İstanbul Planlama Ajansı, İstanbul’daki ev kadınlarının sosyo-ekonomik durumlarını inceleyen rapordan bazı sonuçlar yayımladı. “Refah, Çalışma ve Sosyal Güvence”, “Bakım, Ev İçi Sorumluluklar ve Gündelik Hayat”, “Toplumsal ve Kamusal Yaşama Katılım” ve “Hayaller, Beklentiler ve Kaygılar” başlıklı bölümlerden oluştuğu aktarılan raporun yayımlanan sonuçlarına göre, ev kadınlarının en az yöneldiği ‘sosyalleşme pratikleri’ konser, sinema, tiyatro ve eğlence mekânlarına gitmek. Görüşülen kadınların yalnızca yüzde 6’sı eğlence mekânlarına giderken, konsere gidenlerin oranı yüzde 5’te, sinemaya gidenlerinki yüzde 12’de kaldı.
Üniversite mezunu ev kadınlarının yüzde 55’i arkadaşlarıyla dışarıda/kafede buluştuğunu ifade ederken, bu oran lise mezunlarında yüzde 41’e, lise düzeyinin altında eğitime sahip kadınlarda yüzde 18’e düşüyor. Sinema, tiyatro, konser ve eğlence mekanlarına gitmek de üniversite mezunu ev kadınlarının daha fazla benimsediği sosyalleşme pratikleri olarak öne çıkıyor. Ev kadınlarının sıklıkla yaptığı faaliyetlerin başında yüzde 51 oranla “parka gitmek” geliyor. Ancak bu park, kadınların genellikle çocuklarla birlikte gittiği oyun parkı. Arkadaşlarla ev gezmesi yüzde 42, akraba ziyaretleri yüzde 41, AVM’ler yüzde 40, piknikler yüzde 38 oranla tercih ediyor. Arkadaşlarıyla dışarıda / kafede oturduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 27’de kalıyor.
Araştırmaya göre ayrıca, kadınların yarısından fazlası (yüzde 54) henüz yaşadıkları yere göre İstanbul’un diğer yakasını görmemiş. Kadınların yüzde 34’ü tatil yapmadıklarını, yüzde 48’i ise tatilini memleketinde geçirdiğini belirtmiş. Kadınların sadece yüzde 16’sı tatil beldelerine gidebiliyor.
Ekonomik özgürlükten yoksunluk
2 bin üzerinde ev kadınıyla yüz yüze gerçekleştirilen araştırmada, “Geçtiğimiz ay geçinebildiniz mi?” sorusu sorulduğunda, kadınların yüzde 55’i “Kıt kanaat” geçinebildiğini, yüzde 13’ü “pek geçinemediğini”, 23’üyse en temel bazı ödemeleri bile yapamadığını belirtti.
Çalışma hayatlarıyla ilgili konularda, her iki ev kadınından birinin daha önce hiç ücretli çalışma deneyimi olmadığı ortaya çıktı. Rapora göre ev kadınlarının yüzde 35’inin ücretli çalışma deneyimi olsa da yüzde 30’u doğumdan sonra, yüzde 27’si ise evlilikten sonra işi bırakmış. Kısacası, evlilik ve annelik neredeyse her üç kadından birini iş hayatından uzaklaştırarak ev kadını yapmış.
18-29 yaş arasındaki ev kadınlarının yüzde 36’sı her türlü ihtiyacı için harçlık alırken, 60 yaş ve üzeri kadınlarda bu oran yüzde 16’ya düşüyor. Bu noktada, eşi vefat etmiş kadınların yararlanabildiği “dul maaşı”, vefat eden eşlerden kalan emekli maaşları ve yaşlılık aylığı gibi düzenli gelir sayılabilecek sosyal hakların 60 yaş üstü kadınların ekonomik bağımlılığını görece azalttığı anlaşılıyor.
Evin yükü kadınlarda
Araştırmada, beş ev kadınından birinin 18 yaşından önce evlendiği sonucuna da ulaşıldı. Genç kadınlarda erken evlilik oranı belirgin şekilde düşerken eğitim düzeyi artıyor. Rapora göre, evli kadınlar genellikle çekirdek aile hâlinde yaşadıkları için çocuk bakım yükü ile baş etmede hane içerisinde daha yalnız.
Açıklanan verilere göre, ev kadınları yaşadıkları hanelerde orantısız bir şekilde ev içi sorumluluk üstleniyor. Çocuklara bakma oranı kadınlarda yüzde 71’ken eşlerinin çocuk baktığını söyleyen kadınların oranı yüzde 13’te kalıyor. Sosyoekonomik düzeyi görece düşük hanelerde çocuklara sadece kadınların bakma oranı yüzde 90’ken, hane refahı arttıkça bu oranın düştüğü görülüyor.
Çocukların dersleri ile ilgilenmek de yine kadınların işi kabul ediliyor. Kadınların ödevlerle ilgilenme oranı erkeklerin tam 5,5 katı. Kadınların yüzde 61’i ev işlerini sadece kendi yaparken, eşinin de ev işi yaptığını belirtenlerin oranı yüzde 19. Kadınların yalnızca yüzde 35’i ev işlerinde kendilerine “yardım eden” biri/birileri olduğunu belirtiyor. Her koşulda, ev işlerinin esas yüklenicisi evdeki eş/anne statüsündeki ev kadınları ve diğerleri ancak “yardım eden” konumundalar.
Hanede bakıma muhtaç biri olduğunda, ev kadınları yüzde 66 oranla bu kişinin bakımını tek başlarına üstleniyorlar. Boşanmış kadınların ise hasta ve yaşlı bakımını daha fazla üstlendiği görülüyor. Bu durumun boşandıktan sonra kadınların geri dönmek zorunda kaldığı aile evlerinde yaşlı ebeveynlerin bulunmasından kaynaklandığı söylenebilir. Yine de, kadınların gelir seviyesi arttıkça yaşlı ve hasta bakımında sorumluluk alma oranları da düşüyor.
Sosyal güvenceden yoksunluk
Boşanmış kadınlar, sosyal güvence bakımından evli kadınlara ve eşi vefat etmiş kadınlara kıyasla daha kırılgan. Boşanmış kadınlarda sigortalı olmayanların oranı yüzde 22’ken, evli kadınlarda bu oran yüzde 19’a, eşi vefat etmiş kadınlardaysa yüzde 13’e düşüyor. Sosyal güvenceye sahip kadınların yüzde 73’ünün eşi üzerinden, yüzde 11’ininse işinden dolayı sigortalı olması ise oldukça çarpıcı bir bulgu. Ev kadınlarının sosyal güvenceye erişimi büyük oranda eşlerinin işgücü piyasasındaki statüsüne bağlı. Evli kadınların yüzde 77’si, eşi vefat etmiş kadınların ise yüzde 61’i eşi üzerinden sigortalı. İşinden dolayı sigortalanma yüzde 25 oranla en fazla boşanmış kadınlarda görülüyor. Dolayısıyla, emekli ev kadınları içerisindeki sosyal güvenceye ulaşmam şansı olmuş en kalabalık grubun boşanmış kadınlar olduğunu söylemek mümkün.
Raporda yer aldığı belirtilen “Hayaller, Beklentiler ve Kaygılar” bölümünün sonuçları açıklanmadı.
#ekonomik özgürlük#ev işi emek#Ev kadınları#Kültürel haklar#Yoksunluk