Gelecek Partisi programı ‘İnsan: Siyasetin Öznesi ve Odağı’ bölümüyle başlıyor ve ‘Temel Hak ve Özgürlükler: İnsan Onurunun Teminatı’ başlığında “Can ve mal güvenliğini, inanç ve ifade özgürlüğünü, örgütlenme, eleştiri ve protesto özgürlüğünü tam anlamıyla sağlayan bir hukuk düzeninin” hedeflendiği açıklanıyor:
“Son derece zengin bir kültür harmanını bünyesinde barındıran ülkemizde yaşayan her kültür, dil, inanç ve gelenek milletimizin ortak mirası olarak saygıdeğerdir. Bu kültürel değerleri yok saymak, tahkir ve tezyif etmek ve her ne surette olursa olsun dışlamak bir insan hakları ihlalidir. Tüm kültürel kimliklerin kültürel miraslarını koruma ve kültürlerini geliştirme haklarını temel bir insan hakkı olarak görüyor ve devletçe desteklenmesini savunuyoruz.”
Anadilinde eğitimin ‘vatana aidiyet bilincini güçlendireceği’ söyleniyor: “Bu bağlamda tüm demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi ana dilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımının vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendireceğine, toplumsal barış ve dayanışmamızı tahkim edeceğine inanıyoruz. Bunu ayrıca uzun tarihi süreçlerde Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’daki akraba topluluklar ile aramıza girmiş kültürel bariyerleri aşmamızı sağlayacak stratejik bir unsur olarak değerlendiriyoruz”
Aynı bölümde laikliğe bakış açıklanıyor ve ‘dini ya da seküler hiçbir yapının devlet içinde ayrıcalıklı konum elde etmesine müsade edilmeyeceği’ ifade ediliyor: “Devletin, bütün dini/mezhebi/felsefi anlayışlara ve topluluklara aynı mesafede ve eşit yaklaşımı gözetilecektir. Bu çerçevede temel ilkemiz özgürlükçü laiklik ve çoğulcu din anlayışıdır.”
Alevilerle birlikte, gayrimüslimler için ‘eşit yurttaşlık’ vaat ediliyor. Ancak programda, dini inanç taşımayanların hak ve özgürlüklerine yer verilmiyor: “Alevi yurttaşlarımızın inanç ve öğreti temelli taleplerini karşılamak üzere, geleneksel Mürşid, Pir ve Dede ocakları esas alınarak ve modern Alevi örgütlerinin talepleri göz önünde bulundurularak cem evlerine hukuki statü tanınacak, eğitim ve istihdama yönelik taleplerine eşit yurttaşlık hakkı ve demokratik uzlaşı temelinde çözüm bulunacaktır.”
“Gayrimüslim vatandaşlarımızın talep ve sorunları eşit vatandaşlık ve din ve vicdan özgürlüğü ilkeleri temelinde çözülecek, herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmalarını engellemeye yönelik güçlü bir siyasi irade sergilenecek ve gerekli hukuki düzenlemeler yapılacaktır.”
Temel hakların uygulanmasını için anayasanın ‘baştan aşağı değişmesi’ gerektiği ve yasaların uygulanmasını sağlayacak ortamın tesis edileceğini söyleniyor: “İnsan haklarının toplumun tüm kesimlerince sahiplenilmesini, herkes tarafından korunmasını ve bir insan hakları kültürünün oluşup yerleşmesini sağlayacağız.”
Devamında ifade özgürlüğüne vurgu yapılıyor ve uluslararası sözleşmeler hatırlatılıyor: “Ülkemizde ifade hürriyetinin bu içtihatlara uygun olarak tanınması, aynı zamanda bu hürriyetten mülhem olan bilim ve sanat hürriyeti, basın hürriyeti, toplanma hürriyeti gibi hürriyetleri de bugün olduğundan daha güvenceli hale getirecektir.”
‘YÖK kaldırılacak’
‘Eğitim: Zihni Varoluş’ bölümünde yeniden düşünce özgürlüğüne değinilmekte: “Özgür düşüncenin önündeki tüm korkular ve tabular yıkılacaktır. Okullar, eleştirel fikirlerin rahatlıkla dile getirildiği ve tartışıldığı mekânlar olacaktır. Demokratik, çoğulcu ve farklılıkları zenginlik olarak gören bir eğitim sistemi inşa edilecektir.”
Gelecek Partisi programında ‘farklılıklar zenginliğimizdir’ deniliyor: “Eğitimde evrensel değerleri ve insan haklarını merkeze alan, farklılıkları bir zenginlik olarak gören, tek tipçi değil, çoğulcu bir yaklaşımı benimseyerek tüm kesimleri kucaklayan demokratik bir yaklaşım benimsenecektir. Bu çerçevede, tüm öğretim programları ve ders kitapları, evrensel değerler ve insan haklarını esas alan bir yaklaşımla güncellenecektir.”
“Cinsiyeti, etnik kimliği, inancı ve sosyokültürel arka planı ne olursa olsun her bir bireyin nitelikli eğitime erişimini sağlama hedefiyle yola çıkıyoruz. Hiçbir bireyi dışlamayan ve herkese kaliteli eğitim sunmayı hedefleyen kapsayıcı eğitim anlayışını esas alıyoruz.”
Yükseköğretim Kurumu’nun kayıtsız şartsız kaldırılması ve üniversitelerin özerk olacağı vaat ediliyor.
‘Evrenselliğe açık milli birikim’
Parti programında kültür politikalarının açıklandığı ‘Kültür ve Sanat: Estetik Varoluş’ başlıklı bölümün tamamını, programda yazıldığı haliyle aktarıyoruz:
Her toplumu inşa ve idâme eden alanlar vardır. Kültür, eğitim ile beraber insanı inşa eden bir alandır. Bu yüzden ikincil değil birincil önemde ele alınması ve insan hakları ve onurunun genel çerçevesi içinde değerlendirilmesi gerekir.
Kültür ve sanat, doğru politikalar uygulandığında, bir ülkenin sahip olduğu en önemli yumuşak ve akıllı güç unsurlarının başında gelmektedir. Bu çerçevede, kendi kültürümüzü en iyi şekilde öğrenmek ve küreselleşmiş dünyada diğer kültürleri yakından tanımak gerekmektedir.
Kültür ve sanat alanında son yıllarda özellikle altyapı anlamında gelişmeler kaydedilmiştir. Ancak diğer pek çok sosyal sektörde olduğu gibi yüksek maliyetli altyapı yatırımlarına öncelik verilmiş, sahip olduğumuz eşsiz kültürümüzün öncelikle kendi toplumumuz tarafından öğrenilmesi, benimsenmesi, ortak kültürel havzalarda kalıcı proje ve programların geliştirilmesi ve tanıtımı noktasında somut bir ilerleme kaydedilememiştir. Oysa insan inşâsı hedefi olmaksızın bina inşaatı yapmanın anlamı yoktur. Kültür alanındaki bu büyük sorunun sebebi insana, değerlerine, birikimine değer verilmemesi, ilgisizlik, saygısızlık ve ayrımcılıktır.
Kültür ve sanatın siyasi önem sıralamasında arkalara atılması, doğrudan ilgili olduğu eğitim yerine sürekli turizm ile ilişkilendirilmesi bunun net bir göstergesidir.
İlişki içerisinde bulunduğu kültür havzaları ile devamlı etkileşimde bulunarak kendini yenileyen ve eşsiz bir müktesebatı barındıran kültürümüz maalesef genç kuşaklara yeterince aktarılamamaktadır.
Partimiz kültür ve sanatı, toplumumuzun zengin kimliğinin ve güçlü birikiminin simgesi olarak görür. Kendi kültürümüze önem verirken dünyaya açık bir perspektifi benimser. Dolayısıyla kültürdeki temel ilkemiz, evrenselliğe açık millî birikim anlayışıdır. Dünü bugün, bugünü gelecek ile kendi güzelliklerimizi dünya, dünyadaki güzellikleri de kendi değerlerimiz ile harmanlayacak bilinçli, birikimli, açık ve komplekssiz bir kültür ve sanat anlayışına sahibiz.
Bu hedef ve vizyon çerçevesinde kültürel üretime yönelik sektörlerin sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştirebilmelerine imkân veren alt yapı ve mekanizmaları oluşturmak suretiyle kültür ve sanatın ülke ekonomisine katkısına yönelik bakış açısını verimlilik ve katma değer ekseninde geliştireceğiz.
Özellikle kamu otoritesinin desteklediği kültür-sanat faaliyetlerinin, sanatı ve sanatçıyı tahakküm altına alan değil, ufkunu açan, vizyon katan ve özgür sanat bağlamında cesaretlendiren bir bakışla desteklenmesini sanat üretimi için kaçınılmaz görüyoruz.
Sanatın geliştirilmesi için, devletin sanatçıyı zengin eden değil mamur eden teşviklerinin ön plana çıkarılması ve özgür, kendi kendini ayakta tutan bir ekosistemin oluşturulmasını hedefliyoruz.
‘Aile kutsal, LGBTİ+’lar yok’
‘Aile: Toplumsal Hayatın Temel Taşı’ başlığında ailenin kutsal olduğu ifade ediliyor: “Kadın, erkek ve çocuklar arasında sorumluluk alınan, demokratik ilişkiye dayanan aile modelini önemsiyor ve teşvik ediyoruz. Ailenin kutsallığını her bir üyesine mutlu ve huzurlu bir yaşam alanı sağlamasında görüyoruz.”
‘Kadın: Demokratik ve Müreffeh Bir Toplumun Öznesi’ başlığında cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele edileceği söylenmekte. Ne var ki programda LGBTİ+’lar anılmıyor: “Kadınların, doğumdan ölüme değin ırk, dil, inanç, sınıf temelli ayrımcılıklar ile birlikte cinsiyet ayrımcılığına karşı da herhangi bir şarta bağlı olmaksızın eşit haklara sahip olması demokrasinin gereğidir.”
Spor, sanat, e-spor ve medya üretimi gibi konularda yetenekli çocukların destekleneceği belirtilirken, gençlerle ilgili bölümde geleneksel değerlerden ve ahlaktan söz ediliyor: “Gençlerimizin birikimli, düşünen, sorgulayan, evrensel değerleri ve geleneklerimizi içselleştirmiş, farklılıklara saygılı, şiddet ve ayrışmaya karşı ahlaki bir duruş sergileyen, modern dünyanın bilgisine hâkim bireyler olmasını arzuluyoruz.”
‘Çevre, bir sektör değildir’
İkinci ana bölüm ‘Mekan Düzeni: Çevre ve Şehirlik’ başlığını taşıyor. Çevre, kültür politikaları içinde ele alınmakta: “Doğal yaşam çevreleri bir sektör değildir. Bilakis her türlü iktisadi, sosyal, kültürel politika ve yatırımın temel parametresidir. Türkiye’nin iklim ve çevre politikası içinde yer aldığı iklim kuşağı, zengin doğal kaynakları, flora ve faunası dikkate alınarak çok boyutlu bir yaklaşımla geliştirilmelidir.”
Aynı bölümde, şehirciliğe bakış açıklanırken, kültürel mirasın korunacağı vaat ediliyor: “Somut ve somut olmayan kültürel mirasın tespiti, korunması ve günümüz kentleşmesi ile etkileşime geçecek şekilde yeniden işlevlendirilmesi ve hayatiyet kazanması öncelikli olarak ele alınacaktır. Şehirlerimizin kültürel mirasını kentsel gelişme ile doğrudan irtibatlandıracak ve koruyarak kullanma anlayışını yaygınlaştıracak politikalar geliştirilecektir.”
‘Hukuk Düzeni: Adaletin Teminatı’ başlıklı bölümde, herkesin hukuk önünde eşit olacağı şu sözlerle açıklanıyor: “Hukuk anlayışımız; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, din, mezhep ve benzeri saiklerle ayrım gözetilmeksizin herkesi kanun önünde eşit kabul etmek ve her türlü ayrımcılıkla, ötekileştirmeyle ve düşmanlaştırmayla mücadele etmektir.”
Turizm ‘Güzelliğin Üretim ve Refaha Yansıması’ başlığında ele alınıyor: “Küresel turizm politikalarının odağında turizm yatırım ve politikalarının çevre dostu, çevresel kaynaklara duyarlı ve çeşitlendirilmiş bir şekilde geliştirilmesi ve uygulanması yer almaktadır. Bu çerçevede, Turizm Strateji ve Eylem Planları çıkarılarak ülkemizin potansiyeli ve kıyaslamalı rekabet üstünlükleri belirlenecek, kültür/inanç, sağlık, kültür/kongre turizm türlerine ağırlık verilecek, tanıtım ve etkin pazarlanma yöntemleriyle ülkemiz tur operatörlerinin destinasyonu içine dâhil edilerek cazip bir merkez haline getirilecek, Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de kurvaziyer limanları inşa edilecek ve bu büyük pazardaki ülke payımız artırılacaktır.”
Programda dış ilişkilere ayrılan bölümde ‘Küresel Yönetişimde Aktif Katkı: Siyasi, Ekonomik ve Kültürel Yeniden Yapılanma” başlıklı bir bölüm bulunuyor. Burada Türkiye’nin çevresi için ‘edilgen değil, etken bir özne olacağı’ ifade ediliyor: “Uluslararası siyasi, ekonomik ve kültürel düzenin büyük sarsıntılar geçirdiği bir dönemde ülkemiz sahip olduğu zengin kültür mirası, eşsiz jeopolitik konumu ve iyi yetişmiş dinamik insan unsuruyla fark oluşturabilecek bir potansiyele sahiptir. Partimiz etkin dış politika anlayışımız ile ülkemizin küresel ve bölgesel ölçekli yeni düzen kurma çabalarına aktif katkı sağlayacağına ve uluslararası sistemin edilgen nesnesi değil etken öznesi olacağına inanmaktadır.”