Türkiye uzun zamandır farklı ülkelerden göçenlerin evi. Göç İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre ülkede 4 milyon 990 binden fazla sığınmacı bulunuyor. Büyük çoğunluğunu Ortadoğulular oluştururken, onlara son yıllarda Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle ülkelerinden ayrılanlar eklendi. Her birinin hikâyesi farklı; Türkiye’de nasıl karşılandıkları da.
35 yaşındaki sanat tarihçisi Oleg Chernousov, Rusya’dan göçenlerden. Bir buçuk yıl önce St. Petersburg’dan ailesiyle geldiği İstanbul’da ülkesindeki mesleğini sürdürüyor; Kadıköy’de Black Mustache adlı bir kitapçısı var. Black Mustache (Kara Bıyık) soyadları Chernousov’un İngilizcedeki karşılığı. Burada dünyanın her yerinden, çoğunlukla İngilizce sanat kitapları satılıyor. Müşterileri de farklı ülkelerden, kültürlerden…
Oleg Chernousov’la göç hikâyesini, İstanbul’da geçirdiği bir buçuk yılı konuştuk.
Türkiye’ye gelmeye nasıl karar verdiniz? Hangi etkenler sizi buraya çekti?
Savaş ve ayrıca Rusya’daki siyasi durum nedeniyle bu kararı aldık. Daha güvenli bir yer bulmak istedik. İlk kararımız Türkiye’ydi, çünkü Türkiye’ye karşı uzun yıllardır ilgimiz var.
Uyum sağlama sürecinizde nelerle karşılaştınız? Dil öğrenmede, kültürel farklılıkları anlamada…
İlk geldiğimizde birkaç aydan daha uzun bir süre kalacağımızı anlayınca dil kursuna başladık. Böylece Türkçe öğrenmeye başladık ve bunun için çok zaman harcıyoruz. Mesela eşim şu an çok iyi konuşuyor, benden daha iyi durumda. Ayrıca müzeler, galeriler, konserler gibi farklı kültür alanları var. Bir sanat tarihçisi olarak İstanbul’daki tüm müzeleri ve tarihi yerleri gezmeye başladım, bu eşsiz bir fırsat. Bence bu doğru bir karardı çünkü kültürel arka planı öğrendiğinizde, o ülkenin halkı hakkında daha fazla bilginiz oluyor.
Peki adapte olabildiniz mi? Aidiyet hissediyor musunuz?
Bu iyi ama zor bir soru. Benim açımdan Türkiye çok misafirperver bir ülke. İstanbul çok misafirperver bir şehir. Türkiye’nin kendisi ve Türk halkıyla fazlasıyla bağlantı kurabiliyorum. Bence düşünce tarzımız oldukça aynı. Birçok Türk arkadaşım var. Artık Türk toplumunun bir parçası olduğumu söyleyebilirim. Belki bir ‘yabancı’ gibi tabii… Yine de Türkler beni çok iyi karşılıyorlar ve umarım bunun için çok minnettar olduğumu hissediyorlardır.
Kadıköy’de yaşıyorum ve burası dünyanın her yerinden birçok yabancının yaşadığı çok uluslararası bir bölge. Tabii ki çoğunluk Türkler ve çok fazla arkadaş bulabiliyoruz. Türklerle çok iyiyiz ve hiçbir sorunumuz yok.
İş hayatına atılmaktan söz edersek, zorluklarla karşılaştınız mı?
Bir işletme sahibi olarak, daha çok İngilizce kitaplara, uluslararası kitaplara ayrılmış bir iş yeri açmakla ilgileniyordum. Bu yüzden kitapçı açtık. Avrupa’dan, Amerika’dan, Rusya’dan farklı uluslararası eserlerin bulunduğu bir kitapçı. Çoğunlukla İngilizce dilinde. İşim bu. Şehrin bu bölümünde pazarın oldukça boş olduğunu düşünüyorum. Türkiye ekonomisine de bir zararı yok, kitapları diğer ülkelerden getirtip İstanbul’da sunuyoruz.
16 yıldır kitap satışıyla uğraşıyorum. Rusya’da da kitapçıydım ve hâlâ Rusya’da bazı projeler için çalışıyorum.
‘Harika bir yer, harika insanlar’
Türkiye’deki Ruslarla iletişim halinde misiniz? Mesela etkinliklerde bir araya geliyor musunuz?
Tabii ki Rusya’dan insanlarla, arkadaşlarımızla bazı bağlantılarımız var. Ama toplumu ayrıştırmak gibi bir şeye konsantre değiliz. Bu yüzden genellikle farklı insanlarla bir araya gelebileceğim toplantılara gitmeye çalışıyorum. Sadece Ruslar değil; Ruslar, Türkler, İngilizler, Almanlar, Pakistanlılar, İranlılar… Ama böyle buluşmalara çok sık gitmiyorum. Yani çok popüler değiller. Birkaç hafta önce Kadıköy binalarından birinin çatısında çok güzel bir kitap tanıtımındaydım ve çok şirin ve güzel bir etkinlikti. Rus kitabı olduğu için Ruslar çoğunluktu. Yine de buluşmada Türkler de vardı; İngilizce ve biraz Türkçe ama çoğunlukla İngilizce konuşuyoruz.
İstanbul asırlar boyunca burada kaynaşan; kültürel ve siyasi karışıma yol bulan ulusların yeriydi. Hep böyleydi. Şimdi de aynı hikâyeyi görüyorum. İstanbul’da, özellikle Kadıköy’de dünyanın her yerinden insan bulmak çok kolay. Bir buçuk yıl önce İstanbul’a geldiğimizde Kadıköy’de yaşamayı tercih ettik çünkü zaten burada uzun yıllardır yaşayan Rus bir arkadaşımız vardı. O da Türk toplumuyla bütünleşmiş durumda. Bize Türkiye’nin bir süre kalmak için mükemmel bir yer olduğunu söyledi.
Kendi kültürünüzü Türkiye’de nasıl yaşatıyorsunuz? Hangi geleneklerinizi sürdürüyor ve nasıl bir denge kuruyorsunuz?
Zor bir soru. Bir kültürel geçmişim var ama ben çok geleneksel biri değilim. Bu yüzden çoğunlukla uluslararası şeylere açığım. Bu arada birkaç kez geleneksel olarak düzenlenen etkinlikleri ziyaret ettim, örneğin Noel ve Paskalya etkinlikleri. Komikti çünkü dinle ilgili değil; kültürel ögeler, lezzetli yemekler gibi şeylerle ilgiliydi.
Tabii ki aile içinde Rusça konuşuyorum, dili koruyorum. Rusça kitaplar da okuyorum, bu tarz kültürel ögeleri koruyorum. Ama buraya kendi geleneklerimi getirmedim.
Türkiye’de bulunduğunuz süre boyunca olumlu ve olumsuz nasıl deneyimler yaşadınız?
Herhangi bir olumsuz deneyimim yok. Her şey olumlu. Harika bir yer, harika insanlar. Burada tanıştığım her şeyi kesinlikle kabul ediyorum. Herhangi bir sorunum veya özel bir derdim yok.
‘Geleceğin olmadığını, anın olduğunu öğrendik’
Türkiye’de kalıcı bir yaşam kurmayı düşünüyor musunuz? Gelecekteki planlarınız neler?
Göreceğiz. Gelecek planları hakkında şu anda fikrim yok. Burada kitap satışına odaklı bir limited şirket kurduk. Burada başladığı için çok mutluyum. Daha ilginç kitaplar getirmek ve onları satmak için bazı planlarım var. Ama şimdi gelecek hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Çünkü mevcut durumda, geleceğin olmadığını, sadece yaşadığımız anın olduğunu öğrendik ve geleceğe dair bir tahminde bulunmak çok zor. Umarım tüm dünyayı gezme imkanım olur. Ama bu sadece umduğum bir şey.
Şu an Türkiye’deki yaşam şartlarınız nasıl? Biraz bahseder misin?
Bayağı iyi. Çünkü her şeyiyle çok güzel bir ilçe olan Kadıköy’de yaşıyoruz. Burada her şeyi bulabilirsin. İstanbul’da ulaşımı da çok seviyorum. Toplu taşıma araçlarıyla çok uzak bölgelere gayet rahat gidiliyor. Toplu taşıma mükemmel. Metro sistemi, metrobüs sistemi… Gerçekten harika. Hayatı çok daha kolaylaştırıyor. Arabaya ihtiyaç kalmıyor.
Siz veya bir tanıdığınız, herhangi bir hükümet ya da kurumdan destek alıyor musunuz?
Türkiye’de yabancılarla ilgili bir dış politika var. Oturma izni gibi şeyler… Buna destek diyebilirsek, ben ve birçok kişi bundan faydalandık. Bu gerçekten iyi. Ama bazı özel sorunların çözülmesine yardımcı olan herhangi bir özel program bilmiyorum. Bununla ilgili bir şey duymadım. Belki de vardır. Mesela Suriyeliler için var sanırım. Ama Ruslar veya Ukraynalılar için var mı bilmiyorum. Ruslar sorunlarını genellikle paralarıyla çözerler. Mesela doktora gittiğinde parasını ödüyorsun. Bir tür ücretsiz tedavi almıyorsun. Paran varsa bu konularda çözümlerin de var ve gördüğüm kadarıyla Rusların parası var. Belki de Suriyelilerden daha fazla.