İthaki Yayınları çalışanları, “küçülme operasyonuna gidildiği” gerekçesiyle yayınevinde çalışan 2 kişinin işine son verildiğini ve işten çıkarmaların devam edeceğini açıkladı. Umut-Sen’e konuşan çalışanlar, yayınevinin kıdem tazminatı hakkı olan eski çalışanları ise istifa etmeye zorladıklarını bildirerek, ”Her hareketleriyle gözdağı veriyorlar” ifadelerini kullandı. Yapılan açıklamada, birçok çalışanın asgari ücret düzeyinde maaşlarla çalıştıkları da belirtildi.
Küçülme gerekçesini öne süren patron Ünal Koçak’ın sahibi olduğu Penguen Kitabevi ise geçen günlerde 26. şubesini açtı.
İthaki Yayınları çalışanlarının Umut-Sen’e yaptıkları açıklama şu şekilde:
“Temmuz sonlarında, İthaki’nin yayın yönetmeni olan arkadaşımız, yayınevi çalışanlarına ikinci altı ayda (yani asgari ücret görüşmeleri sonrasında) ekonomik koşulların yol açtığı mağduriyetleri dengeleyecek bir zam yapılmasını istedi ve patron Ünal Koçak’la görüştü. Zaten birçoğumuz asgari ücret düzeyinde ve diğer sektörlere nazaran oldukça düşük rakamlara çalışıyorduk. Hatta asgari ücret zammı sonrasında maaşı asgarinin altında kalanlar olmuştu. Yayın yönetmeniyle patron arasında geçen bu görüşmede bir sonuca varılamadı ve biz de ağustos başında yatırılacak maaşlarımızı beklemeye başladık.
Ağustos başında zamlı (ama yine bizim taleplerimizin ve piyasa koşullarının oldukça gerisinde kalan) maaşlarımız hesaplarımıza yatırıldı. Pek memnun olmadık ama yapacak bir şey yoktu. Temmuz başından beri evlerden çalışıyorduk ve ağustos ayında da bu şekilde devam edeceğimiz iletilmişti. Fakat, sanırım zamlı maaşların yatırıldığı gün (yani 8 Ağustos’ta) şirketin İnsan Kaynakları bölümünden, yayın yönetmenimizi de incitecek ve zan altında bırakacak bir dille, hepimize bir toplu mail gönderilerek ‘evden çalıştığımızın tespit edildiği, bunun yayın yönetmenimizin kendi başına aldığı bir karar olduğu ve yönetime haber verilmediği, 17 Ağustos sabahı herkesin mutlaka ofiste olması gerektiği, olmayanlar hakkında tutanak tutulacağı’nı belirten bir mail aldık. Dahası, mesai bitiş saatimiz de 18:00’dan 18:30’a uzatılmıştı. Bu maile dair bir şey söylemem gerekiyor çünkü hem bizi hem de eski genel yayın yönetmenimizi yalancı durumuna düşürüyor. Uzaktan çalışma kararı, tabii ki de genel müdürün ve dolayısıyla patronun bilgisi dahilinde alınmış bir karardı. Neyse, hemen hemen hiçbirimizin şimdiye dek muhatap olmadığı İnsan Kaynakları’ndan böyle ani ve tehdit edici bir email alınca, hepimizi afallayıp korktuk.
‘Yayın yönetmenimiz istifa ettirildi’
Bunun ardından, yayın yönetmenimiz istifa ederek hepimize bir veda mesajı gönderdi. Tabii burada istifa etti değil de ettirildi desek daha doğru olur, çünkü topluca gönderilen o mail ve mailde doğruca yayın yönetmenimize yöneltilen suçlayıcı tavır, yenilir yutulur cinsten değildi. Asıl sorun bizim haklarımızken, neredeyse kafasına göre ofise gitmeyen insanlar gibi lanse edilmiştik.
Bu arada, İstanbul’daki konut fiyatlarının anormal seviyelere ulaşmasıyla, farklı birimlerde çalışan arkadaşlarımız başka şehirlere taşınmıştı ve yönetim de bundan haberdardı. Yıllardır uzaktan çalışanlar olduğu gibi yakın zamanda yönetimin onayıyla evini başka bir şehre taşıyıp uzaktan çalışmaya geçmiş arkadaşlarımız da vardı. Yani bir sürü insan buna güvenerek düzenini değiştirdi. Şehirden gitmek zorunda kalma nedenleri de zaten aldığımız paralarla İstanbul’da geçinmenin imkansız olmasıydı. Bu sözünü ettiğim maille işte bu arkadaşlarımız da tüm düzenlerini bozup tekrar İstanbul’da çalışmaya zorlanmış oluyordu. Bu nedenle şehir dışında çalışan iki arkadaşımız istifa etti, daha doğrusu onlar da yayın yönetmeni gibi istifa etmeye mecbur bırakıldı. Hâlâ da şehir dışında yaşadığı için bu sürecin bir şekilde çözülmesini beklerken, işten atılmamak için yıllık izinlerini kullanan arkadaşlarımız var.
17 Ağustos sabahı, mailde bizden istedikleri gibi İstanbul, Kadıköy’deki yayınevi binasına geldik. Hemen herkes bize bir açıklama yapılır, yayın yönetmenimizin istifasının ardından işlerin nasıl yürütüleceği konusunda en azından geçici bir çözüm sunulur diye düşünüyordu. Yayın yönetmeni yayıncılık için önemli bir konum, işleri kim toparlayacak, neyi kime soracağız vs… Haliyle patronun ya da en azından bir yöneticinin bizlerle konuşarak sorularımıza yanıt vereceğini düşünüyorduk. Fakat patron bir yana, yetkili hiç kimse yayınevine uğramadı. Büyük bir huzursuzluk içinde beklemeye başladık. Ortada bir muhatap olmaması söylentileri de çoğalttı. Patron şöyle sinirliymiş, şunu şunu yapacakmış gibi dedikodular, duyumlar gelmeye başlamıştı.
‘Kendimizi değersiz hissetmemize yol açtılar’
Biz ne yapacağımızı bilmez ve panik halde beklerken, bu sefer 22 Ağustos’ta, İK’dan ikinci bir mail geldi: Kadıköy’deki İthaki Yayınevi binasının boşaltılacağı, 18 Eylül’den itibaren tüm yayınevi çalışanlarının İçerenköy Penguen kitabevinin bulunduğu ana merkezde çalışmaya başlayacağı söyleniyor ve taşınma hazırlıklarını tamamlamamız ‘önemle’ rica ediliyordu. Çalıştığımız, benimsediğimiz, düzenine ayak uydurduğumuz bir ofisten, 10-12 kilometre uzaktaki başka bir yere taşınacağımız kararına ne hikmetse şimdi varmışlardı. Daha önce buna dair en ufak bir konuşma, bilgilendirme olmamıştı. Mailin dilindeki ton da hesaba katıldığında, bunun yeni ‘sopa’ olduğunu tabii ki anlamıştık. Bunun ardından da ne İK’dan biri, ne patron, ne genel müdür karşımıza çıkmış, hiçbiri bizimle yüz yüze konuşmaya tenezzül etmemişti. Şoke olmuştuk. Herkesi (yukarıda bahsettiğim şehir dışı /uzaktan çalışma kararına rağmen) aniden ofise çağırdılar, hiçbirimize işlerimizle ilgili bir yol haritası çizmediler, sorularımızı yanıtsız bıraktılar. Kendimizi değersiz hissetmemize yol açtıkları yetmediği gibi aniden 10-12 kilometre ötedeki bambaşka bir işyerinde çalışmaya zorladılar, tüm bunlar çok kısa süre içinde oldu. İstanbul’un ulaşım sorunları, barınma sorunu yüzünden şehrin ancak belli merkezlerine rahat ulaşabilecek semtlerine taşınmış arkadaşlarımız, trafik gibi şeyler düşünüldüğünde bunun ne demek olduğu gayet açıktı. Bir de yol masrafı var… Yol masrafları iyice artacak olan çalışanlar için bu konuda bir girişimleri, servis ya da yol ücreti yardımı gibi bir şey düşünüp düşünmediklerini sorduğumuzda İK’dan tahmin edeceğiniz üzere yine kısa bir hayır cevabı aldık.
Nihayet 23 Ağustos’ta iki arkadaşımızı aradılar ve İçerenköy’e çağırdılar. Gelirken dizüstü bilgisayarlarını da yanlarında getirmelerini söylediler. 24 Ağustos’ta İçerenköy’e giden bu arkadaşlarımız ‘küçülme operasyonuna gidildiği’ söylenerek kovuldu ve henüz 2-3 ay önce kadroya geçtikleri için kıdem tazminatı da alamadılar. Bunun üzerine yayınevindeki huzursuzluk had safhaya ulaştı, hiçbirimiz yarın başımıza ne geleceğinden emin olamıyor ve her an aranmayı bekliyorduk. Zaten 25 Ağustos Cuma günü, yine kıdem tazminatına henüz hak kazanamamış üç arkadaşımız, aynı gerekçelerle pazartesi günü İçerenköy’e çağırıldı ve böylece onların da kovulacağı kesinleşti.
Anladığım kadarıyla kıdem tazminatı olanları istifaya zorluyorlar, her hareketleriyle gözdağı veriyorlar.”
İthaki Yayınları’ndan açıklama
İthaki Yayınları, konuya ilişkin açıklama yaparak, Umut-Sen’in haberini yalanladı.
Açıklama metninde, tazminatsız çıkarmalar yapıldığı iddiasının gerçek dışı olduğu ve hiç kimsenin tazminatsız işten çıkartılmadığı belirtilerek, “Bu süreçte belirlenen ara zam oranıyla çalışamayacağını bildiren bazı arkadaşlarımız olmuştur; buna mukabil bu arkadaşlarımızın sadece biri yayıneviyle yollarını ayırmayı tercih etmiştir” dendi.
“Karalama kampanyası” yapıldığı söylenen metinde, yayınevinin küçülmeye gittiği iddiasının da spekülasyondan ibaret olduğu ifade edildi.
Yapılan açıklamada, “İthaki Yayınları uyguladığı ücret politikası ve zam oranıyla yayın dünyasının diğer kurumlarından olumlu anlamda ayrışmaktadır” denilerek düşük ücret iddiaları yalanlandı.
Açıklamada ayrıca, çalışanların haklarına dönük istişare ve müzakere zemininin her zaman açık olduğu da dile getirildi.
İthaki Yayınları’nın açıklamasının tamamı şu şekilde:
“Umut-Sen haber sitesinde, 26 Ağustos 2023 tarihinde yayınlanan ve başka bazı haber sitelerinin de yer verdiği, “İthaki Yayınevi çalışanları: Tazminat hakkı olmayanlar işten atılıyor eskiler istifaya zorlanıyor” başlıklı, eksik/yanlış bilgilerle dolu röportaj-haber sonrasında İthaki Yayınları’na karşı sosyal medyada âdeta bir linç kampanyası başlatıldı. Öncelikle Umut-Sen’deki arkadaşların böyle bir haberi yaparken sürecin tarafı olarak bizden bilgi/görüş almamış olmasını habercilik etiği açısından son derece sorunlu ve kabul edilemez bulduğumuzu belirtmek istiyoruz.
Bu süreçte, belli bir noktaya kadar yayınevimize yönelik çeşitli suçlama ve iftiralara yine yayınevimizin ve çalışanlarımızın itibarını gözettiğimiz için cevap vermemeyi tercih ettik. Ama bu iftiralar öyle bir boyuta ulaştı ki art niyetli ve mesnetsiz suçlamalara karşı tüm gerçekleri açıklamak kaçınılmaz hale geldi. Okurlarımıza, dostlarımıza ve çalışanlarımıza açıklama yapmayı bir borç biliyoruz.
‘Sektörün gerisinde zamlar belirlendiği iddiası gerçek dışı’
Haberde sözü edilen; İthaki’de ücretlerin çok düşük olduğu, sektörün gerisinde zamlar belirlendiği iddiası gerçek dışıdır. Tam tersine İthaki Yayınları uyguladığı ücret politikası ve zam oranıyla yayın dünyasının diğer kurumlarından olumlu anlamda ayrışmaktadır. Geçen Temmuz ayında da asgari ücretin %34 oranında artırılması sonrası İthaki Yayınları ve Penguen Kitabevi çalışan ücretlerinin de %35 oranında artırılması kararı alındı. Ancak çalışma arkadaşlarımızın bir kısmı ara zam oranını yeterli bulmadıklarını, en az %45 zam yapılmazsa Ağustos başında ayrılacaklarını ifade ettiler. Yapılan görüşmede; bunun enflasyon farkını esas alan bir ara zam olduğu, esas zammın Ocak ayında belirleneceği (2023 başında %55 oranında zam yapıldığını da belirtmek isteriz), yayınevi dışında 26 mağazada çalışan 500 kişiye de aynı zammın yansıtılacağı düşünüldüğünde talep edilen ara zam oranının işletme maliyetleri açısından sürdürülebilir olmadığı söylendi ancak ortak bir nokta bulunamadı. Sonuç olarak Temmuz maaşları %35 zamlı olarak ödendi. Takip eden günlerde Genel Yayın Yönetmeni arkadaşımız bu koşullarda çalışamayacağını duyurdu.
Kültürel alana yatırımın “çılgınca” görüldüğü, ekonomik krizin giderek derinleştiği bir ülke ortamında, yayın faaliyetlerinin kitabevleriyle desteklenerek sürdürülebildiğini belirtmeliyiz. Bu yüzden çalışanlarımız arasında (yayınevi-kitabevi çalışanı, editör-satış personeli, temizlik personeli-büro elemanı vb.) ayrım yapmadan, ücret zammını eşit şekilde uygulamak konusunda hassas davrandığımızın bilinmesini isteriz.
Genel Yayın Yönetmeni’nin ayrıldığı bir tabloda, programlanan işleri ortaya koyabilmek, önümüzü görebilmek için tüm çalışanları bir araya toplamak zaruri hale geldi ve evden çalışma uygulaması sona erdirildi. (Bu noktada; pandemiyle birlikte çalışanlarımızın sağlık ve güvenliği için evden çalışma uygulaması başlatan ve uzun süredir bunu devam ettiren ilk yayınevi olduğumuzu belirtmekte fayda var.)
“Tazminatsız çıkarmalar yapıldığı” iddiası da gerçek dışıdır; hiç kimse tazminatsız işten çıkartılmamıştır. İthaki, tüm çalışanlarının haklarına saygılı bir yayınevidir. Bu süreçte belirlenen ara zam oranıyla çalışamayacağını bildiren bazı arkadaşlarımız olmuştur; buna mukabil bu arkadaşlarımızın sadece biri yayıneviyle yollarını ayırmayı tercih etmiştir. Sosyal medyaya yansıdığı gibi, insan kaynaklarımıza veya yönetimimize ayrılmak istediğini resmî olarak bildiren hiçbir çalışanımız olmamıştır. Bu tasarrufu kullanmak isteyen çalışma arkadaşlarımızın tüm haklarının verileceğini/ödeneceğini söylemeye bile gerek yoktur.
‘Mobbinge uğranacağı iddiasının hiçbir dayanağı yok’
Haberde vurgulanan bir nokta da “çalışanların zorla, yeni açılan İçerenköy Penguen binasına çağrıldığı” iddiasıdır. Muhasebeden dağıtıma, kurumsal iletişimden depo faaliyetine dek yürütülen çalışmalar Haziran ayında faaliyete geçen İçerenköy binasında toplanmıştır. Bu kurumsal bir karardır. Evden çalışmanın sonlandırıldığı, tüm çalışanların ofis düzenine geçeceği bir süreçte yayınevinin de aynı merkezde olmasının, çalışmaların senkronize yürütülmesi açısından son derece akılcı olduğu ortadadır. Kaldı ki çalışmaların hangi merkezde yürütüleceği her kurumun kendi takdirindedir. Röportaj-haberde sözü edilen “İçerenköy binasında ağır mobbinge uğranacağı” iddiasının ise hiçbir dayanağı yoktur. Aynı haberde vurgulanan “uzaklık-ulaşım sorunları” iddiasına gelirsek, metro/otobüs/minibüs duraklarının yanındaki İçerenköy Penguen binasının kime göre, nereye göre uzak olduğu değerlendirmesini sizlere bırakıyoruz.
Yine bu karalama kampanyası sırasında dile getirilen “İthaki’yi küçültüyorlar,” iddiası da iyi niyetli göremeyeceğimiz bir spekülasyondan ibarettir. Okurlarımızın, dostlarımızın ve çalışanlarımızın içi rahat olsun; İthaki’nin 1997’de başlayan yolculuğu yeni yapılanma süreciyle büyüyerek, güçlenerek devam edecek. Yeni kitabevleri açma çabamızın ardında yatan maddi-manevi riskleri ve sıkıntıları ise bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da omuzlamayı göze alıyoruz. İthaki Yayınları olarak sektörün bir kriz içinde olduğu, sıkıştığı, kitap yayınlamanın her geçen gün daha da zorlaştığı bir ülke ortamında, yayın faaliyetlerimizi kitabevleriyle destekleyerek nefes ve yaşam alanı açma çabasını sürdüreceğiz.
Son olarak belirtmek gerekir ki; çalışanlarımızın haklarına dönük istişare ve müzakere zemini her zaman açıktır.
Bizi de üzen bu süreçte dostça eleştirileri eksiklerimizi görmek konusunda açık yüreklilikle dinlediğimizi belirtmeliyiz ancak kişisel hakları zedeleyen, firma mahremiyetine zarar veren, yalan ve hakaret içeren açıklama ve haberler konusunda suç duyurusunda bulunacağımızın da bilinmesini isteriz.
Saygılarımızla duyururuz.”