“Cumhuriyetin II. Yüzyılı-Kültür ve Sanatın Geleceği Sempozyumu”, 6-7 Mayıs 2023 tarihinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde, 47 konuşmacıyle sekiz oturumla gerçekleştirilmiştir. Sempozyumun I. oturumunda “Kuruluşun ve İlk Yüzyılın Kültür Politikaları”, II. oturumunda “Devlet ve Sanat İlişkisi”, III. oturumunda “Yerel Yönetimler ve Sanat”, IV. oturumunda “Toplum Belleği ve Sanat”, V. oturumunda “Sanat ve Eğitim Politikaları”, VI. oturumunda “Sanat, Yaratıcı Endüstriler ve Kültür Ekonomisi”, VII. oturumunda “Sanata El Verenler” başlığında özel sektörün kurumsal destek ve katkıları tartışılmış son olarak VIII. oturumunda ise farklı disiplinlerden sanat ve kültür insanlarının söz aldığı sanatçı kürsüsünde “Sanat ve Gelecek” başlığında görüş ve önerilerin dile getirilmesiyle aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
1-Kültür tanımlarının ortaklaştığı en önemli nokta bireyi tek başına esas almayıp toplumun üyesi olarak konumlandırmasıdır. Dolayısıyla kültür, devletin izlediği politikalardan bağımsız olamaz. Çağdaş bir devletin kültür politikası, sadece halkın kültürel gereksinimini karşılamamalı, aynı zamanda tarihsel-kültürel varlıkları korumalı; hatta toplumları ‘kültür talep eden’ düzeye çıkarmaya çabalamalıdır. Cumhuriyetin kuruluş yılları, devletin kültür politikasında bu çabaların gösterildiği en önemli dönemdir.
2-Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’i kuran kadrolar, insanı ‘kulluk’tan ‘yurttaş’lığa, toplumu da ‘ümmet’ten ‘ulus’a taşımışlar; genç Cumhuriyet’in altyapısını kültürel devrimlerle doldurmuşlar; sadece ekonomik değil kültür-sanat alanında da devrimler yaparak bütünsel kalkınmayı esas almışlar; Halkevleri ve Köy Enstitüleri ile büyük bir aydınlanma devrimine imza atmışlardır. Ayrıca Musiki Muallim Mektebi, Devlet Konservatuvarı, Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu başta olmak üzere pek çok kamu kurumu hayata geçirilmiş, bu sayede gerçek anlamıyla sanat ve kültür devrimi gerçekleştirilmiştir.
3-Çok partili hayata geçişten itibaren ülkeyi yöneten sağ iktidarlar, halkın aydınlanması ve bilinçlenmesinden rahatsız olmuşlar, kültür ve sanatın özgür doğasına karşı her alanda olduğu gibi kültürel yaşamda da baskıcı ve kısıtlayıcı bir politika izlemiş, Demokrat Parti döneminde başlayan bu yönelim 12 Eylül askeri darbesiyle birlikte Türk-İslam sentezini resmi kültür politikası olarak topluma dayatmıştır. Bu durum son yirmi yılda dindar ve kindar nesiller yaratma kampanyasıyla birleşmiştir.
4-12 Eylül’den sonra da sürdürülen bu politika seti, Türkiye’yi 21 yıldır yöneten iktidarın müdahaleleriyle büyük bir karşı saldırı şeklini almış; iktidara gelir gelmez Kültür Bakanlığını hizmet sektörü anlayışıyla Turizm Bakanlığı içinde eritmiş; çağdaş ve evrensel yönelimli Cumhuriyet kültürünü aşama aşama tasfiye etmiştir. Kültür sanat dünyasına sürekli baskı yapılmakta, sansür uygulanmakta, kitaplar, tiyatro oyunları, konserler ve festivaller yasaklanarak, okullarda eğitim müfredatına müdahale edilerek kültürel gelişme engellenmektedir.
5-İktidarın kültür-sanata yönelik müdahaleleri, sadece bunlarla sınırlı değildir. Aynı zamanda kentlerin taşıdığı anlamları ve yaratılan kültürü yok etmekte, belleklerden silmek için toplumsal hafızanın hatırlatma mekânlarını hedef almakta, Cumhuriyet dönemi eserlerine yönelik yıkıcı müdahalelerde bulunmaktadır.
6-Bu nedenle ikinci yüzyılda da sanatın yaratıcı, ilerici ve devrimci karakterine inanan Cumhuriyet’in kurucu iradesi, hayalimizdeki geleceği kurmak adına mayamız olmalıdır. Toplumsal belleğimizi onarmalıdır. Yeni bir özgür birey, yeni bir çağdaş toplum ve yeni bir çağdaş devlet inşa etmek için baskı araçları ortadan kaldırılmalıdır. Özgürlükçü, demokratik bir ortam, koşulsuz ve ayrımsız bir destek, sanatın ve kültürün gelişmesi için olmazsa olmaz gereksinimdir.
7-Yaklaşık 21 yıldır tasallutu altında yaşadığımız iktidarın neden olduğu yaraları sarmak için en az ekonomik kalkınmaya, hukuksal düzene, hak ve özgürlüklerin geri kazanımına duyulan ihtiyaç kadar; iyileştirici ve birleştirici bir kültürel birikim ve sanata da ihtiyaç vardır. Çünkü sanat kavrayıştır, birçok anın ve olayın taşıyıcısıdır, aşikâr olanı gözden kaçırdığımız anların uyarıcısıdır. Düşündürendir, geliştirendir, sorgulayandır sanat. Kendimizi tanımamızın, kendimizle yüzleşmemizin birincil ateşleyicisi, iç yolculuğumuzun başkalarının dünyalarına taşınmasının aracısıdır… Farkındalıktır, bütünleştirendir, paylaşımdır… Üretkendir, geçişkendir, birikimdir… Harekete geçirendir, daha iyiye ihtiyaç yaratandır, gerçeği ve hayali kavramaya, başka gözle görmeye vesiledir… Yorumlayandır, gelişimin önünü açandır, ilham ve cesaret verendir. Ancak en önemlisi son yıllarda sistemli bir biçimde ayrıştırılan toplumu bütünleştiren, şiddet olgusunu ortadan kaldırandır.
Bu kavrayıştan hareket eden sempozyum katılımcıları, cumhuriyetin ikinci yüzyılında aşağıdaki önlemlerin ve düzenlemelerin ivedilikle yapılması çağrısında bulunmaktadır:
* Kültür ve Turizm Bakanlığı ayrılmalı, Turizm gibi başlı başına düşünülmesi gereken bir sektör ve alan, sanatın üstünde konumlandırılmamalıdır.
* Kültür Bakanlığının bütçesi evrensel ölçülere göre planlanmalıdır.
* Kültür Bakanlığının teşkilat yapısı yeniden oluşturulmalı, bu sayede bozulan nizam ve anlayışına dair sorunlar giderilmelidir.
* Kültür sanat alanında kültür politikasını oluşturmanın yanında, kültür sanat politikasını partiler üstü kılacak bir anlayışı yerleştirmek; sınıf ve yaş ayrımı gözetmeksizin toplumun her kesiminin sanatla tanışması/buluşması ve eşit erişim sağlanması birincil hedef olmalıdır.
* Sanat özgür, kurumları da özerk olmalı, sanatın üzerindeki iktidar baskısına son verilmelidir.
* Sanat kurumları ile ilgili eksik yasal düzenlemeler hızla tamamlanmalı, yasası olmayan sanat alanlarıyla ilgili ivedilikle yasa yapılmalı ve çıkartılmalı, böylece siyasi erkin ve yöneticilerinin sanatın doğasıyla uyuşmayan istekleri askıya alınırken, kurumların geleceği garanti altına alınmalı, sanatçıların iş güvenceli yaşamları özgürlük alanıyla çelişmemelidir.
* Sanat estetiğinin, bebeklik döneminde aile içerisinde başladığı unutulmamalı; devlet, bu konuda yönlendirici ve destekleyici politikalar üstlenmelidir.
* Sanatçının geçim kaynağının emeği ve ürettiği eser olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli, devlet kurumları ve yerel yönetimler, sanatçının hakkını ödemekten kaçınmamalı, sanatı hizmet kabul eden anlayıştan vazgeçilmelidir.
* Yaratma ve yayınlama özgürlüğünün önü açılmalı, sanat üzerindeki sansür bütünüyle kaldırılmalıdır.
* Milli Eğitim Bakanlığı çağdaş, demokratik, laik, bilimsel niteliklerde yeniden örgütlenmelidir. Kapsamlı bir eğitim reformu düzenlenmeli ve bu reformda akıl ve bilimi temsil eden Köy Enstitüleri’nin ruhu esas alınmalıdır.
* Piyasacı, rekabetçi, sınav odaklı eğitim sistemi terk edilerek; kamucu, çağdaş, demokratik, bilimsel eğitim sistemi getirilmelidir.
* Kapatılan/azaltılan kütüphaneler yaygınlaştırılmalı, özellikle metropoller dışındaki Anadolu kentlerindeki kitabevleri desteklenmeli, üniversitelerin olduğu illerden başlayarak hızlıca kütüphanelerin kurulmasına gidilmelidir. Sanata erişim hakkına ülkenin bütün vatandaşlarının ulaşması birincil hedef kabul edilmelidir.
* Sanat üreticisi yetiştirmek kadar sanat alıcısı yetiştirmek de eğitimin bir parçası olmalı; çok amaçlı salonlardan vazgeçilmeli, çağın gereklerine uygun tiyatro ve konser salonlarının, müzelerin ve sergi salonlarının sayısı artırılmalıdır.
* İçi boşaltılarak sayısı artırılan sanat merkezleri/mekânları, yeniden tanımlanarak oluşturulmalı; bu sürece uzmanların katılımı sağlanmalıdır.
* Okullarda atölyeler kurulmalı ve öğrencilerin sanatla buluşması erken dönemde sağlanmalıdır.
* Kültürün eğitimle olduğu kadar iletişimle de bağı olduğu unutulmamalı; sosyal medya da dahil tüm iletişim kanallarında kültüre ve sanata yer açılmalıdır.
* TRT, iktidarın yayın organı olmaktan çıkarılmalı; özerk, çağdaş, çoğulcu, demokratik, bilimsel esaslarla hareket eden bir yapıya kavuşturulmalı ve yayın politikası da bu eksende ele alınmalı, sanat içerikli programlara daha çok yer verilmelidir. Son yıllarda sekteye uğrayan dilimiz Türkçe’nin yıpranmasına karşı duracak bir anlayış egemen kılınmalıdır.
* YÖK kaldırılmalı, üniversiteler özerk-demokratik-bilimsel statüye kavuşturulmalı; cumhurbaşkanının rektör atamalarına son verilerek, her üniversitenin kendi rektörünü seçme imkanı sağlanmalıdır. Özellikle konservatuvar ve güzel sanatlara bağlı fakültelerde yeni düzenlemelere gidilmeli, akademisyenlerin ve genç sanatçıların önünü açacak destekler sağlanmalıdır.
* Üniversitelerde sanatsal alanı belirgin kılan konseyler oluşturulmalı sanat ve bilimsel değerler üzerinden eksiklikler tamamlanma yoluna gidilmelidir.
* Ulusal merkezler/konseyler (ulusal sanat merkezi/konseyi, ulusal kültür merkezi/konseyi, ulusal gastronomi merkezi/konseyi vb) kurulmalı, bu merkezlerin özerk nitelik taşıması sağlanmalıdır.
* Belediyelerde bulunan kültür müdürlükleri, organizatörlerden gelen ‘ısmarlama paketler’i satın alma yoluna gitmemeli; sanat alanındaki hizmet alımını ihale yöntemiyle yarıştıran ve sınırlayan yasal zorunluluklar aşılmalı; yerel kültürel unsurların ön plana çıkmasını sağlayacak kentle bütünleşen kültür politikaları belirlenmelidir.
* Mimari de sanatsal bir alan olarak kabul görmeli, alandaki yasal boşluklar doldurulmalı ve bir an önce Mimarlık Yasası, Mimarlık Meslek Yasası, Mimarlık Telif Yasası çıkarılmalıdır.
* 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu’nun kaldırılıp 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun yürürlüğe konmasıyla kamu sanat kurumlarının gördüğü hasarlar giderilmelidir.
* İş Kanunu’nun kapsamı genişletilmeli, sanatçıların meslek tanımları evrensel değerlerde yapılmalıdır.
* Anayasanın 90. maddesinde düzenlenen uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve denetlenmesi sağlanmalı, yine anayasanın 64. maddesinde düzenlenen sanatın ve sanatçının korunmasına dair hükümler genişletilmeli, sanatın ve sanatçının himaye edilmesi anlayışı tekil bir bakış olmaktan çıkmalı, bu yönde gerekli kanunlar ivedilikle çıkarılmalıdır.
* Yüzyıllar boyunca yasaklanmış, cumhuriyetle birlikte görünür olmuş resim ve heykel sanatı üzerindeki tabu ve sansürle mücadele edilmelidir.
* Her üç boyutlu cismin sanat olmadığı bilinciyle hareket edilmeli, sanat adı altında yaygınlaştırılan sunumlara karşı özgün eserler yaratılması teşvik edilmeli, kent meydan/park ve sokaklarında yer alacak eserlerin sipariş/seçim kriterleri yöneticilerin bireysel tercih ve tasarrufundan çıkarılmalı seçici ve danışma kurullarınınkarar vericiliğine baş vurulmalıdır.
* Telif haklarına dair mevzuatlar yeniden düzenlenmeli, dizi oyuncuları gibi kapsam dışı bırakılmış olan yasal boşluklar doldurulmalıdır.
* İlk ve orta öğretimde müzik derslerinin ağırlığı artırılmalı, yüksek öğretimdeki müzik eğitimi kargaşasına son verilmeli, buradaki yapılanma bilimsel esaslara göre dallarına ayrılmalıdır. Benzer şekilde resim dersleri de çocuğun yaratıcılığını kışkırtan, soyut düşünce ile somut düşünce arasında ilişki kurduran, tekdüze bakışı değiştiren bir anlayışla sağlanmalıdır.
* Edebiyatın ve sanatın çağlar boyu süren kudreti korunmalı, toplumsal belleğin aktarımı için gerekli hafıza mekanları oluşturulmalı, belleğin devamlılığını sağlayacak kültür ve sanat unsurlarına olanak verilmelidir.
* Sanatın yerelden evrensele taşıdığı nitelikten dola çıkarak, dünya sanat kültürü mirasından eşit pay alınması sağlanmalıdır.
* Devlet sanat galerileri yeniden açılmalı, sanatın görülme hakkı ve sanata erişim hakkı korunup desteklenmeli; bu konuda koruma kanunu çıkarılmalıdır.
* Sanat eserlerinin alım satımını düzenleyen ihale kanunları yeniden ele alınmalı, sanat eserleri ihale kanunundan çıkarılmalı, vergi ve gümrük sorunları giderilmeli, yurtdışı sergilerine devlet desteği verilmelidir.
* Belli bölgelerde tiyatro, müzik, resim, heykel ve diğer sanat üretim atölyeleri kurulmalıdır.
* Genç sanatçılara verilmesi gereken burslarda devlet katkısı ihmal edilmemelidir.
* Bugüne kadar devlet kurumlarından çalındığı söylenen eserler titizlikle takip edilmeli, yasal yaptırımlar arttırılmalıdır. Üniversitelerde özellikle akademik yayın ve tezlerde son yirmi yılda yaygınlaşan intihale denetim artırılmalı, yasal yaptırım alanları genişletilmelidir.
* Yayıncılıktaki tekelleşme kültürel çeşitliği azalttığı için butik yayıncılık devlet tarafından desteklenmeli, basım ve dağıtım kooperatifleri yaygınlaştırılmalı, korsan ve telifsiz/izinsiz yayımlara önleyici denetimler getirilmelidir.
* Kültür varlıkları ile ilgili yeniden düzenlemeler yapılmalı, bu konuyla ilgili yasal düzenlemeler sağlanırken, çalıntı eserler takip edilmeli, denetimsizlik ortadan kalkmalıdır.
* Mizaha ve mizahçıya yönelik saldırılar önlenmeli, gerekli cezai yaptırımları sağlayacak yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
* Beştepe’nin sanat akademisine dönüştürülmesi öncelik olmalı, konservatuar oraya taşınmalı, sahnesi tiyatro olarak kullanılmalı; bir zamanlar Atatürk Orman Çiftliği olan başkentin mirası yine halkın malı haline dönüştürülmelidir.
Türk sanatçılarının ve Türkçe eserlerin yurt dışında daha çok sanatsevere ulaşmasının da kolaylaştırıcısı devlet olmalıdır.