Hatay, 6 Şubat ve 20 Şubat depremlerinin şiddetiyle sarsıldı. Valiliğin açıklamasına göre, ilk depremler sonrası 2 bin 947 bina yıkıldı. Kentte en büyük yıkım Antakya’da yaşandı. Ailelerini, yakınlarını, komşularını kaybettiler. Yuvalarla birlikte, hafıza mekânları, inanç yapıları da yerle bir oldu. 20 Şubat depremi vurduğunda, Antakya sakinlerinin çoğu, doğup büyüdüğü yeri çoktan terk etmişti.
2007 yılından bu yana Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı olan Fadi Hurigil’e göre, depremler öncesinde, cemaatleri 1100 kişiydi. Bugün hiçbiri orada değil. Hurigil, “Cemaatimizden şehir dışına çıkamayanları Mersin’e yönlendirdik, oraya tahliye ettik” diyor: “Antakya neredeyse bir hayalet şehir durumunda. Orada artık hiç kimse yok.”
‘Geriye bomboş bir kent kalacak’
Fadi Hurigil, 13 Şubat’ta vakıf adına yayımladığı “Çan düştü, ezan sustu, hazan göçük altında” başlıklı mesajında, Antakya’nın sıradan bir yer olmadığını anlatıyordu:
“Sıradan bir şehir değildi Antakya. M.Ö. 300 yılında başlayan ve günümüze kadar süren hikâyesi içinde mimari ve kültürel mirasıyla hâlâ yaşamakta olan kadim bir kent Antakya. İmparatorların gözdesi olmuş, Antik Çağ’ın üç büyük metropolünden biri Antakya. O çağlarda nüfusu birkaç yüz binlere ulaşmış, güzelliği ve halkının yaşadığı hayatla dillere destan olmuş, doğunun kraliçesi Antakya. Azizler Petrus ve Pavlus’un, Mesih İsa’nın öğretisini anlattıkları, inananlara ilk kez ‘Hıristiyan’ adının verildiği kutsal kent Antakya. Doğal taş döşeli sokakları, kendine özgü nitelikteki avlulu evleri, bunların içindeki yaşam biçimiyle Antakya. Üç büyük dine mensup insanların beraberce yaşadıkları, inançların kardeş olduğu, bütün insanlığa örnek olacak barış, dostluk ve kardeşlik kenti Antakya.”
19 Şubat’ta kentte enkaz kaldırma çalışmalarına başlanacağı açıklanmıştı. Günlerce önünde yardım beklenen yıkılmış binalar kaldırılınca geriye ne kalacak? “Enkaz kaldırıldıktan sonra bomboş mahalleler göreceğiz” diye yanıtlıyor Hurigil, “bomboş bir şehir göreceğiz”.
‘Bir tarih kapandı’
Akıllardaki önemli sorulardan biri, yıkım ve göçün, kentin çokkültürlü yapısını nasıl etkileyeceği: “Mutlaka etkileri olacaktır. Bu bir gerçek, kaçınılmaz bir son” diyor ve endişesini aktarıyor:
“Biz, Antakyalı Ortodoks cemaati olarak, Antakya’ya dönüş için, Antakya’nın tarihini yeniden canlandırmak için elimizden gelen her türlü katkıyı sunacağız. Bu konuda tek bir çekincem var: Musevi cemaatinin sayısı zaten çok çok azdı. Onların sayısı 10 – 15 kişi arasındaydı. Büyük olasılıkla, büyük konuşmak istemiyorum ama, maalesef onlar için bir tarih kapanmış gibi gözüküyor.”
Antakya Yahudi Cemaati Başkanı Şaul Cenudi ve eşi Fortune (Tuna) Cenudi, depremde hayatını kaybetmişti.
‘Hasar tespitine bile gerek yok’
Tarihinde büyük depremler olan kentte, 1872’nin ardından, 1900’lerde inşa edilen vakfa bağlı olan Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisesi ikinci kez yıkıldı. Hurigil, “Hasar tespiti yapılmasına bile gerek yok” diye anlatıyor:
“Gerek yok çünkü tamamen harabeye döndü. Tamamen yok oldu. Bizim kilisemiz neredeyse bir katedral büyüklüğündeydi ve tamamen taştan yapılmış bir dokuydu, maalesef o tarihi değeri kaybettik. Kültür Bakanlığı tarafından bir çalışma başlatıldı ama yapabilecekleri herhangi bir şey yok. Kilise ve vakıf dükkânları kullanılmayacak, tanınmayacak halde. Kültür Bakanlığı’ndan elbette destek isteyeceğiz çünkü kendi başımıza yaptırabilecek gücümüz yok.”
Kültür ve Turizm Bakanlı Mehmet Nuri Ersoy, 17 Şubat’ta Hatay’da, özel vakıflara ait inanç yapılarının yeniden inşasının el birliğiyle yapılacağını duyurmuştu.
‘Eski Hatay’ı hatırlamak istiyorsak…’
Fadi Hurigil’e hem bir Antakyalı hem de Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı olarak taleplerini soruyoruz: Bundan sonra ne yapılması gerekiyor?
“Bırakın vakıf başkanı olmayı, bir insan, bir Antakyalı olarak ilk önce insanların insanca yaşayabileceği ortamın, o koşulların oluşturulmasını diliyorum. Eğer eski Antakya’yı hatırlamak istiyorsak da, bütün inanç merkezlerinin yeniden hayata kazandırılması gerekiyor. Üç semavi dindeki insanların kardeşçe yaşadığı kenti tekrar yaşatmak istiyorsak, devlet desteğinin muhakkak olması gerekiyor.”
“Antakya’daki tarihi mekânların, tarihi ortamın tekrar yaratılmasında kimin ne katkısı olursa onlarla birlikte çalışmaya hazırız. Bu konuda elbette bizler de talepkâr olacağız. En azından sosyal medya ya da başka yollarla sesimizi duyurmaya çalışacağız. Antakya onlarca kez yıkıldı, defalarca kez istilaya uğradı, bu şehir defalarca kez kuruldu ve inşallah tekrar kurulacak.”
“Bir gün geri döneceğiz” diye sözlerini noktalıyor: “Ama ne zaman döneceğiz onu bilemiyoruz. Şehir ne zaman yaşanabilir duruma gelir? Şehirde elektrik yok, su yok. O günler nasıl gelir? O gün geldiğinde bir karar vereceğiz ve dönmek için hazırlıklarımızı yapacağız.”
#20 Şubat depremi#6 Şubat depremleri#Antakya#Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı#Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisesi#çokkültürlülük#Fadi Harigil