Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz?
Av gibi hissetmediğim, kimsenin av gibi hissetmediği bir Türkiye istiyorum.
Herkesin hakkıyla yaşadığı, yaşamlarımızı müşterek sürdürebildiğimiz ve tüm bunların lafta, uygulanmayan anlaşmalarda-kanunlarda kalmadığı bir ülkeye dair derin bir özlem duyuyorum. Herkes yaşamalı ki yaşaması olmayanlar totaliter bir düzen kurmasın. Bunu Füsun Akatlı ‘Yaşamın Çiçek Tozları’ denemesinde mükemmelen anlatır: “İnsanı görüşümüzde, dünyayı görüşümüzde (ya da en azından, onlara bakışımızda) ortaklıklar bulunmadıkça, bir dünyayı paylaşmanın bunca katlanılmaz oluşu ve dünyaların ayrılması, dillerin ayrılması bundan değil mi? Yaşaması olmayanın, yaşantıları çekip çevirmek, dizginlemek, tornalamak istemesi bundan. Acıyı yaşayanın, haksızlığı yaşayanın, öfkeyi yaşayanın, değerleri yaşayanın; eylemi yaşamasından ve olanca yoğunluğuyla yaşamasından bunca ürkülmesi, korkulması ve yaşaması olmayanların, yaşamları boyunca, aslında sadece bu korkuyu yaşamaları da bundan.”
Yaşamanın üretmek ve dönüşmekten ibaret olduğu, mevsimlerin herkes için değişebildiği, çocukların ve gençlerin toplumsal yaşamın her alanında karşılaştığı adaletsizliğin, eşitsizliğin ortadan kalkması için verilen mücadelelerin sonuç verdiği bir ülkede yaşamak istiyorum.
Şimdiye kadar hiç olmasa da, belki artık adım atarsak uzak gelecekte olabilecek bir Türkiye hayalim var: “Makbul”ün ve “hain”in siyasetçiler tarafından belirlenmeyeceği bir Türkiye… Herkesin kendi olabildiği ve kendi gerçeğini söyleyebildiği bir Türkiye…
Nasıl bir kültürel gelecek hayal ediyorsunuz?
Tek tipleşmeyi ve kültürsüzleşmeyi eğitim-öğretimden çekip çıkarabilirsek ancak kültürel bir gelecekten bahsedebiliriz. Düşününce bile heyecanlanmamak elde değil.
Ezberlenmiş öğretilerden, sloganlardan uzakta sanatın ve edebiyatın yaşamlarımızın doğalı haline geldiği, onlardan şikâyetçi olunmayan, onları susturmaya, sesini kısmaya çalışmayan bir gelecek…
Kültür sanatla ilgili alanlara yalnızca prestij kazanmak için girmiş patronların, holdinglerin, şirketlerin, siyasi figürlerin yönetmediği bir kültürel gelecek hayalim var. Sanatçıların, edebiyatçıların dallarını meyve basmış bir ağaç gibi verimli olabilecekleri bir ortam…
Burcu Aktaş hakkında:
1980’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Antropoloji eğitimi aldı. Uzun yıllar Radikal gazetesinde çalıştı. Radikal Kitap’ın editörlüğünü yaptı. Selim İleri’nin iç dünyasını anlattığı ‘Düşüşten Sonra’ adında bir anlatı kitabı ve ‘Çarpık Ev’, ‘Durmayalım Düşeriz’, ‘İstasyonda Vals’, ‘Vahşi Şeyler’ isimli dört çocuk romanı var.