Oğuzhan Uğur’un sunduğu Mevzular Açık Mikrofon programına konuk olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu, kültür sanat alanında örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekti. Tiyatrolara devlet desteğiyle ilgili yasada yapılan değişikliğin şirketlerin de tiyatro fonundan yararlanmasına olanak sağladığını söyleyen Mengüllüoğlu, Kurak Günler’e verilen desteğin, filmin ‘Türk aile yapısına uygun bulunmadığı için faiziyle geri çekildiğini’ ifade etti. Barış Atay Mengüllüoğlu’nun programda kendisine yöneltilen soruya verdiği yanıt şöyle:
Sanata ve sanatçıya düşman olunan bir zaman dilimindeyiz. 508 tane kapanan tiyatro, en eski sinema salonu olan Emek Sineması’nın kapanması, en son da LGBTİ iddiaları sebebiyle ödeneğin faiziyle geri istendiği, dokuz ödül alan Kurak Günler filmi ve daha sayamadığım birçok sanata ve sanatçıya karşı yapılmış haksız olaylar. Sizin eski bir oyuncu ve şu anda da tiyatrocu olarak fikrinizi ve partinizin bu olaylar hakkındaki tutumunu merak ediyorum. Ola ki bir seçilme durumunda partinizin ve sizin yapacağı hamleler ne olur?
“Bunun için siyasete ya da politikaya milletvekili olarak devam etmemin ya da tekrar seçilmemin hiç gereği yok. Ben dört buçuk yıl önce milletvekili değildim zaten.
Türkiye’de özellikle 2010 sonrası gittikçe hızlı bir biçimde politize olan ve kutuplaştırılan toplum içerisinde kendi mesleğini yapmakta zorlanan oyunculardan da bir tanesiyim. Ben 2013 yılından bu yana televizyonda hiç iş bulamadım. 2016’dan sonra oynadığım tiyatro oyununu iki sezon oynadıktan sonra, oyunum, Türkiye’nin her yerinde, fiilen yasaklandı. Benim Ankara’ya girişim yasaklandı. Nasıl yasakladı gibi bakıyorsunuz ama baya yani sergi, sinema filmi gösterimi, söyleşi, konferans, tiyatro oyunu… Herhangi bir etkinlik nedeniyle Ankara’ya girişi yasaklanmıştır diye valilik kararı var, Sadece Diktatör oyunu nedeniyle. Mahkeme kararı var arkadaşlar, oyunun adı Sadece Diktatör.
Oyunu izlemediklerinden eminim. İzleseler, gelip görseler hatırlarım. Bu arada oyunun neden iki sezon sonra yasaklandığını da söyleyeyim. İki sezon çok fazla yurt dışı turnesi yaptım hocam. Üçüncü sezonunda Türkiye’de birçok yerde turne yapmaya başladım. Daha Türkiye’de hakkaniyetli bir turneye başladığımızın dördüncü oyunu Artvin’de, İl Özel İdaresi tarafından yasaklandı ki yasaklama hakkı yok kanunen. Bununla ilgili mahkemeye başvurduk, mahkeme durdurma kararı verdi. İçişleri Bakanlığı’ndan valiliğe genelge gönderildi, yasaklandı. Ondan hemen sonraki Muğla oyunu, Eskişehir ve Ankara oyunları sırayla yasaklanmaya başladı ve biz o oyunu oynayamadık.
Şimdi bu çok şaşırtıcı bir şey mi? Hayır. Benden önce Genco Erkal’ın oyunu yasaklandı, Taner Barlas’la Rutkay Aziz’in oyunu yasaklandı, Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nun oyuncuları yasaklandı. Bu böyle bir silsile halinde devam ediyor. Bunun sebebi ne? Fahrettin Altun’un ‘Kültürel hegemonyaya hâlâ sahip olamadık’ diye bir açıklaması var, ‘Kültürel iktidar bizde değil’ diye. Ben bu konuda Fahrettin Altun’dan biraz farklı düşünüyorum. Ne yazık ki Türkiye’de kültür değişti. Sanatsal üretimler neredeyse sıfıra indirildi. Bunun ekonomik sebepleri de var, bunun siyasi sebepleri daha fazla.
Bunlar ışığında elbette ki yapmak istediğimiz şeyler var ama sürekli birilerini suçlamakla yapabileceğimiz bir şey değil bu, onu da net olarak söyleyeyim. Türkiye’de oyuncuların, yönetmenlerin, sanatla hemhal, bu işi meslek olarak yapan insanların birlikteliğiyle ilgili de sorunlar var. Bugün Türkiye’de özellikle oyunculuk piyasasının yarattığı ekonomik gücün insanlar üzerindeki etkisi, kendi mesleklerini yapmak konusundaki azmin çok üstünde. Herkes, ama yaşam gailesi konusunda ama siyasi bir mücadeleyi vermek konusundaki tereddütleri açısından, ne sebeple olursa olsun, bunu organize, örgütlü bir biçimde yapmak konusunda ne yazık ki geri duruyor. Doğal olarak da alınan kararları geriye dönük düzeltme şansımız olamayabiliyor.
Bununla ilgili kanun tekliflerimiz de var. Tiyatro gruplarına verilen fonların hakkaniyetli dağıtılması, üretim esaslı dağıtılması, sinema filmlerine verilen Kültür Bakanlığı desteklerinin bir performans skalasından geçmesi değil ama sonuç itibarıyla siz bu fonları niçin veriyorsunuz? Bir başarı kazanması için veriyorsunuz. Ben size şöyle bir örnek vereyim, belki bileniniz vardır bilmeyeniniz vardı. Arkadaşlar tiyatro oyunu desteklerinde, destek verilen tiyatrolardan yaklaşık yarısının inşaat şirketi olduğunu biliyor musunuz? İlk defa duydunuz değil mi? Çünkü AKP Kültür ve Turizm Bakanlığı, tiyatro destek fonlarıyla ilgili yasada değişiklikler yaptı. Eskiden tiyatro oyunu çıkartmanız ve bunu on defa temsil etmeniz gerekiyordu, o parayı aldıktan sonra. Bu nedir? Performanstır. Evet, ben bir tiyatro oyunu koydum ve bak on defa da oynadım, böyle bir oyun var. AKP bunu değiştirdi, ‘Oyunu oynamanıza gerek yok’ dedi. Yani ben gittim, ‘Barış Atay’ın hayatı’ diye bir tiyatro oyunu verdim. Beni de sevdiklerini düşünün, hayal edin, hayal kurmak güzeldir. Oyunu verdim ve bana destek verdiler 50-60 bin, neyse. Zaman geçti, ‘E oyun nerede?’ diye soran yok. Aldım gittim parayı bitti, bu kadar. O yüzden de ben inşaat, müteahhit bilmem ne şirketinin yanına bir tane de sinema, tiyatro yapımcılığı başlığı ekledim diyelim, tiyatro grubu sayılıyorsun.
Sinema filmleriyle ilgili, Kurak Günler filmiyle ilgili –bu önemli- olarak da onunla ilgili yasa değişikliğinde şöyle bir madde eklediler: Türk aile yapısına ve örf, adetlere uygun filmler yapmak. Yani sinema filmi yapacağız, orada bakan ve birkaç tane bürokratın kafasında çizdiği Türk aile yapısına uygunluk varsa o filmde, destek verebilirler.
Emin Alper’in filmine destek niye çekildi, biliyor musunuz? Karakterlerden ikisi LGBTİ olabilir diye, olma ihtimali, öyle bir algı oluşması üzerinden. Ve dediler ki ‘Senaryoda bu yoktu.’ Senaryoyu yazmış ve ondan sonra da çekmiş. Sen diyorsun ki ‘Burada, senaryoda yok.’ Neye göre yok, aynısı. ‘Ben öyle algıladım’ diyor.”
#Ak Parti#AKP#Barış Atay#Emin Alper#Kurak Günler#Mevzular Açık Mikrofon#Oğuzhan Uğur#TİP#Tiyatro#Türkiye İşçi Partisi