İttifakların yarışacağı 14 Mayıs seçimleri öncesi, ittifak mensubu partiler, ortak mutabakatlarının yanı sıra, politik tutumlarını gösteren seçim bildirgelerini yayımlandı. Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni Emek Partisi, Türkiye İşçi Partisi ve Yeşil Sol Parti ile Sosyalist Güç Birliği içindeki SOL Parti ve Türkiye Komünist Partisi, ‘tek adam rejimine karşı’ toplumsal adaleti önceleyen bildirgelerle seçmenlerin önüne çıkarken; bazıları kültüre ayrı bir parantez açtı, bazıları temel hak ve özgürlüklerden söz etmekle yetindi. Seçimde solu temsil edecek partilerin metinleri, kadın hakları ve laikliğe atıfta buluşuyor; toplumsal cinsiyet eşitliği ve kültüre ilişkin sözleriyle ayrışıyor. Beş partinin bildirgelerini, kültür odağında inceledik:
Kültür bildirgelerde nerede?
EMEP, SOL Parti, TİP ve YSP, bildirgelerinde kültüre yer veriyor; TKP’nin politik metninde kültürel alana ilişkin söylemlere gerek duyulmadığı görülüyor. YSP, diğer partilere oranla geniş tutulan bildirgesinde, kültür başlığına da geniş bir alan ayırıyor. Bildirgede, dillerin ve kültürlerin korunması, kültürel alana ve sanatçılara destek, sansür ve baskılarla mücadele konuları öne çıkıyor. YSP’nin bildirgesinde kültür alanında 20’dan fazla vaat sıralanıyor.
EMEP’in kültür vaadi, seçim bildirgesindeki bir maddeyle özetlenmiş: “Sanata ve sanatçılara yönelik baskı, yasak, sansür uygulamalarına; sanatçıların yaratım süreci üzerindeki sermaye ve piyasa egemenliğine son verilmelidir. Halkın ilerici ve demokratik kültür seviyesinin yükseltilmesine hizmet eden her türlü sanatsal faaliyet merkezi ve yerel düzeyde desteklenmelidir. Halkın günlük hayatında edebiyat ve sanat ulaşılabilir olmalıdır. Ülkede yaşayan farklı etnik kesimlerin dil ve kültürlerini geliştirmelerinin önü açılmalıdır.”
TİP’in ‘kırmızı çizgileri’ni duyurduğu metinde şu cümleler sıralanıyor: “Gençlerin kültür, sanat ve düşünce alanındaki yaratıcılığından ve coşkusundan korkan anlayışı reddediyoruz… Basının, bilimin, üniversitelerin, internetin, kültür ve sanatın üstündeki baskılara son vereceğiz. Üniversite şenliklerini ve gençlik festivallerini geri getireceğiz.”
SOL Parti’nin gündeminde vergi yükü var: “Vergide adalet için temel gıda ve ihtiyaç maddeleri, eğitim, sağlık, kültür ve sanat ürünleri üzerindeki KDV ve diğer dolaylı vergilerin sıfırlanması, gelir ve kurumlar vergisi dilimlerinin artan oranlı olarak yeniden düzenlenmesi için mücadele edeceğiz.”
Anadili ve çokkültürlülük
Öncesinde de aktarıldığı gibi, YSP’nin bildirgesinin baştan sona anadili hakkı ve çokkültürlülük vurgusuyla hazırlandığı belirtilebilir. Kürtçeye ve Kürt kültürüneyse ayrı bir önem veriliyor: “Kürt kültürünün anayasal güvence altına alınmasını sağlayacağız. Kürt dilinin, demokratik, eşit ve birlikte yaşamın bir gereği olarak Türkiye’de resmen tanınmasının önündeki anayasal engelleri kaldıracağız.”
SOL Parti de “Kürt halkının ve tüm ezilenlerin dil ve kimliklerini özgürce yaşamalarının anayasal güvence altına alınması gerektiği” görüşünde.
TİP ve EMEP, anadilinde eğitim önündeki engelleri, tekçi uygulamaları kaldıracaklarını vaat ediyor. TKP’nin seçim bildirisinde bu konuda bir ifade bulunmuyor.
Kültürel mirasın korunması
Depremlerin ardından, kültürel mirasın korunmasının kültür politikalarının önemli bir başlığı olduğu bir kez daha hatırlandı.
TİP, “Tarım ve orman alanlarına, sulak alanlara, canlıların hayatına, tarihi ve kültürel varlıklara zarar veren projeleri durduracağız” derken, YSP hem kültürel varlıkların korunmasını hem kent suçlarını anıyor: “Doğal ve kültürel varlıkları metalaştırarak sömüren kapitalizme karşı ekolojik toplumu inşa edeceğiz./ Kent hakkının anayasal bir hak olarak tanınması için birlikte değiştireceğiz./ Kent suçunu tanımlayıp mevzuata ekleyeceğiz.”
SOL Parti madencilik faaliyetleri yürütülürken, kültürel varlıkları da dikkate alalım diyor: “Madencilik faaliyetleri çevre, doğa, su kaynakları, orman, tarım alanları, kültürel varlıkların öncelikli olarak değerlendirildiği ve yöre halkının katılımıyla planlı biçimde yürütülmelidir.”
EMEP ve TKP’nin programında kültürel varlıklar ve kültürel mirasın korunmasından söz edilmiyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine bakış
Yayımlanan tüm bildirgelerde kadın hakları ele alınıyor ancak toplumsal cinsiyet eşitliğine bakışta farklılıklar görülüyor. LGBTİ+’ların adıyla çağırılıp çağırılmadığı seçim bildirgeleri üzerinden incelendiğinde, partilerin tutumunu birbirinden ayrıştırıyor.
YSP, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsel yönetimlere vurgu ve LGBTİ+’ların savunulmasında öne çıkıyor. Metindeki kimi vaatlerin kadınların dilinden yazılmış olması önemli: “Bizleri evlilik, giyim, yaş, cinsel yönelim, inanç, din, milliyet ve savaş siyaseti üzerinden bölmelerine, makbul/makbul olmayan diye ayırmalarına izin vermeyeceğiz.” Ayrıca Kadın Bakanlığı kurulacağı belirtiliyor.
EMEP’in seçim bildirgesinin yanı sıra kadınlara seslenen ayrı bir bildirge yayımlaması dikkat çekici. Seçim bildirgesinde şöyle deniliyor: “Kadınların kriz, salgın ve deprem sonrası daha da kötüleşen yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, giderek artan şiddetin önüne geçmek için gerekli önlemler hızla alınmalı ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Cinsel yönelim ayrımcılığına, nefret söylemine ve baskılara son verilmelidir. Toplumsal yaşamın her alanında cinsiyet eşitliği sağlanmalıdır.”
Kadınlara yönelik bildirgedeki ifadelerden biri ise şöyle: “EMEP kadınlara ve LGBTİ’lere diyor ki; işyerinde ayrımcılığı, taciz ve mobbingi ortadan kaldıracak yasal ve sosyal düzenlemelerin yapılması için, işçiler arasında eşit temsilin sağlandığı ve ayrımcılığın cezai yaptırımı olan açık bir suç haline muamelesi gördüğü işyeri disiplin kurullarının oluşturulması için, gerektiğinde kadın ve LGBTİ örgütleriyle birlikte çalışan iş müfettişleri çağırma hakkı için birleşelim.” İstanbul Sözleşmesi’nden de bu ikinci bildirgede söz ediliyor.
TİP, “Etnik, dinsel, mezhepsel, cinsiyet ya da LGBTİ+ temelli hiçbir ayrımcılığa izin vermeyeceğiz” derken, İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri dönüleceği vaadinde de bulunuyor: “Kadınlara yönelik düşmanlığa, şiddetin her türlüsüne ve tacize, kadınların ikinci sınıf insan muamelesi görmesine, emeğinin sömürülmesine, toplumsal yaşamdan dışlanmasına karşıyız. İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri döneceğiz. Anayasa ve yasalardaki ayrımcı düzenlemeleri ortadan kaldıracağız. 4+4+4 kesintili eğitim sistemini kesintisiz hale getirecek; kız çocuklarının okuldan uzaklaşmasını engelleyeceğiz. Kadın istihdamını artıracak, yeterli sayıda ve nitelikli kreşler açacak, kamu istihdamında %50 cinsiyet kotası koyacağız. Ev içi ve bakım emeği yükünü kadınların üzerinden alacağız. Ataerkiyi yıkacak, toplumsal cinsiyet eşitliğini mutlaka sağlayacağız.”
SOL Parti, sol feminist bir yaklaşımı benimsediğini ifade ediyor: “Bu doğrultuda kadın cinayetlerine son vermek; kadınların yaşam hakkını ve şiddetten korunma hakkını ve can güvenliğini sağlamak için erkek şiddetine son verecek önlemlerin alınmasını; 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi’nin eksiksiz biçimde uygulanması için mücadele edeceğiz.”
Bildirgede LGBTİ+ ifadesi geçmiyor ancak ayrımcılığa karşı olunduğu kaydediliyor: “SOL Parti, toplumsal cinsiyet kimliklerine yönelik baskı ve linç girişimlerine karşıdır. Yurttaşların eğitim ve kamusal hayatta cinsel kimliklerinden dolayı şiddet ve ayrımcılığa uğramasına karşı mücadele eder.”
TKP’nin metninde “Kadınları ‘çocuklarımızın anası’ diye kutsayıp onların işine, özgürlüğüne, kılığına kıyafetine karışarak yüzyıllardır sürmekte olan erkek egemenliğini korumaya kalkmak ahlaksızlıktır” deniliyor. LGBTİ+’ların hakları anılmıyor.
Laiklik ve inanmama özgürlüğü
Laiklik tüm bildirgelerin diğer ortak vurgusu fakat bazı partiler inanmama hakkı ve özgürlüğünün de altını çiziyor. YSP ve SOL Parti, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılması konusunda hemfikir; buna karşın ‘özgürlükçü laikliği’ savunan YSP, Diyanet’in yerine “Tüm inançlara tüzel kişilikler olarak örgütlenebilme imkânı sağlayan İnanç Hizmetleri Başkanlığını”nın kurulmasını öneriyor. EMEP, YSP, Sol Parti’nin bildirgelerinde inanmama özgürlüğü açıklıkla ifade ediliyor.
SOL Parti, tüm yurttaşların inanma ve inanmama özgürlüğünü güvence altına alan laiklik anlayışını savunurken, cemaat örgütlenmelerine karşı net bir duruş takınıyor: “Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmeli; tarikat ve cemaat gibi gerici odakların devlet içindeki kadroları dağıtılmalıdır. Anayasa ve yasaların laiklikle ilgili tüm hükümlerinin eksiksiz uygulanmalı, tarikat ve cemaatlerin örgütlenmesine son verilmelidir.”
EMEP’in metninde dinin devletten ve okullardan ayrılması gerektiği; zorun din dersi kaldırılacağı söyleniyor: “Belediyeler dâhil devletin tüm din, mezhep ve inançlarla, topluluklara verdiği destek ve tanıdığı ayrıcalıklar sona erdirilmelidir. Devletin din, mezhep ve inançlar karşısında yansızlığına dayanan, inanma ve inanmama hakkını kapsayan gerçek bir inanç özgürlüğü güvence altına alınmalıdır. Zorunlu din dersi kaldırılmalıdır.”
Kadınlara yönelik bildirgede, “İnanç ya da inançsızlık sembollerinin düzen siyasetine alet edilmediği, kadınların giyim kuşamına, eğitimine, çalışmasına, ez cümle sosyal yaşamına din adı altında sınırlar getiren dini örgütlenmelerle devlet arasındaki her türlü bürokratik, finansal ve sosyal ilişkinin kesildiği gerçek bir laiklik için birleşelim” deniliyor.
TKP’nin bildirisinde görüşleri şöyle açıklanmış: “TKP emeği ile geçinenlere, dürüst, yurtsever insanlarımıza, ülkesini seven aydınlara, ‘laiklik ve bağımsızlık kırmızı çizgimdir diyenlere güveniyor… İnsanlarımızın dini duygularını, inançlarını istismar etmek, bunu güç ve ekonomik çıkar için kullanmak, Türkiye’yi tarikatların-cemaatlerin rekabet alanına çevirmek ahlaksızlıktır.”
TİP ise “Laiklikten asla taviz vermeyeceğiz” diyor: “Dinin toplum üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmasını, dinsel değerlerin siyasete alet edilmesini, eğitimin imam-hatipleştirilmesini, çocukların zihninin hurafelerle doldurulmasını, bilimin itibarsızlaştırılmasını, yobazlığın saltanatını, Cumhuriyet’in ilerici kazanımlarının birer birer elimizden alınmasını reddediyoruz. Türkiye’nin siyasal düzenini, yasalarını ve eğitim müfredatını dinselleşmeden kurtarıp tarikatlardan, cemaatlerden ve dogmalardan arındıracak adımları atacağız. Alevileri, kadınları, LGBTİ+’ları yok sayan gerici anlayışa karşı eşit yurttaşlık taleplerinin sesi olacağız. Laikliği mutlaka kazanacağız.”
Basın özgürlüğü
TİP seçim bildirgesinde; basın ve internet üstündeki baskılara son verileceğini vaat ediyor.
YSP’nin bildirgesinde yasalarda basın özgürlüğünü engelleyen tüm düzenlemelerin kaldırılacağı; medyadaki tekelleşmenin sonlandırılacağı; çoğulcu, çok sesli, anadilinde yayıncılığın güvence altına alınacağı söze veriliyor. RTÜK’ün yasakçı bir konumdan çıkarılacağı ve tutuklu gazetecilerin özgürlüğüne kavuşturulacağı da eklenmekte.
EMEP, “Düşünceyi yayma, basın ve haberleşme, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını engelleyen her türlü sınırlamaya son verilmelidir” görüşünde.
Sol Parti’nin ve TKP’nin bildirgelerinde basın özgürlüğüne dair bir ifade yer almıyor.
#Emek Partisi#Kültür politikaları#seçim bildirgesi#Sol Parti#Türkiye İşçi Partisi#Türkiye Komünist Partisi#Yeşil Sol Parti