Pınar Öğün, on yıldır Türkiye’den uzakta. Gezi Davası’nın ‘yurtdışındaki sanıklarından’ biri. Beraat etti, tekrar yargılandı. Hakkında 2985 yıl hapis isteniyor. Gezi Direnişi sonrasında hedef gösterilince Türkiye’den ayrıldı. Yıllardır üretimine Galler’de devam ediyor. Tiyatronun yanında müzik de var, resim de. Pınar Öğün, sosyal medyadan sık sık Türkiye’de dönmek istediğini söylüyor.
“Nasıl bir Türkiye’ye dönmek istersiniz?” diye sorduk. Yanıtını aktarıyoruz:
Benim için bir şeyler demek henüz kolay değil. Kendimi ifade etmek çok zorlaştı. Gittikten sonra bir daha geri dönemediğim masadaki sandalyemin boş kalmasından dolayı artık masada yerimin olmamasını bilmek acı veriyor. Bu acıyı ifade etmek için üstünde çok düşünmem lazım. Bu sebeple hiç beklemediğim bir soru oldu bu.
On yıldır içinde “bulunmadığım” ortamlara geri dönme ihtimalini düşünmenin ilk hissi; anksiyete. Yani fiziksel tepki veriyorum bu soruya.
Korku dolu bir heyecan.
Umut dolu kocaman bir çaresizlik.
Hayal dahi edemiyorum bu ihtimali.
Korkuyorum hayal kırıklığından. Defalarca yaşadığım hâlde kırılmayı, hâlâ korkuyorum yine hevesimi boğmak zorunda kalacağım diye.
Haksızlık ve hukuksuzluk sebebiyle 2985 yılla tiyatro oyuncusu olarak yargılanmanın mantıksızlığı bir yana, bunun sonucu olarak sevdiklerimden uzakta temassız kalışım ve onların hikâyelerinde artık hayalet gibi kalıyor oluşum, bu tedavisi mümkün bir konu mu bilmiyorum.
Ancak şunu biliyorum; insan kendine şefkat vermeyi öğrenirse etrafına da şefkat verebilen biri oluyor. Şefkatsiz iyileşmiyor hiçbir şey. Bunu öğrendim ben.
Önce kendine şefkat göstereceksin. O yüzden kendine şefkat vermeyi becerebilen bir Türkiye’ye dönmek isterim.
Biliyorum ki şefkatle yapılan her şey, sonucunda güzellikler meydana gelmesine sebep oluyor. Çünkü detaylara özen gösteriyorsun şefkatli olunca, yapmış olmak için yapmıyorsun hiçbir şeyi. Zaman geçirebiliyorsun her ne ise emek verdiğin, zamansızlıkta kaybolup keyif alarak tamir edebiliyorsun bir şeyi örneğin. Özen gösterdiğin şey ne olursa olsun emeğin, canın içi oluyor dokunduğun her şey…
Enerjini, tüm konsantrasyonunu kullanarak, varlığını katarak emek vermek şefkatle olabiliyor ancak, şefkatten doğan disiplin bir annenin bebeğini emzirmesi gibi. Öyle bir doğal akışı var. Beslemek, büyütmek, onarmak, yeşertmek, özen göstermek ve emek vermek bizleri güvende tutup yaşatacak, buna inanıyorum.
Türkiye kocaman bir yuva. Ve bu korku dolu hâlinden özenle ve dikkatle her gün inatla kendimize ve etrafımıza şefkat göstererek çıkartıp her bir zerresini iyileştireceğiz. Bu çok mümkün.
Bir insan olarakengellemiş olmanızdan üzüntü duyuyorum umut edıyorum inanmak istıyorum doneceksınız donmalısınız aıt olduğunuz yerlere