Kültür Meclisi

  • Görüşler / Görüşmeler
  • Akademisyenler
  • Kültür Kuruluşları
  • Kültür Üreticileri
  • Meslek Örgütleri
  • Siyasi Partiler
  • Sizden Gelenler
  • Kültür Meclisi sizin fikirlerinizi önemsiyor. Önerilerinizi, talep ve beklentilerinizi bize yazın, yayımlayalım. Kültür Meclisi’nde sizin de sözünüz olsun.
  • Bilgi Merkezi
  • Güncel Gelişmeler
  • Anayasa ve Yasalar
  • Makaleler ve Tezler
  • Parti Programlarında Kültür
  • TBMM Tutanaklarında Kültür

Kültür Meclisi Nedir?

kultur@kulturmeclisi.com

MENU

Siyasetin dili ne söylüyor?

2 Mayıs Salı, 2023

Cemran Öder

Kültür yöneticisi Dr. Cemran Öder, siyasal iletişimi bakımından Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun söylemlerini inceledi: “Söz vermek eyleminde iki taraf vardır: Söz veren ve söz verilen. Söz tutulmadığında hesap sorma hakkı vardır kişinin, adres bellidir. ‘Doğru adam doğru zaman’ tek taraflıdır, yine doğru adamın karar verdiği bir durumdur. Tekliği içerir, hiyerarşiktir, eşitlik barındırmaz.”

Paylaş

Hangi lider ne söylüyor, neyi nasıl ifade ediyor? Bu yazı yazılırken seçimlere tam 14 gün var. İktidarın henüz açılış törenleri dışında –ki bu açılışların birer kamu hizmeti olduğunu akılda tutarak– henüz mitinglere, meydanlara yüklenmemiş olması geçmiş yıllardan farklılaşan önemli durumlardan birisi. Kaldı ki, kamu hizmetlerinin birer siyasal propaganda mecrasına dönüştürülmesi ne ilk ne de son olsa da bu denli yoğun kullanılması eşitsiz ve dolayısıyla haksız bir yöntem. Diğer seçimlerde de kamunun iktidar tarafından ölçüsüz biçimde araçsallaştırılmasına defalarca tanıklık ettik.

Yine bu dönemde yaşadığımız başka ilkler var. Örneğin mitingler. Muhalefet iki güçlü belediye başkanını sahaya sürerek miting rekoru kırıyor. Neredeyse sahaya çıkılmayan il kalmayacak. İktidar cephesinde ise açılış törenlerinin dışında birkaç miting gördük, ki AKP’nin temel dinamiklerinden birisi sahadaki şahlanışı olmuştu bu seçime kadar.

Böylesi kadersel bir seçimde açılışlardan öteye gidilmemesi bir irtifa kaybı mıdır yoksa farklı bir strateji mi bilemiyoruz. Kadersel diye niteliyoruz, çünkü bu defa baskının resmileştiği, giderek artacağı, kurulan otoriter – muhafazakâr ittifak ağıyla tüm azınlıkta kalanların (kültürel, cinsel, düşünsel, inançsal vb) düşmanlaştırıldığı bir şimdi ve gelecek vaadi geliyor. Bu yazının amacı biraz iki liderin (Kılıçdaroğlu ve Erdoğan) söylemlerine ve sloganlarına odaklanmak. Geçmişin deyimiyle propaganda, bugünün ifadesiyle siyasal iletişimi bakımından her iki liderin kısa bir karşılaştırması gibi okunabilir.

Erdoğan’ın dili

Geçen haftadan beri (yani seçime son üç hafta kala diyebiliriz) bir anda iktidarın propagandası arttı, ki ona kadar, basit bir tanıtım videosundan öteye gitmeyen cılız bir seslendirmeyle yapılmış powerpoint sunusunu andıran reklam spotu vardı. Oysa son üç haftaya girince ekranlarda, sosyal medyada, dış reklam alanlarında her yerde gözümüze çarpar oldu. Erdoğan’ın iletişim dilinde bu defa “haydi bir daha” vurgusu yerine kötü gidişatın kabulü yatıyor ve o nedenle iyileştirme, düzeltme vaatleri öne çıkıyor. Öyle ki, doğalgaz faturaları sıfırlanıyor, Türkiye ekonomisi şahlanıyor, enflasyon tek haneye iniyor, bazı esnafa ÖTV muafiyeti, yollar ve köprülere devam, evleneceklere faizsiz krediler geliyor, vatandaşlık maaşı uygulaması başlatılıyor gibi. Erdoğan’ın propagandasında tüm dijital pazarlama imkânlarının seferber edildiğine şahit oluyoruz. İktidarın ana akım televizyon kanallarında verdiği reklamlar çeşitlenmeye başladı. Milliyetçilere terör vurgusuyla, solculara Nâzım alıntısıyla, gençlere teknoloji vaadiyle, yoksula faturalar yoluyla ulaşmak hedefleniyor. Odağında “Türkiye Yüzyılı” teması vurgulanıyor. Ana slogan ise baskın bir erillikle “Doğru zaman doğru adam”. Akla Toby Clark’ın ‘‘Sanat ve Propaganda’’ kitabındaki tespiti düşüyor: “Bütün devlet propagandalarında olduğu gibi faşizm de dinleyici kitlesine tek bir mesaj yöneltmemiştir. Propagandanın içeriği ve yöntemleri değişik toplumsal grupların çıkarlarına hitap edecek şekilde farklılaşmıştır.”

Kılıçdaroğlu’nun dili

Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun kısa videoları, Tiktok çabası, kara tahtası ve özellikle olağan dışı izlenme sayısına ulaşan Alevilik videosunda vurguladığı eşit yurttaşlık algısı siyasetin iletişim dilini yeniden kuruyor. Samimiyet öne çıkan önemli ayrımlardan biri. Diğeri ise evin mutfağı. Basit, sade, önünde çay bardağı, arkasında bulaşık deterjanı olan evlerde her şeyin konuşulduğu ana mekân olan mutfak. Ocakta çay. Hepimizin evi gibi hepimizin masası gibi, ki bir mekân olarak mutfağın seçilmiş olması Kılıçdaroğlu’nun herkesi birleştirme çabasına ortak ettiği “sofra” metaforuyla da tutarlı. Çünkü sofralar mutfaklarda kurulur. Kılıçdaroğlu da o sofrayı mutfağında kuruyor. Bununla birlikte Kılıçdaroğlu, propagandasını var olan sorunlar üzerinden vaatler kurarak yürütüyor. Sloganı “Sana söz”, tam da yeşillenmek üzere umutların beklediği duyarlılığa sahip. Bir önceki seçimlerdeki “yeniden bahar” vurgusu da görsellerde atlanmamış, çiçeklenmiş ağaç dalı hafızaları tazeliyor. Belediye seçimleri (İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarına yüklenen yeni misyonla) nasıl kazanıldıysa bu defa da öyle olacak alt metnine sahip. Bu defa da kışın/karanlığın sonu bahar olacak, mayısta yeniden çiçek açacağız mesajını veriyor.

‘‘Doğru zaman doğru adam’’ mı yoksa ‘‘Sana söz’’ mü daha güçlü karşılığını bulacak, bunu 14 Mayıs gecesinde göreceğiz. Ancak ‘‘söz’’ün daha yatay bir ilişkiye işaret ettiği çok açık. Söz vermek eyleminde iki taraf vardır: söz veren ve söz verilen. Söz tutulmadığında hesap sorma hakkı vardır kişinin, adres bellidir. Sözün sahibi. Bu nedenle yatay bir iletişim diline sahiptir. Yurttaşlık temelinde buluşabildiğimiz bir sözün vurgusu iletişim dili bakımından daha samimi geliyor. Oysa “doğru zaman doğru adam” tek taraflıdır, yine doğru adamın karar verdiği bir durumdur. Tekliği içerir, hiyerarşiktir, eşitlik barındırmaz. Monologdur, diyaloğa kapalıdır bu nedenle hesap sorulamaz, onay ister, itaat ister.

Oscar Wilde’ın dediği gibi: “İlerleme itaatsizlik yoluyla kaydedilir, itaatsizlik ve başkaldırı yoluyla.”

#Doğru zaman doğru adam#Kemal Kılıçdaroğlu#Recep Tayyip Erdoğan#Sana söz#Siyaset dili

Sizin görüşlerinizi önemsiyoruz. Yorumlarınızı bize iletin.

Yorum Gönderin Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlara da bakabilirsiniz

Yıkıcı-yaratıcı sistemde kültürel değer üretimi: Antakya, Vakıflı Köyü

Yıkıcı-yaratıcı sistemde kültürel değer üretimi: Antakya, Vakıflı Köyü

Mimar, koruma uzmanı Doç.Dr. T. Gül Köksal yazdı: “Sadece deprem illerinde değil, ülkenin birçok yerinde karşımıza çıkabilecek hukuki ve fiili müdahaleler karşısında, bugüne kadar verdiğimiz mücadeleden daha farklı yöntemler düşünmemiz gerekiyor. Zira çok daha büyük bir sorunla karşı karşıyayız ve bu da bizim mevcut pratiklerimizi, yöntemlerimizi de güncellememizi, hatta dönüştürmemizi zorunlu kılıyor.”
Devamı
‘LGBTİ+’ları savunan cesur bir ana muhalefete ihtiyacımız var’

‘LGBTİ+’ları savunan cesur bir ana muhalefete ihtiyacımız var’

Akademisyen İdil Engindeniz, LGBTİ+ hakları odağında iktidarın ve muhalefetin tavrını değerlendirdi: “Maalesef Türkiye’de hâlâ LGBTİ+ hareketin, LGBTİ+ insan haklarının arkasında durabilecek bir muhalefet zeminine sahip değiliz. Dolayısıyla iktidar için LGBTİ+’lar en kolay lokma haline geldi. Kendini en çok değiştirip dönüştürmesi gereken CHP. Daha cesur bir ana muhalefete ihtiyacımız var.”
Devamı
Kirli kalkınmanın mega projeleri

Kirli kalkınmanın mega projeleri

Doç. Dr. Elif Koparal, seçim sonrasında yeniden gündeme gelen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ‘Çeşme Turizm Projesi’ni, dava sürecini, bölgenin ekolojik ve arkeolojik önemini yazdı: “Proje, büyük bir imar faaliyeti. Gölkaya’da bir havaalanı, Alaçatı sulak alanında bir marina, lüks konutlar, otel kompleksleri, golf sahaları ve AVM. Diğer bir deyişle İzmirlinin kapısından dahi zor girebileceği devasa bir lunapark.”
Devamı
Kültür, enkaz ve moloz…?

Kültür, enkaz ve moloz…?

Doç.Dr. Elif Koparal’ın, “Cumhuriyetin II. Yüzyılında Kültür ve Sanatın Geleceği” sempozyumunda, ‘Devlet ve Sanat İlişkisi’ oturumunda yaptığı sunumu aktarıyoruz. Sempozyum 6-7 Mayıs tarihlerinde İzmir’de, İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde düzenlendi.
Devamı
Seçim kampanyalarında sosyal medya faktörü

Seçim kampanyalarında sosyal medya faktörü

Bugünün yeni siyasi arenası sosyal medya, yaklaşan seçimleri nasıl etkileyebilir? Siyasi liderler sosyal medyayı seçim kampanyalarında nasıl kullanıyor? Dr. Rafet Aykut Akay’ın görüşleriyle sosyal medyanın yürütülen kampanyalardaki rolünü ve etkilerini inceledik:
Devamı
Musa Dağı köylerindeki kırsal mirasın dünü bugünü

Musa Dağı köylerindeki kırsal mirasın dünü bugünü

Koruma uzmanı, mimar Beste Selin Sürmeli, 6 ve 20 Şubat depremlerinin Hatay’daki kırsal mirasa etkilerini yazdı: “Tıpkı kentsel alanlarda olması gerektiği gibi, kırsalda da bir an önce tespit çalışmalarına başlanmalıdır. Alanında yetkin uzmanlarla koruma planları hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Böylece köyler sahip oldukları soyut ve somut kültürel değerleri gelecek nesillere aktarabilmelidir.”
Devamı

Kültür Meclisi

kultur@kulturmeclisi.com

  • Görüşler / Görüşmeler
  • Akademisyenler
  • Kültür Kuruluşları
  • Kültür Üreticileri
  • Meslek Örgütleri
  • Siyasi Partiler
  • Sizden Gelenler
  • Kültür Meclisi sizin fikirlerinizi önemsiyor. Önerilerinizi, talep ve beklentilerinizi bize yazın, yayımlayalım. Kültür Meclisi’nde sizin de sözünüz olsun.
  • Bilgi Merkezi
  • Güncel Gelişmeler
  • Anayasa ve Yasalar
  • Makaleler ve Tezler
  • Parti Programlarında Kültür
  • TBMM Tutanaklarında Kültür