinlikleri kapsamındaki gösterimi, üniversite yönetimince herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin engellendi. Belgesel İstanbul’da yaşayan ve çocuğu LGBTİQ+ olan aileleri odağına alıyor.
Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Candan, Temmuz 2021’de görevden alınan Melih Bulu yerine vekaleten rektörlüğe atanan Naci İnci tarafından görevden alındı. Candan Ağustos 2021’de Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne yürütmenin durdurulması ve iptali için dava açtı. İstanbul 2. İdari Dava Mahkemesi Ocak 2022’de yürütmenin durdurulması isteminin reddine ikinci kez karar verdi. Candan kararı bir kez daha yargıya taşırken başvuruyu değerlendiren İstanbul 7. İdari, Dava Mahkemesi, Şubat 2022’de oyçokluğuyla yürütmenin durdurulmasına karar verdi ve Candan’ın göreve iadesini hükmetti. Candan Temmuz 2022’de yaptığı duyuruda mahkemenin ‘görevine son verilme’ kararını iptal ettiğini ve tarafına tazminat ödeneceğini duyurdu. Mahkeme kararına rağmen Candan’ın okulla ilişiği kesildi ve Ağustos 2022’de 15 yıllık ofisini boşalttı.
Elif Ergezen’in işine son verildi
Ağustos 2022’de Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nin yöneticileri, belgesel sinemacı Elif Ergezen ve kısa film yönetmeni Zeynep Ünal, üniversiteye kayyım olarak atanan rektör Naci İnci tarafından merkezdeki görevlerinden alındılar.
Nejla Demirci’ye KHK engeli
Yönetmen Nejla Demirci, OHAL KHK’leriyle ihraç edilen iki kamu memurunun verdiği mücadeleyi takip eden Kanun Hükmü belgeselinin çekimlerini yıllardır tamamlayamıyor. Demirci’nin 2017 yılında çekim izni için başvurduğu Bodrum Kaymakamlığı’ndan ret cevabı geldi. Bu süreçte defalarca polis engeline takılan ve gözaltına alınan Demirci, anayasal haklarının ihlal edildiğini savunarak Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkemenin davanın reddine karar verdi, Demirci’nin istinaf başvurusu da reddedildi. Demirci bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Eylül 2022’de görülen davada mahkeme Bodrum Kaymakamlığı’nın çekim izni vermemesi ‘ifade özgürlüğü ihlali’ olarak değerlendirdi ve Demirci’ye 13 bin 500 lira tazminat ödenmesine karar verdi.
Demirel ve Mavioğlu’nun davası sürüyor
2015 yapımı Bakur (Kuzey) belgeselinin yönetmenleri Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu, ‘terör örgütü propagandası yapmak’la suçlandılar. Yapımcılığını Ayşe Çetinbaş’ın üstlendiği belgeselin çekimleri barış sürecinin devam ettiği 2013 yılında gerçekleştirilen belgeselde Türkiye sınırları içindeki PKK kampları görüntülendi. Belgesel İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği 34. İstanbul Film Festivali’ndeki gösterimine bir gün kala, ‘eser işletme belgesi’ olmadığı gerekçesiyle program dışı bırakıldı. Bunun üzerine belgesel sinemacıların başlattığı, kurmaca film yönetmenlerinin katılımıyla daha da güçlenen bir boykot süreci yaşandı. Filmler festivalden çekilirken sansür konulu forumlar düzenledi.
Belgesel Mayıs 2015’te Batman Yılmaz Güney Sineması’nda gösterildi. Yönetmenler Demirel ve Mavioğlu hakkında Batman’daki gösterimden iki yıl sonra gösterim gerekçe gösterilerek “‘terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla dava açıldı. Yıllarca süren davada karar Temmuz 2019 tarihli yedinci duruşmada çıktı. Batman 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Demirel ve Mavioğlu’na 4’er yıl, 6’şar ay hapis cezası verildi. Yönetmenlerin son savunmalarını yapmaları beklenmeksizin alınan karada Demirel ve Mavioğlu’na yurt dışı yasağı da getirildi.
Mart 2015’te kalbi duran ve tedavisi devam eden Demirel, %99 Sürekli Engelli Raporu dikkate alınmadan hapis cezasına çarptırıldı. Demirel’in malulen emeklilik hakkı için açılan dava Adli Tıp Kurumu Üst Kurulu’ndan beklenen rapor gönderilmediği için iki kez ertelendi. Eylül 2020’de görülen davada mahkeme Demirel’in 18 Mart 2015’ten itibaren malulen emekliliğine karar verdi.
İstinaf Mahkemesi’nin bozduğu ve Mayıs 2022’de Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlayan Bakur davasında Demirel’in yurtdışı yasağı kaldırılırken Mavioğlu hakkındaki yasağın devamına karar verildi. 22 Eylül 2022’de ikinci duruşması görülen davada Mavioğlu’nun Yargıtay’da temyiz incelemesinde olan dosyasının akıbetinin beklenmesine ve Mavioğlu hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının devamına karar verildi. Dava 22 Aralık 2022’ye erteledi.
Erhan Örs halen hapiste
Kurgucu Erhan Örs, Göç İzleme Derneği’ne üye öne sürülerek ve ‘örgüt üyeliği’ gerekçesiyle Haziran 2022’de gözaltına alındı ve birkaç gün sonra tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne getirildi. Örs cezaevinden yazdığı mektupta bir belgesel projesinde çalıştığı yönetmen derneğe üye olmasından dolayı kendisinin de dernekle ilişkilendirildiğini, 2017-2018 yıllarında çalıştığı bir belgeselin içeriğinin suçlayıcı bulunduğunu, aldığı ödemenin de suça kanıt sayıldığını, ayrıca Bakur belgeseline uygulanan sansüre karşı sinemacıların başlattığı boykot sürecine neden katıldığının kendisine sorulduğunu ifade etti.
Örs’ün yargılandığı davanın ilk duruşması Aralık 2022’de görüldü. Örs’ün de aralarında olduğu 12 kişinin yargılandığı dava 4-5 Ocak tarihlerine ertelendi.
#belgesel sinemacılar#Can Candan#Çayan Demirel#Çiğdem Mater#Elif Ergezen#Erhan Örs#Ertuğrul Mavioğlu#Kazım Kızı#Nejla Demirci#Oktay İnce#Reyan Tuvi#Sansür#Sibel Tekin#Veysi Altay