Türkiye, 14 Mayıs seçimleri için sandığa gitmeye hazırlanırken, siyasilerin sosyal medya üzerinden yürüttükleri kampanyalar da devam ediyor. Bu sosyal medya kampanyalarının, seçmenin siyasi bakışını şekillendirmeye yönelik etkisinin sandığa nasıl yansıyacağı da merak ediliyor. Buna gelmeden geçmişe bakalım:
Sosyal medyanın ilk defa siyasete etkisinin olduğu düşünülen 2008’deki ABD seçimlerinde, Barack Obama sosyal medyayı o günün şartlarına göre en güçlü haliyle kullanmış, bu işe ciddi bir bütçe ayırmıştı ve uğraşının, seçmen üzerinde yüzde 8 civarında bir etki yarattığı düşünülüyor.
Seçim kampanyalarında sosyal medyanın kullanımının ikinci evresi ise 2012’de. Yine Obama tarafından, geçen dört yılda dijital dünyadaki değişimler de göz önünde bulundurularak, o döneme göre ciddi bütçeler ayrılarak yapılmış kampanyanın etkisi artmış, oranı yüzde 10’lara ulaşmıştı.
Türkiye’de de sosyal medya, ana akım yayınların eşitlikten uzaklaşmasıyla önemli bir kampanya aracı halini almış durumda. Basın yayın organlarında kendilerine yer bulamayan siyasiler için sosyal medya, seçmene ulaşmanın en önemli araçlarından biri. Örneğin Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın siyasi mesajlarını verebildiği tek alanı sosyal medya. Özellikle Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlarla seçmene seslenen Demirtaş, yıllardır bu mecrayı etkili biçimde kullanıyor.
Seçmene ulaşmak amacıyla Twitter’ı aktif şekilde kullanan bir diğer isim CHP lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu. Video serileriyle projelerini paylaşan, mutfağında ve kitaplığının önünde çektiği videolarla seçmene seslenen Kılıçdaroğlu, açtığı TikTok hesabıyla da farklı platformlardaki seçmenlere ulaşma çalışmalarını sürdürüyor.
Kimi zaman da kullanıcılar arasında yayılan video akımları siyasi liderlerin imaj oluşturmasında etkili oluyor. Yakın zamanda kullanıcıların yüzünü Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzüne dönüştüren bir efektle yapılan videolarda, Kılıçdaroğlu’nun her soruya “dürüst yanıt verdiğine” gönderme yapılıyordu.
Memleket Partisi Genel Başkanı olan ve yakın döneme kadar Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yarışan Muharrem İnce’nin seçim otobüsünde yaptığı dans da viral olmuş ve gençler arasında yayılmıştı. Gençler “Muharrem İnce dansı” videolarını TikTok üzerinden paylaşırken, İnce de mitinglerinde bu dansı her seferinde kullandı.
Peki tüm bu çabalar acaba seçmenler üzerinde ne kadar etkili? Siyasal İletişim Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Rafet Aykut Akay, seçim kampanyalarının sosyal medyayla ilişkisi üzerine gözlemlerini Kültür Meclisi’nde anlattı.
Akay’e göre, 14 Mayıs sürecinde sosyal medya, hem liderler hem de siyasal partiler tarafından olabildiğince etkili kullanılmaya çalışılıyor ve sosyal medya kullanıcılarına dönük bir dil geliştirilebiliyor; trendlere bağlı olarak kampanyalarına yön verebiliyorlar:
“Temel anlamda kampanyalar gerek reklam boyutuyla, gerek diğer mecralara dönük seçmeni ikna etme yöntemleri açısından, genellikle ana akım medya üzerinden, yani kitle iletişim araçları üzerine hakim bir şekilde hazırlanıyor. Ama sosyal medyaya dönük de ayrı bir çaba gösteriliyor. 2012’den sonra, özellikle 2008 ve 2012’de Obama’nın kullanımının verimli olduğu görüldü. Yeryüzünde çok fazla insan artık dijital dünyada kendine yer buldu. 1- 2 dakikalık televizyon reklamı bütçesiyle bir hafta sürebilecek bir sosyal medya bütçesi eşit. Tüm bunlar sosyal medyada bir hamlede milyonlarca kullanıcıya ulaşma şansı doğuruyor.”
Akay’a göre sosyal medyayı en bilinçli kullanan lider Kemal Kılıçdaroğlu:
“14 Mayıs seçimleriyle ilgili şu anda bütün partilerin istisnasız kendi iç hatlarında, gerek kendi çabalarıyla gerek dışarıdan danışmanlık yöntemleriyle bir çaba gösterdikleri aşikâr. Çoğu klasik yöntemlerle ilerliyor, bazılarının ise bilinçli ilerlediğini düşünebiliriz. Bunlardan en bariz örnek olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu söyleyebilirim. Her kesime dönük hitap söz konusu. Farklı farklı kategorileri var. Örneğin ‘Bay Kemal’in Tahtası’ diye belirli periyotlarda Türkiye içerisinde yapacağı vaatleri ve o vaatlerin mantık düzlemini açıklamaya çalıştığı bir nevi ders videoları. Ama bunu bir hocalık vasfıyla değil, kollarını sıvayarak ‘Siyasette ben bilirim. Ben konuma hâkimim’ deme şeklinde yapıyor. Beyaz gömleğinin temizliği simgeleyerek, ‘Dürüstlükle karşınızdayım’ dercesine planlanmış bir çalışma.
İnsanlar artık sosyal medyada da hızlı tüketim peşinde. Kısa, öz mesajı almak istiyor. Kılıçdaroğlu da bir siyasetçiye göre kısa video başlıkları belirliyor. ‘Eğitim’ diyor mesela. O eğitimle ilgili 3- 4 dakikalık bir paylaşım yapıyor. Klasik miting görüntülerine ek olarak mutfak buluşmaları yapıyor. Altılı Masa’nın diğer liderleriyle birlikte ev oturmaları veya onlarla ilgili fotoğrafları paylaşıyor. Tabii bunu yaparken rakiple hiçbir zaman polemiğe girmiyor; negatif değil, pozitif bir söylem geliştiriyor. Tüm bunlar içerisinde de insanlar tarafından ‘Dedeme oy vereceğim’ söylemi gelişmiş oldu. Buna bağlı olarak kendisi de ‘Evladım Ekrem İmamoğlu’ benzeri ifadelerle kucaklayıcı rol üstlendi.”
Akay, sosyal medya çalışmalarının siyasi lidere etkisi üzerineyse Muharrem İnce örneğini veriyor:
“Bizim sosyal medya gündemimiz o kadar yoğun oluyor ki… Dünyadaki birçok ülkeye göre çok ciddi bir kullanıcı sayımız var ve çok ciddi bir gündem kalabalığımız var. Çok önemli bir konu iki gün, hatta 24 saat içerisinde gündem olup kaybolabiliyor. Muharrem İnce de belirli periyotlarda ve tonlarda sosyal medyayı ve sosyal medyanın yoğun kullanıcısı olan gençleri organize etmiş gibi görünüyor. Depremde kendi sosyal mecralarını etkin kullanmaya çalıştı. Onun ötesinde de bir dans trendi oluşmaya başladı gençlerle birlikte. Sonra o trend, Muharrem İnce’nin söylemlerinin ve görünürlüğünün artmasıyla birlikte bir etkileşimi beraberinde getirdi. Önceleri Muharrem İnce’nin potansiyel adaylığı, muhalefet yani Millet İttifakı tarafında ciddi bir tehdit olarak gözükmezken, sosyal medyadaki görünürlüğüyle bu değişti.”
Rafet Aykut Akay, sosyal medya kampanyalarının büyük ölçüde gençleri hedeflese de artık yalnızca onları etkilemek üzere kurgulanmadığını aktardı.
“Önceki seçimlerde sosyal medya sadece genç yaş grubu tarafından kullanıldığı varsayılarak, rap şarkı ya da animasyon tarzına getirilmiş lider görüntüleriyle çok yapay, sırf onların kalbini ya da oyunu alabilmek çabasıyla yapılmış hamleler vardı. Şimdi o hamleler yapılmıyor.
Gençler çok önemli. Çünkü 6 milyon civarı, ilk defa oy kullanacak bir potansiyel var. Toplamda da 13 milyon civarı genç seçmen var. Dolayısıyla böylesi bir genç seçmeni, üzerine de yetişkinleri hesaba kattığımızda, sosyal medya kolaylıkla etki edebilecek bir mecra. Görüşlerini ve ideolojini ya da kampanyanın etkisini rahatlıkla insanlara sunabileceği bir yer. Ama birtakım gerçekler de var tabii ki. Siyasi gerçekler. Bir kesim ne olursa olsun bir tarafa oy verecek. Belirli bir kesim de diğer tarafa. Buna karşın, sosyal medya çabalarının, insanların büyük bir kısmını, ‘Evet sen bana bunlar bunlar için oy veriyorsun’ diyerek aslında oyunu sağlamlaştırma gibi bir misyonu da var.
Her şeyin siyasal olarak ideal olduğu bir ortamda, seçim kampanyası yüzde 5 ila yüzde 7 civarında etki yaratır gibi bir yaklaşım vardı. Sosyal medyanın bu kadar iddialı olmadığı dönemlerde, literatürde geçen bir şey bu. Ama sosyal medyanın girişiyle birlikte bu rakamlar değişti ve oran vermek artık çok mümkün değil.”
#Kemal Kılıçdaroğlu#Muharrem İnce#Seçim kampanyaları#Selahattin Demirtaş#sosyal medya